Abbasiler Emevîlerden sonra halifelik makamını ele geçiren hanedan ve bu hanedanın kurduğu Arap - İslâm devleti. Peygamber Hz. Muhammet'in amcası Abbas'ın soyundan geldikleri için bu adla anılırlar. 750 yılında Horasanlı Ebu Müslim ve Abdullah bin Ali'nin yardımıyla son Emevî halifesi II. Mervan yenildi ve öldürüldü. Halifelik makamına da Abbasîlerin ilk halifesi olan Ebu'l Abbas Abdullah (Seffah) geçti. Devlet merkezi Kûfe, sonra da Bağdat oldu. Abbasîler özellikle Harun Reşit ve oğulları zamanında en parlak devirlerini yaşadılar. Ancak 9. yüzyıl ortalarından itibaren halifenin gücü azalmaya, buna karşılık emir'ül ümera denilen hassa ordusu komutanlarının gücü artmaya başladı. Yüz on yıl kadar da (945 -1055) Büveyhoğullarının egemenliği altında yaşadılar. Büyük Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey'in Bağdat'a girmesiyle Büveyhoğulları egemenliği sona erdi, fakat bu defa da Selçukluların egemenliği başladı. Abbasîler 1258 yılına kadar Bağdat'ta halifelik makamında kaldılar. 1258'de Bağdat'ın İlhanlıların eline geçmesi üzerine Abbasîlerden 35. halife el-Zahir'in oğlu Ahmet, Mısır'da Sultan Baybars'a sığındı. Baybars, Ahmet'i el-Mustansır adıyla halife ilân etti. Abbasî halifeleri hiçbir siyasal yetkileri olmaksızın Mısır'da 1517 yılına dek halife unvanlarını korudular. Mısır'ın Osmanlılar tarafından alınması üzerine halifelik unvanı, Mısır'da son Abbasî halifesi olan el-Mütevekkil tarafından Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim'e devredildi (1517). Abbasîler iktidara geçince devlet idaresi anlayışında değişiklikler oldu. Rütbe ve mevkiler babadan oğula geçen imtiyazlar olmaktan çıkıp halifenin keyfine ve arzularına göre verilmeye başlandı. Devlet işlerinde halifelerden çok vezirler etkin oldular. Fetih hareketleri durdu, akınlar ve seferler yalnız Anadolu'ya yöneldi. Abbasîlerin İslâm uygarlığına büyük katkıları olmuştur. Tıp, felsefe, astronomi alanlarında değerli kişiler yetişmiş, tasavvuf, bir dinsel sistem olarak ortaya çıkmıştır.