İnsanlar, yaşamsal ve ekonomik ihtiyaçları için suyu, su döngüsünden alırlar ve kullandıktan sonra tekrar aynı döngüye geri verirler. Bu işlemler sırasında, suya karışan maddeler, suyun fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerini değiştirmekte ve suyun kalitesinin bozulmasına sebep olmaktadır.
Su kaynaklarının kullanılmasını bozacak ölçüde organik ve inorganik, biyolojik ve radyoaktif maddelerin suya karışmasına su kirliliği denir.
Uygarlığın gelişmesiyle, insanın suya yaptığı etkiler artmış ve giderek kaynakların sürekliliğini etkileyecek boyutlara ulaşmıştır. Özellikle 20. yüzyılın başından başlayarak, hızla gelişen sanayiler, bir yandan üretim sürecini çıkarttıkları atıklarla, diğer yandan oluşturdukları yerleşim merkezlerinde ortaya çıkan atıklarla, suları önemli ölçüde kirletmeye başlamışlardır. Sanayileşmeyle birlikte, kimyasal gübre ve ilaç kullanımında artışlar da suları kirletmeye başlamıştır. Bunlardan, sularda
ortaya çıkan kirlenmenin, üretim ve tüketim faaliyetleri sonucunda oluştuğu olgusu ortaya
çıkmaktadır. Üretim ve tüketimin boyu arttıkça, kirlenmenin, boyutu da artmaktadır. Üretim ve tüketim faaliyetleri insandan ayrı düşünülmeyeceğinden, su kirlenmesinde nüfus artışının önemli bir rolü olduğu sonucuna varılabilir.
Su Kirliliğine Karşı Önlemler
Su kaynaklarının korunmasında alınması gereken önlemler şöyle sıralanabilir:
1. Ülkedeki mevcut sucul ekosistemlerinin yapısı, özellikleri ve davranışlarının incelenmesi gerekir.
2. Su kirliliği konusunda alınan yasal önlemlerin uygulanması konusunda kararlı
davranılmalıdır. Bu nedenle de çok geniş ve iyi işleyen bir denetim ağı oluşturulmalıdır.
3. Kirlilik analizleri belli periyotlarla yapılarak kamuoyuna duyurulmalıdır.
4. Arıtma işleminden geçirmeden atıklarını sulara boşaltanlar, kirlettikleri kaynağın bedelini,mutlaka öderler.
5. Su ortamının korunması içi, kanalizasyon, atık su arıtma tesisleri gibi altyapı yatırımlarına öncelik verilmeli ve mevcut arıtma tesislerinin kullanılması için gerekli önlemler alınmalıdır.
6. Tarımsal amaçlı kimyasal gübre ve ilaç kullanımı konularında yurttaşlar gereği gibi
eğitilerek, bilinçlendirilmelidir.
7. Erozyonun olumsuz etkileri anlatılarak, erozyonla mücadeleye hız verilmelidir.
8. Hayvan barınaklarının içme suyu kaynaklarına uzak alanlarda yapılmasına özen
gösterilmelidir.
9. Evsel kullanımlarda, fazla miktarda deterjan tüketmemeye özen gösterilmeli, sert
deterjanların üretim ve kullanımlarından vazgeçilmelidir.
10. Radyoaktivite içerdiği bilinen maddeler, sulara karıştı rılmamalı, ayrıca nükleer santrallerle, termik santrallerde kullanılan soğutma sularının soğutulduktan sonra, alıcı ortama verilmesi gerektiği bilinci yaygınlaştırılmalıdır.
11. Sanayiciler, başta olmak üzere tüm yurttaşlara su kaynaklarının önemi kavratılarak
korumalarının gerektiği bilinci aşılanmalıdır. Bu konuda tüm eğitim kurumları ve kitle iletişim araçları seferber edilmelidir.