Müslümanlık'ta din uğrunda yapılan savaş. İslâm geleneğinde cihadın üç önemli evresi vardır. Hz. Muhammet'in peygamberliğinin Mekke döneminde cihat, haram kılınmıştı. Çünkü bu dönemde Müslümanlar hem sayıca azdılar hem de askerî ve siyasî yönden örgütlenmemişlerdi. Bu sırada cihat, kâfirlerin zulümlerine tahammül ve sabır göstermek, yani pasif direniş temeline dayanıyordu. Tahammülü aşan durumlarda, Müslümanların, yaşama koşulları daha uygun bir bölgeye göç etmelerine izin verilmişti.
Muhammet'in Medine'ye göç etmesinden sonra cihat, savunma savaşı anlamını aldı. Böylece saldırgan din düşmanlarına karşı yeni kurulmaya başlayan İslâm Devleti'nin korunabilmesi için savaşlara girişildi.
Son olarak da, Müslümanların çoğalmaları ve güçlenmeleriyle savaşın yasak olduğu haram aylar dışındaki zamanlarda, saldırgan cihat mubah kılındı ve tüm Müslüman kadın ve erkeklere Allah'ın düşmanlarına karşı cihat emredildi. Bununla birlikte hiçbir zaman savaş, başkalarını zorla, ölüm tehdidiyle Müslüman yapma anlamına gelmedi.
İslâm inanışına göre, hiçbir kişisel çıkar düşünmeden, yalnız Allah uğruna, Allah'ın varlığı ve birliği ilkesini yüceltmek için yapılan cihat, ibadetlerin en erdemlisidir. Cihatta ölen "şehit", sağ olarak dönenler "gazi" unvanını taşımaya hak kazanır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan yıkılışına kadar yapılan savaşlarda, birkaçı dışında cihat hükümleri uygulandı.