19. yüzyılın ilk yarısında klasisizme tepki olarak doğan sanat akımı, romantizm. İngiltere'de Wordsworth, Coleridge, Lord Byron, Shelley, Keats, Burns, Blake, W. Scott, Percy; Almanya'da Goethe, Schiller, Heine gibi sanatçılarla başlamış, Mme de Stael'in "Almanya Üzerine" (1810) adlı yapıtıyla Fransa'da da tanınarak yaygınlaşmıştır. Chateaubriand, Lamartine, Hugo, Musset, Vigny, G. Sand, C. Nodier gibi sanatçılar akımın Fransız, Leopardi ve Manzoni İtalyan, Puşkin ise Rus edebiyatındaki temsilcileridir. Romantik (romantique) sözcüğünü ise ilk Jean Jacques Rousseau kullanmıştır. Romantik edebiyatta klasik edebiyatın kuralları ve biçimleri bırakılmıştır. Tek örnek olan Yunan-Lâtin yapıtları yerine ulusal kaynaklara dönülmüş, mitologya konuları yerine de Orta Çağ ve Hristiyanlık efsaneleri ile tarihten ya da günlük yaşayıştan yararlanılmıştır. Duygular, düşler, içgüdüler, tutkular öne alınmıştır. Sanatçı kendi kişiliğini, gizlemeden, içtenlikle ortaya koymuş, duygu ve tutkuları ayrıntılarıyla işlemiştir. Toplumdaki aksaklıkların gösterilmesi amaçlanmış, kişiler çevreleri içinde betimlenmiştir. Doğa güzelliklerine yönelinmiştir. Lirik şiire önem verilmiş, epik şiir de yeniden önem kazanmıştır. Gezi ve anı türü, dram, roman gelişmiş, deneme türü zenginleşmiştir. İnsanın iç dünyası doğaya koşut olarak betimlenmiş, birey psikolojisine önem verilmiştir. Dil ve anlatımda kurallara bağlı kalınmayarak özgür anlatım yeğlenmiştir. Ayrıca güzel-çirkin, iyi-kötü gibi karşıtlıklardan yararlanılmıştır. Coşumculuk anlayışı mimarî ve heykel alanında çeşitli ülkelerde değişik anlamda yapıtlar vermiştir. Örneğin Alman ve Fransız coşumculuk akımları birbirlerinden farklı bir coşumcu anlayış göstermiştir. Fransız çoşumculuğu Géricault ve Delacroix ile şiiri, edebî konuları ve doğu egzotizmini, savaş sahnelerini büyük fırça darbeleriyle ve renkli bir paletle anlatım yoluna gittiği hâlde, Alman coşumcu ressamları Caspar David Friedrich ve Phillippe Otto Runge ile kuzey ülkelerinin ve kıyılarının, insanı düşlere sürükleyen havasını vermeye çalışmıştır. Alman coşumculuğu karanlık peyzaja resimde yer verdiği gibi, kilise havasını da peyzaja sokmuştur. Alman coşumculuğu tümüyle renksiz olup form azlığına ve konunun sadeliğine önem vermiştir; insanı sıkan bir havası vardır. Fransız coşumculuğu renkli olup klasik ölçüleri ve temaları resimden atmıştır. İngiliz resminde coşumculuğun başlıca temsilcileri, doğaya şiirsel bir coşkuyla yaklaşan Constable ile Turner'dir. Müzik sanatında coşumculuk, 18. yüzyılın sonunda toplumsal alandaki devrimlerin müziği etkilemesiyle başlar. Coşumculuğu Beethoven'dan (1770-1827) sonra başlamış görenler de vardır. Buna karşın birçok tarihçi Beethoven'ı ilk coşumcu besteci olarak görür ve onu, müziği özgürlüğe kavuşturan kişi olarak tanır. Tüm bunlar, hem yanıltıcı hem de dar görüşlerdir. Coşumculuğun başladığı ve bittiği tarihler kesin olarak söylenemez. Bununla birlikte 18. yüzyılın sonlarının, coşumculuğun başlangıcı olduğu söylenebilir. Müzikte coşumculuk daha serbest ve zengin anlatımlı, daha duygusal bir akımdır. Klasik yoldan ayrılan en önemli müzik ekolüdür. Lirik fakat duygusallıkta çoğu kez gösterişe ve aşırılığa kaçan bir yönü vardır. Bütün bir 19. yüzyılı kapsayan bu akımın Fransa'da gerçek ve tek temsilcisi Hector Berlioz'dur. Almanya'da Weber, Schubert, Schumann ve Richard Wagner'den Richard Strauss'a kadar uzanan bir kuşak, Polonya'da Chopin, Macaristan'da Liszt, İtalya'da Verdi, coşumculuğun başarılı temsilcileridir.
19. yüzyılın ilk yarısında klasisizme tepki olarak doğan sanat akımı, romantizm. İngiltere'de Wordsworth, Coleridge, Lord Byron, Shelley, Keats, Burns, Blake, W. Scott, Percy; Almanya'da Goethe, Schiller, Heine gibi sanatçılarla başlamış, M...
Coşumculuk Akımı
Sayfada Coşumculuk Akımı hakkında bilgiler sunulmaktadır, diğer bilgilere de bakabilirsiniz...
Coşumculuk Akımı Hakkında Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Coşumculuk Akımı ile ilgili bilgiler, hakkında kısaca yazı