Cinsiyet ayrımcılığına karşı çıkarak, kadın-erkek arasında ekonomik, siyasal ve toplumsal eşitliği savunan görüş.
Feminizm hareketi ilk kez Fransız Devrimi'nde ortaya çıktı. Kadının özgürlüğünün, kadınların seçme, seçilme, mülkiyet haklarının savunulması biçiminde gelişti. Sürdürülen eylemler sonucunda yapılan reformlarla kazanılan haklardan sonra ise, erkeğin toplum içindeki kültürel egemenliği ile mücadeleye dönüşmüştür. Feminizm hareketi, tarihî açıdan I. Dünya Savaşı'na kadar ve 1968 sonrası olarak iki döneme ayrılır. Her iki dönemde de hareket, önce eğitim düzeyi yüksek kadınlar tarafından benimsenmiş, daha sonra geniş bir tabana yayılmıştır.
Türkiye'de feminizm hareketi II. Meşrutiyet döneminde (1908) büyük kentlerde yaşayan aydın kadınlar tarafından benimsendi. Kadınlar bu dönemde çıkardıkları dergi ve kurdukları derneklerle, özellikle çokeşlilik, İslâmî kurallara göre tek taraflı boşanma gibi yöntemleri içeren aile hukukuna eleştiri getirdiler. 1926'da Medenî Kanun'un kabulüyle başlayıp, 1934'te kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmasıyla devam eden reformlar sonucunda, 1935'te İstanbul'da toplanan Uluslararası Feminizm Kongresi'nin ardından, parti yönetimi, Türkiye'de kadınların bütün haklarını elde ettikleri gerekçesiyle, Türk Kadınlar Birliği'ni kapattı. Türkiye'de çağdaş feminizm hareketi 1980'lerin başından itibaren yandaş bulmaya başladı. Kadın Çevresi ve Ayrımcılığa Karşı Kadın Derneği gibi gruplarla, kadınlar arasındaki dayanışmayı sağlamak, kadınların bilinçlendirilmesine yönelik kampanyaların yürütülmesi biçiminde hayatiyet kazandı. Günümüzde feminizm hareketi birçok ülkede az çok farklılıklar da olsa, varlığını sürdürmektedir.