Yaşamak
Mızrap, değmese tele
Bülbül, gitmese güle
Sevda ,gelmese dile
İşkencedir yaşamak.
Değerse mızrap, tele
Giderse bülbül, güle
Gelirse sevda ,dile
Eğlencedir yaşamak…
Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Ölü Çocuk Tiyatrosu
Biri Bosna, biri Babil diğeri Filistinli,
Yatıyor orta yerde, kefen yok tabutta yok.
Üçü de kız çocuğu, saçları kurdeleli,
Daha küçük olanda, omuz kopmuş kafa yok.
Tabelasından belli, sanki okul burası
Bomba düşmüş çatıya, herkes sırada kalmış.
Hani çocuk sesleri, hani oyun da ebe,
Teneffüse zil çalmamış, sanki hayale dalmış.
Çocukları öldüren, senin üvey kardeşin
Çünkü efendiniz bir, sistemin aynı adı.
Okul, cami, çarşı, köprü bombalayanlar,
Ölüyü hesaplamaz, diriyledir inadı.
Çocukları öldürmek adamlık mıdır sizce.
Sarı öküz meseli tekrardır yaşananlar.
Zulme sessiz kalanlar, ortağıdır zalimin.
Hani, nerde kocaman vicdanlı inananlar.
Ortadoğu’yu kana bulayan efendiler.
Emir kulu buldukça, burada ceset bitmez.
Ruhlarını insanlıktan arındırmış köleler,
Kahrolsun düzeniniz, adı neyse fark etmez.
Saygılarımla.
OCAK_2009
EcZ.Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Meçhul Servet
Bir derin nefes keyfi, tüm dünyaya değmez mi?
Yutulan bir damla su, birkaç servet etmez mi?
Olmasa bütün bunlar, yaşam hoşa gitmez mi?
Anlamak için, önce sağlığı yitmek gerek.
Şubat- 2009
Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Abdulkadir Nur GÖRDÜK
Bebecik
Gün ağarmadan, bir çocuk doğuyordu
Çok uzaklarda
Medeniyetin ulaşamayacağı kadar yüksek
Yolun yetişemeyeceği kadar uzak
Fakir bir köy burası
Yaşamaya ilk adımını atarken
Yürekleri parçalarcasına
Onu bekleyen zorlukları bilir gibi
Kaderini kabullenmiş ağlıyordu bebecik
Zaten doğumu yada ağlaması
Kimse için önemli değildi ya
Daha birkaç günlükken
Sırtına bağlanmıştı anasının
Çalışmaya giderken tarlaya
Nasırlı elleriyle bağrına basardı anası
Kimi zaman
Kızgın güneşte emzirmek
Alnındaki terleri silmek için
Uğraşır dururdu gün boyu
Tarlada başlamıştı yürümeye bebecik
Yalınayak
Tarlaydı onun her şeyi
Oyun bahçesi,oyuncağı, okulu
Tüm dünyası tarlada şekilleniyordu
Şimdiden başlamıştı
Kıraç toprakla boğuşmaya
Bir akşam hastalanmıştı bebecik
İçindeki sefaleti,suskunluğu atmak ister gibi
Öksürüyordu boğulurcasına
Komşu kadınlar nane,ıhlamur deyip
İlaç hazırlarken kendilerince
Tarlaya gidemediği için
Sessizce ağlıyordu bebecik
Oyuncağı kırılmış çocuk misali
Kaderine isyan ediyordu gizlice
Başucunda hocaların okuması da
Fayda etmemişti bir türlü
Kasabaya inmeye karar verilirken
"belki fakiriz dersek doktor para almaz" diye
Umutlanıyordu anası
Yılların yorgunluğunu
Sefaleti,acıyı
Unutuvermişti bir anda
Gözlerinden süzülen yaşlarla
Akıvermişti sanki yaşamından
Gözyaşı bittiğinde
Aydınlanmıştı her taraf
Umut,çare dolmuştu
Tek göz odaya
Sabaha dek.
Oysa…
Gün ağarmadan o gece
Bir çocuk ölüyordu çok uzaklarda
Kavuşmadan gençliğine
Hayalleriyle,
Olmayan oyuncaklarıyla
Vedalaşmadan
Doktorun ulaşamayacağı kadar uzak
Yolsuz…
Okulsuz…
Ve..
Kapkaranlık …
Yaslı bir köy burası…
Abdulkadir Nur GÖRDÜK