Yaşlıların Cilvesi
Rahmetli dedem derdi ki “Bak oğlum!
Şu gördüğün mertek, şu hezan var ya?
Şu karşı ki dağın ağaçlarıydı.
Gönül atlasımı ilk çizen var ya?”
Ninemi göstererek:
“Şu koca karının mor saçlarıydı”
Rahmetli ninem derdi ki “Bak oğlum!
Beni tek inciten, tek üzen var ya?
O yıllar söylenen aşk suçlarıydı.
Gönül kovanımda ilk gezen var ya?”
Dedemi göstererek:
“Aha şu haşarı kızıl arıydı!”
Ahmet Süreyya DURNA
Ahmet Süreyya DURNA Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Gençlik Efsanesi
Anafor gibiydik gönül tasında
Gençliğimiz bizden farımadan önce
Çiğ düşerdi üstümüze şafakta
Bağrımıza deli rüzgâr eserdi
Sararıp kurumadan önce
Göğ ekin gibiydik şu hayat tarlasında
Heyhat!
Ayağı sekili gözü sürmeli
Alnı sakar haşarı tay gibiydik
Durup dinlenmek nedir ki yorulmak nedir
Bilmezdik nicedir
Ve âdetâ bir çelik yay gibiydik
Heyhat!
Sığmazdık kabımıza kabuğumuza
Heyecanlıydık
Kalaycı körüğünden farksızdı yüreğimiz
Patlamaya hazır volkan gibiydik
Beyine sıçrayan kan gibiydik doğrusu
Tâbir-i câizse eğer
Çiçeği burnunda delikanlıydık
Heyhat!
Düşünce ufkumuz tahayyülümüz
Sonsuza açılan kapıydı sanki
İhtilâl yapardık sıfır üç sularında
Ay ışığında
Devlerin uykuya daldığı anda
Vira kamçılanan cesaretimiz
Göğsümüzde kargir yapıydı sanki
Heyhat!
Biz idik Zaloğlu Rüstem evet
Şâh-ı Merdan Ali biz idik ahey!
Ya öyle inanırdık
Ya da kendimizi öyle sanırdık
Dik bakışlı Aslanların yatağı
Yiğitlerin merkez üssü otağı
Köroğlu’nun Çamlıbel’i biz idik ahey!
Şahbazları gözünden gölgesinden tanırdık
Heyhat!
Sonunda anlaşılan görünen veçhesiyle
Hazin ve gerçek olan
Silüetten ibaretmiş o netâmeli hayat
Gayrısı yalan...
Ömür yıldızımız kaymak üzere
Tadı yok böylece bitkisel yaşamanın
Hava kirli ekmek küflü su bayat
Hâsılı gidip de dönmeyenlerin
Biz de gideceğiz gittiği yere
Heyhat!
Ahmet Süreyya DURNA
Ahmet Süreyya DURNA
Dem-i Vuslat
Deprem olmuş tufan kopmuş farketmez,
Deli gönlüm bir sevdadan çarketmez,
Ne vazgeçer ne de uslanırım ben.
***
Gam değil ekmeğim, aşım kesilse,
Kör testere ile başım kesilse,
Aşkın sofrasında beslenirim ben.
***
Sırılsıklam vurgunum can dostuma,
Ağma bulut! çakma şimşek üstüme!
Yağmur yağmasa da ıslanırım ben.
***
Enginlerde sığmaz içim içime,
Oturmaz kalıba, girmez biçime,
Çıkar yükseklere seslenirim ben.
***
Seferber olsa da eşyanın tümü,
Hiç bir kuvvet taşıyamaz yükümü,
Kendi yüreğime yaslanırım ben.
***
Bir elimde cımbız, birinde tarak,
Körler aynasına gözsüz bakarak,
Karanlık gecede süslenirim ben.
***
Gücenmeyin, darılmayın boşuna,
Çene çalıp yorulmayın boşuna,
Altın olsam gene paslanırım ben.
***
Ölüm döşeğinde en zor anımda,
Sevgili! yeter ki sen ol yanımda,
“Dem-i vuslat” diye hislenirim ben.
Ahmet Süreyya DURNA
Kaynak: Şiirler, Şairin "Şafak Taarruzu" adlı kitabından alıntıdır.
Ahmet Süreyya DURNA
Kalbim Anadolu
Beni başka dünyalarda arama!
Ben Anadolu’mun yöresindeyim.
Şehit kanlarıyla sulanmış olan,
Cana bedel metre karesindeyim.
***
Gövdeye muhâlif kolda işim yok,
Meyvesiz kupkuru dalda işim yok,
Yozlaşmaya giden yolda işim yok,
Hep o değişmeyen töresindeyim.
***
Bâzen bir seyyahım Tuna boyunda,
Bâzen yıkanırım Fırat suyunda,
Duru göllerinde, deli çayında,
Çağıl çağıl akan deresindeyim.
***
Çamlı bellerine çıktığım zaman,
Turacına tüfek sıktığım zaman,
Pembe ufuklara baktığım zaman,
Ömrümün en mâkul süresindeyim.
***
Aklım bozkırlara takıldı yine,
Ruhum odaklandı kaval sesine,
Öyle kapıldım ki câzibesine,
Bilmiyorum şu an neresindeyim?
***
Yurdum kandilidir yürek yağımın,
Düğüm noktasıdır gönül bağımın,
Saklıyım renginde al bayrağımın,
Mehmetçiğin mavi beresindeyim.
***
Çeyiz sandığıyım Döndü, Döne’min,
Yazmayım başında nazlı Senem’in,
Ayşe’min, Fatma’mın, gül Emine’min,
Kumaş fistanının hâresindeyim.
Ahmet Süreyya DURNA
Ahmet Süreyya DURNA