18. yüzyılda İngiltere ve Fransa'da gelişen, insanın akılcı düşünme yetisiyle kendisi için en yararlı olanı seçip tüm toplumu doğal bir denge durumuna getirebileceğini varsayarak; devletin ekonomik yaşama el atmasına karşı çıkan ve devletin işlevini, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin olduğu gibi korunmasını gözetmekle sınırlayan, bireysel sermayenin rekabetçi dönemine denk düşen toplumsal, ekonomik ve siyasal öğreti. 19. yüzyılda toplumsal düzenin temel ilkelerini oluşturan liberalizm, Batı etkisinde kalan bütün ülkelerde de, özellikle aydınlar tarafından benimsendi.
Liberalizm, kendine temel oluşturacak fikirleri Aydınlanma Çağı Felsefesi'nden ve Fransız Devrimi'nden aldı. Mutlak monarşiye ve geleneksel feodal kurumlarca beslenen eşitsizliğe karşı bir dünya görüşü olarak ortaya çıktı. Liberalizm yanlılarına göre, kısıtlamalardan uzak ve kendi bireysel çıkarlarını gözetmekte özgür bırakılan birey ve toplum, bir bütün olarak gelişecekti. Fikir, eğitim ve fırsat eşitliğinin sağlandığı bir ortamda, ilerleme ve gelişmenin önüne geçilemezdi. Liberaller, ekonomik alanda ithalât serbestliğini, gümrük vergilerinin indirilmesini ve serbest rekabeti savundular. 1830'larda İngiltere'de kurulan Liberal Parti, dış ticarette merkantilizme son verilmesini ve serbest değişim rejimine geçilmesini sağlamaya çalıştı.
Ekonomik alanda liberalizmin en önemli savunucuları Adam Smith, David Ricardo, Jeremy Bentham ve John Stuart Mill'dir. Liberalizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru gerilemeye başladı. 1930'lu yıllarda, ağırlaşan ekonomik koşullarda, ekonomiyi ayakta tutabilmenin zorunlu yolu olarak görülen Keynesçiliğin başarısızlığı da, liberalizmin iflâsını belgeledi.