Bakan Çubukçu'nun Dünya Kadınlar Günü Mesajı
Kadınların eşit haklar ve imkânlar elde etmek için on dokuzuncu yüzyılda başlattıkları mücadele sonucunda kadın sorunları uluslararası düzeyde bir önem ve resmiyet kazanmış olsa bile, küresel ölçekte büyük değişim ve dönüşümlerin yaşandığı günümüzde dünyanın birçok ülkesinde kadınlar eğitimden sağlığa, istihdamdan karar alma mekanizmalarına hemen her alanda eşitsizliklerle karşı karşıyadır.
Yaklaşık iki yüzyıllık bir mücadeleye, pek çok somut kazanımlara, tüm uluslararası sözleşmelere girmiş kadın-erkek eşitliği ilkesine ve bağlayıcı hükümlere rağmen cinsiyet ayrımcılığı en gelişmiş toplumlarda bile varlığını sürdürmektedir.
Aslında ülkemizde de kadınların hak arayışı mücadelesinin tarihi Batı toplumlarıyla eş zamanlı olarak 19. Yüzyılın son çeyreğinde başlamış; kadınlar çıkardıkları dergi ve gazetelerle seslerini duyururken, kurdukları derneklerle de hem kendi sorunlarına hem de ülkenin sorunlarına karşı örgütlü bir mücadelenin içine girmişlerdir. Özellikle Kurtuluş Savaşı yıllarında kadınlar siyasi miting ve gösterilere katılmışlar, kürsülerden halka seslenmişler ve cephelerde fiilen görev almışlardır.
Cumhuriyetin kurulmasını izleyen dönemde Büyük Önder Atatürk'ün kadınlara duyduğu inanç ve güçlü destekle Türk kadını 1926 yılında kabul edilen Medeni Kanun'la kadın hakları bakımından eskiye göre çok önemli kazanımlar elde etmiştir. Bu kanun ile kadınlar nihayet hukuki bir kişilik kazanmış, evlenme, boşanma, veraset, velayet gibi haklar açısından erkekle eşit bir statüye kavuşmuştu. O günün koşullarında kadınlar açısından oldukça ileri sayılacak düzenlemeler ve öncü adımlar bizlere bugün de yürüdüğümüz yolda inanç, umut ve güç vermektedir.
Cumhuriyetin ilanından sonra yürürlüğe giren yasalarla başlayan kadın-erkek eşitliğine ilişkin düzenlemelerin günümüze kadar gelişerek ve son on yılda çok önemli yasal düzenlemeler ve uygulamaya dönük adımlarla ivmesini arttırdığı görülmektedir.
Başta Anayasa olmak üzere Medeni Kanun, Türk Ceza Kanunu, İş Kanunu gibi alanlarda çok önemli yasal düzenlemelerle kadın-erkek eşitliğinin hukuki zeminini güçlendiren Türkiye, gerek uluslararası platformdaki gelişmeleri yakından izlemesiyle, gerekse uluslararası insan hakları ve kadın hakları alanında imzaladığı belgelerle gerçek bir uyum süreci ortaya koymaktadır. Kuşkusuz tüm bu gelişmelerde Türkiye'nin en büyük toplumsal projesi olan Avrupa Birliği'ne üye olma hedefinin çok önemli bir payı bulunmaktadır.
Bir başka ifadeyle Cumhuriyetin ilanından sonra elde edilen kazanımları çağın gereklerine uygun eşitlikçi bir yaklaşımla güçlendirme çabası, her geçen gün artarak sürmektedir.
Kadınların statüsünün güçlendirilmesi ve eşitsizliklerin azalması yolundaki iyileşmeler ise, dünyanın baş döndürücü değişim ve dönüşüm hızıyla kıyaslandığında hem dünyanın diğer ülkelerinde, hem de ülkemizde neredeyse çok yavaş gerçekleşmektedir. Hükümet olarak bu değişimi hızlandırmak ve kadınların hak arayışı mücadelesini güçlendirmek için eğitim ve istihdam gibi iki temel sorun alanına ilişkin çabalarımız her geçen gün güçlenerek sürmektedir.
Biliyoruz ki bilgi toplumunda yer alabilecek eğitimden ve deneyimden yoksun kadınlar, az ücretli ve sosyal güvenceden mahrum
işlerde yığılma göstermekte; bu da kadınları ekonomik ve cinsel istismar başta olmak üzere birçok istismar biçimine açık hale getirmektedir. Eğitim hakkından gereği gibi yararlanamayan, işgücüne katılacak gerekli bilgi ve beceriden mahrum bırakıldığı için istihdama katılamayan kadınlar, doğal olarak siyasette ve karar alma mekanizmalarında da neredeyse yok denecek kadar sembolik bir düzeyde temsil edilmektedir.
Toplumsal hayattaki değişim, yasaları değiştirmek için gösterdiğimiz gayretin ve kararlılığın çok daha fazlasını istemektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bir duyarlık ve bilincin yaygınlaştığı günümüzde, bu elverişli iklimi değerlendirmek konusunda kadınlara da çok önemli görevler düştüğünü belirtmek gerekir. Kadınlar hayatın her alanında var olmak için daha istekli ve kararlı olmalı.
Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlendiğim 4 Mayıs 2009 tarihinde merkez, taşra ve okul/kurumlardaki kadın yönetici sayısı 5.298 iken, bugün bu sayının 8.779'a yükselmiş olmasını geleceğe dönük umutlarımızı çoğaltan bir gelişme olarak vurgulamak istiyorum.
Teşkilatımızın büyüklüğüyle kıyaslandığında belki küçük, ama etki gücü bakımından yüksek olan bu sonucun eğitim camiasındaki değerli öğretmenlerimizi karar alma mekanizmalarında yer almaya teşvik edeceğini umuyorum.
Bu duygularla 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü en içten dileklerimle kutlarım.
tarihli haber
Dersimiz.com Haber