İstanbul'da aynı adı taşıyan semtte, Osmanlı padişahı Abdülmecit'in yaptırdığı saray. 1842-1853 arasında mimar Garabet Balyan ve oğlu Nigoğos Balyan tarafından, karışık bir barok-rönesans tarzında yapıldı. Yerinde daha önceleri birçok köşk, kasır ve saray yaptırılmıştı. Yapımından sonra Osmanlı hanedanı Topkapı Sarayı'ndan buraya taşındı. Cumhuriyetle birlikte Millî Saraylar Müdürlüğü'ne bağlandı. Bugün bazı bölümleri müze hâline getirilmiştir. Yabancı birçok ünlü devlet adamının konuk edildiği saray; Abdülaziz'in tahttan indirilişi, ilk Osmanlı meclisinin toplanışı, Mithat Paşa ve arkadaşlarının tutuklu kalışı, ilk Türk Tarih Kongresi, ilk Türk Dil Kurultayı'nın toplanması ve son olarak da Atatürk'ün ölümü gibi olaylara tanık oldu. İlk yapıldığında içi ahşaptı, sonraları yangına karşı kâgire çevrildi, iki ana kapıdan başka ikinci derecede birçok kapısı olan sarayda, on yedi büyük salon ve yüzlerce oda vardır. Ana kapılarındaki süslü, ayrıntılı işlemeler, sarayın genel görünümüne uyumuyla dikkati çeker. Selamlık, muayede (taht) salonu, hünkâr dairesi, mabeyn, mavi salon, aynalı oda, kırmızı oda gibi bölümleri önemlidir. Taht salonu kurşun bir kubbeyle kaplıdır. Sarayın rıhtımı altı yüz metre uzunluğundadır. İç yapısında, birçok mimarî özelliği bir arada toplama çabasından doğan bir karmaşa göze çarpar. 750 lambayla aydınlanan dört buçuk tonluk avize, XVI. Louis tarzı kırmızı salon takımları, ressam Ayvazovski'nin "elçiler salonu"nun duvarlarına yaptığı resimler, Abdülaziz'in yağlıboya resim koleksiyonu ve çeşitli ülkelerden gönderilen armağanlar dikkat çekicidir.