M.Ö. 3. yüzyılın sonunda, Orta Asya'nın büyük bölümüne yaklaşık 500 yıl egemen olan ve M.S. 370′de Avrupa'yı istilâ ederek büyük bir imparatorluk kuran Türk topluluğu. Hunlar, M.Ö. 5. yüzyılda Orta Asya'da Baykal Gölü'ne dökülen Orhun ve Selenga ırmakları çevresinde ayrı boylar hâlinde yaşıyorlardı. Zamanla çoğalarak Çin'in kuzeyine kadar yayıldılar. Bu dönemde, Hunların sürekli akınları, Çin krallıklarının Çin Seddi'ni yapmalarına neden oldu. Büyük bir alana yayılan Hunlar, M.Ö. 3. yüzyıla gelindiğinde, Çin için gerçek bir tehlike oluşturmaya başladı. Bugünkü Sibirya ile Moğolistan'ın büyük bir bölümünü ele geçiren Hunlar, Çin Seddi'ne rağmen, Kuzey Çin'e yaptıkları saldırıları sürdürdüler. Hun birlikleri, herhangi bir saldırıda 300 binden fazla atlı okçudan oluşan bir orduya dönüşebiliyorlardı. Hun ordusundaki birliğin önderine "Yagbu" adı verilirdi. Bilinen ilk yagbu; Teoman'dı (M.Ö. 220-209). Bu dönemde, Çin'in tüm kuzey sınırı boyunca uzanan Çin Seddi'nin tamamlanması da, Teoman yönetimindeki Hunları durduramadı. Teoman'dan sonra yönetime geçen Mete, Çin'e yapılan akınları sıklaştırarak kuzey eyaletlerini ele geçirdi. Mete Han, M.Ö. 174′te öldüğünde, Hunların egemen olduğu topraklar Japon Denizi'nden Volga Irmağı'na kadar uzanıyordu.
Mete Han'ın ölümünden sonra, Çin'le barışçı ilişkilere geçildi. Hun hakanları, Çinli prenseslerle evlendi. Bu dönemden itibaren İpek Yolu'nun önemi arttı ve ülkenin ticareti Çinlilerin eline geçti. Daha sonra, Hun Devleti zayıflamaya başladı. Bir yandan Çin ve diğer göçebe kavimlerin saldırıları, diğer yandan taht kavgaları sonucu Çin egemenliğine giren Hunlar, dağınık boylar hâlinde yaşamaya başladılar.
Hunlar, M.S. 4.yüzyılda Volga Irmağı'nın batısından geçerek, Avrupa'ya akınlar düzenlemeye başladı. Çin'in egemenliği altında yaşamak istemeyen Hunların bir bölümü, batıya doğru göç ederek, önlerine çıkan kavimleri sürüklediler. Bu olaya "Kavimler Göçü" adı verilir.
Hun Hükümdarı Balamir 374′te Don ile Dinyeper ırmakları arasında yaşayan Ostrogotları yenilgiye uğrattı. Bugünkü Romanya topraklarında yaşayan Vizigotları yenerek, Tuna Nehri'ne kadar ulaştılar. Böylece, Avrupa Hun Devleti kurulmuş oldu. Hunlar, savaşçı nitelikleriyle Avrupa'da eşi görülmemiş bir korku yarattılar. Son derece becerikli okçulardan oluşan Hunların binicilikteki ustalıkları, anî geri çekilişleri ve acımasız saldırıları ezici zaferler kazanmalarını sağladı.
Attila, bu dönemde yönetime geçerek Orta Avrupa'daki Germen kavimleri egemenliği altına aldı (434). Ancak, Attila'nın gerçek amacı, Batı Roma'yı tümüyle egemenliği altına almaktı. Bu yolda, önemli başarılar elde etmesine karşın, Batı Roma'yı tümüyle egemenliği altına alamadı. Hunlar, 4. yüzyılın sonlarından itibaren, Romalılarla yaptıkları anlaşmalar, tutsakları serbest bırakma karşılığında aldıkları fidyelerle ve yağmalarla büyük miktarda altın elde ettiler. Attila'nın ölümünden sonra, imparatorluk kendi aralarında iktidar mücadeleleri veren oğulları arasında paylaştırılmaya başlandı. (453). Daha sonra, iç mücadeleler ve baş kaldıran kavimlerin saldırıları karşısında kısa süre içerisinde dağıldılar. Hunların bir bölümü, Sibirya topraklarına geri döndü. Tuna boylarında kalanlarsa, zamanla başka kavimlerle karıştı. 5. ve 6. yüzyıllarda İran ve Hindistan'da egemen olan Akhunlar, Hunların bir kolu olarak kabul edilmektedir.