Veda
Kıyısından geçtim
Dalgın bakışlarının.
İçim ürpererek
Bir sabah ayazı gibi,
Çıkıp gittin yalnızlığımdan.
Bil ki;
Sevgilerde sancır,
İnsan yüreğine de
Göz yaşı düşer.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Çocuk Gelin
ÇOCUK GELİN
EKONOMİK İSE SORUN
HAYIR KURUMUNA GÖRÜN
ÜSTESİNDEN GELDE ZORUN
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
NE BOYUN BÜK NEDE EĞİL
KEM GÖZLERE VERME MEĞİL
HİÇ KİMSENİN MALI DEĞİL
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
SÖYLE KALMAM Kİ SUKUTTA
CAHİL OLMAM Kİ OKUTTA
DİREN GÖZYAŞI AKITTA
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
CANBABA DER SÖZ GEÇİRDE
DOSTLARA ŞERBET İÇİRDE
ŞERRİ YANINDAN KAÇIRDA
HEP KENDİN OL ELİN OLMA
KÜÇÜK YAŞTA GELİN OLMA
AHMET CANBABA
Ahmet CANBABA
Öğretmenim
Kişilik kazandırır bize gelecek verir
Kimi gün ikaz eder doğru yolu gösterir
Bilginin potasından sözler dökülür erir,
Yanıtlar içtenlikle sorumu öğretmenim.
Yanlış inanışlarla insan doğrudan sapar
Gerçek öğretilmezse ateşe puta tapar
Özveriyle çalışıp, nasıl bizlere yapar
En güzel anlatımla yorumu , öğretmenim.
Mutlu gelecek için ne varsa sorulacak
Nesiller yetiştirir rekorlar kırılacak
Çağdaş bilim yolunda hedefe varılacak
Başlıbaşına bilgi kurumu öğretmenim.
Her adımda rastlarız Atatürkten izlere
Onun düşüncesinde yeşeren filizlere,
Bir bak..Neler oluyor açıklıyor bizlere
En basit misallerle durumu öğretmenim
Ahmet CANBABA
Bir Başkadır Benim Yurdum
Eser rüzgar,
Püfür püfür.
Eski yöresel evlerin önünde.
Çöküverir yere
Başı yazmalı nineler,
Eli oyalı gelin kızlar, yeni yetmeler.
Pencere kenarlarına dizilmiş çuha çiçekleri
Ve Afrika menekşeleri
Teneke kutularda.
Boyaları dökülmüş yaşlı binaların
Ayıbını kapatır karanlık.
Boncuk mavisinde cumba,
İşlemeli pervazlarıyla.
Yeşil sarmaşıklar sarmış demir parmaklıkları.
Birbirine omuz vermiş burada tarih,
Cumbalı kerpiç evleri ayakta taşır.
Hangi tarihe açılıp süslü kapılar
Kurgu dünyasına götürür insanları.
Kesme taşlarla döşenmiş sokaklardan
Taş merdivenle ulaşılır eski kemerlere.
Bir gün
Bir kahvenin verandasında
Keklik kanında çayını
Doğanın yeşilliğiyle yudumlarken
Düşlerinin kırıntılarında kaybolursun.
Görüntü avlayıp bakışlarınla
Hapsedersin
Belleğinin en ücra köşesinde ne yakalamışsan.
Sibirya sürgünleri yaşamış belki
Antik tiyatronun taş duvar işçileri.
Doğu figürleri içersin yapılardan.
Gelecek hayatı yaşatır geçmiş.
Bu eski şehirde durmuş zaman,
Bu eski odalarda rüyalar saklı.
Daracık sokaklarda dostça
Birbirine yaslanmış
Bu evler bir şeyler fısıldar.
Seramik heykelden askerler bekler
Eski yapıtların arsız karanlıklarını.
Bir sabır küpüdür yaşamak burada
Babil şaraplarının gizli mahzenlerinde
Antik öyküler büyüler herkesi.
Oya gibi işlenmiş taş evlerin
Duvarlarına yazıtlar kazılmış.
Evliyalar mescidine yüz süren
Nice tarikatlar kurulmuş burada.
Bir tarihi kaleden bakarsın
Tarihi bir filmin platosuna bakar gibi.
Tarlalarda ay çiçekleri
Dönmüşler ışığa doğru boyunlarını büküp.
Su çeker bir sarnıçtan
Zayıf ve kuru
Tahta barakalarla çevrilmiş bir avluda
Giritli göçmen kadın.
Çatlamaya durmuş tohumlar
Nasılda kurtulmak için çabalar
Bir kör sancıyla topraktan.
Doğa kıştan,
Baharlar sil baştan
Yeniden doğar gibi,
İnadına sarılır yaşama.
Gölün kenarında esvap yıkayan kadın
Başı yazmalı, ayağında yemeni.
Ya motorlu
Sandaldaki balıkçı,
Tutmuş sımsıkı
Bırakmıyor dümeni.
Ahmet Canbaba
Ahmet CANBABA