Allahü teâlâdan başkasına tapınmak, ibâdet etmek, putlara heykellere, canlı ve cansız eşyânın kendisine veya resimlerine tapmak. Allahü teâlânın râzı olmadığı şeyleri isteyenlerin ve yapanların arzularına, isteklerine uymak, boyun eğmek. Şirk, lügâtta "eş, ortak koşmak, tapınmak, boyun eğmek" mânâlarına gelir. Şirk koşana "müşrik" denir (Bkz. Müşrik). Şirk, Allahü teâlâyı inkâr etmektir.
Şirk, kalp hastalıklarından olan kötü huyların en çirkinidir. Kalpte bulunan îmânın gitmesi ve oraya küfrün, inkârın yerleşmesidir. Kötülüklerin en kötüsü, Allahü teâlâya inanmamak, O'ndan başkasına tapınmaktır. İnanılması ve ancak kendisine ibâdet edilmesi lâzım olan tek ve mutlâk varlık, Allahü teâlâdır. Tapınılmağa hakkı olan, yalnız O'dur. O'ndan başka hiçbirinin tapınmak için değerleri yoktur. Fâtiha sûresi 5. âyetinde meâlen; "Biz yalnız sana ibâdet ederiz ve her şeyi yalnız senden isteriz." buyrularak, müminlerin her zaman böyle duâ ve niyazda bulunmaları emredilmektedir.
Kur'ân-ı kerîmde, İbrâhim aleyhisselâmın kâfirlere meâlen; "Niçin kendi yaptığınız putlara tapıyorsunuz? Sizleri ve yaptığınız işleri Allahü teâlâ yarattı." dediği haber verilmektedir. Meleklerin, insanların ve cinnin Allahü teâlâya inanmaları emrolundu.
Muhammed aleyhisselâmın, Allahü teâlâ katından getirip, bildirdiği şeylerin hepsine kalple inanıp, dille ikrar etmeye, söylemeye îmân denir. Allahü teâlânın bildirdiklerini beğenmemek ve O'ndan başkasına tapınmak, kulluk etmekse küfürdür. Bu ise îmânı, inanmayı inkâr etmektir.
Allahü teâlâya şirk koşmak, günahların en büyüğüdür. Hiç affedilmeyecek olan bir suçtur. Müslümanlardan büyük günah işleyenler, îmânla ölünce, sonsuz olarak Cehennem'de kalmazlar. Allahü teâlâ onlara sonsuz azap etmez. Ancak müşriki, sonsuz Cehennem azâbında bulundurur. Allahü teâlâ şirki yâni küfrü, îmânı bozuk olanı aslâ affetmeyeceğini ve diğer bütün günahları, istediği kimselerden affedebileceğini, Kur'ân-ı kerîmde vâd etmektedir. Nisâ sûresi 48 ve 116. âyet-i kerîmelerinde meâlen; "Hiç şüphesiz ki, Allahü teâlâ, kendisine şirk, (ortak) koşanı mağfiret etmez, aslâ affetmez. Şirkten başka her günahı dilediği kimselerden affeder. Kim Allahü teâlâya şirk koşarsa, muhakkak ki, büyük bir günah işlemiş olur." buyrulmaktadır. Lokman sûresi 13. âyetinde de meâlen; "Lokman (aleyhisselâm) oğluna nasihat, öğüt verdiği zaman şöyle demişti: Yavrum, Allahü teâlâya şirk, ortak koşma! Çünkü Allah'a şirk koşmak çok büyük bir zulümdür, günahtır." buyruldu.
Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de buyurdular ki: "Rabbimden gelen, bana geldi ve bildirdi ki, Allahü teâlâya bir şeyi ortak koşmadan ölen ümmetim Cennet'e girer."
Şirk iki çeşittir: Birincisi açık, âşikâre şirktir. Buna şirk-i ekber (büyük şirk) de denir. Allahü teâlâdan başka bir şeye tapmak böyledir. Putlara, aya, güneşe, yıldızlara, ağaçlara ve ineğe vs. tapanlar gibi. Bu şirk küfürdür. Bu müşriklerin âhiretteki cezâsı, ebedî olarak Cehennem'de kalmaktır. Bakara sûresi 217. âyeti sonunda meâlen; "Onlar, Cehennem ehli olup, orada ebedî (sonsuz) olarak kalırlar." buyrulmaktadır.
İkincisi, gizli şirktir. Buna şirk-i asgar (küçük şirk) de denir. Bu küfür değildir. Fakat büyük günahtır. Taat ve ibâdetlerde riyâ etmek, gösterişte bulunmak böyledir. Riyâ, dünyâ kazancına dîni âlet etmektir. İbâdetlerini göstererek, insanların sevgisini kazanmaktır (Bkz. Riyâ). Böyle olmak kötü huylu olmaktır ve büyük günahtır. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki:
Sizde bulunmasından en çok korktuğum şey, şirk-i asgara (gizli şirke) yakalanmanızdır. Şirk-i asgar riyâ (gösteriş) demektir.
Dünyâda riyâ ile ibâdet edene kıyâmet günü; Ey kötü insan! Bugün sana sevap yoktur. Dünyâda kimler için ibâdet ettinse, sevaplarını ondan iste, denir.
Nefsin arzularına, isteklerine kavuşmak için mal, para, kadın, rütbe, mevki sevgisini kalbe yerleştirip, Allahü teâlâyı unutmak. O'nun râzı olacağı işlerden uzaklaşmak da gizli şirktir, büyük günahtır. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem; "Yeryüzünde tapınılmış olan putların en aşağısı ve en çirkini, nefsin arzularıdır." buyurdu. Halbuki amellerin, işlerin en üstünü, nefsin arzularına uymamaktır. Nitekim Allahü teâlâ Nâziât sûresi 40 ve 41. âyetlerinde meâlen; "Rabbinin makamından (büyüklüğünden) korkup, nefsini kötü arzularından alıkoyanın varacağı yer, elbette Cennet'tir." buyurdu. Hadîs-i şerîfte de, "Cehennem ateşinden korkan, nefsini (haramların, günahların) lezzetlerinden men eder." buyruldu. İslâmiyet mal, mevki sâhibi olmayı yasaklamıyor. Kadın, mal, rütbe, mevki düşüncesi Allahü teâlâyı unutturacak kadar ileriye giderse ve nefsin kötü arzularını tatmin etmek için olursa kötüdür, o zaman yasaktır.