Telli bir sistemle ya da radyo sistemi aracılığıyla hareketli resimlerin uzak mesafelere iletilmesi. Televizyon yayını genellikle merkezî bir istasyondan, çok sayıda alıcıya yönelik olarak yapılır. Ancak sanayide ve eğitimde kapalı devre televizyonlar da kullanılır. Hareketli resmin yanı sıra televizyonda bir ses sinyali de iletilir. Yalın kaynağında kameranın sağladığı optik görüntü elektrik sinyallerine dönüştürülür. Bu sinyaller güçlendirilerek ya doğrudan doğruya kablo aracılığıyla ya da radyo dalgalarıyla alıcıya gönderilir. Alıcıda sinyaller bir katot tüpü ekranında yeniden görüntüye dönüşür.
Günümüz televizyon kameraları ortikon ya da vidikon türündedir. Bunlar daha önce kullanılan ikonoskopların yerini almıştır. Görüntünün tümü aynı anda iletilemediğinden kameranın mercek sistemince oluşturulan optik görüntü 525 yatay çizgi hâlinde taranır. Her birindeki değişken ışık değeri bir elektrik sinyaline dönüştürülür ve tüm tarama saniyede 30 kez tekrarlanarak gözle fark edilir bir titreklik meydana gelmeden hareket izlenimi uyandırılmış olur. Televizyon seyircisi bu denli hızlı seyreden bir taramayı gözün fark etmemesi nedeniyle görüntüyü bir bütün olarak görür.
Renkli televizyonda kameraya giren ışık kırmızı, yeşil ve mavi bileşenlerine ayrılır. Her renkle ilgili elektriksel sinyal normal monokrom (tek renkli) parlaklık sinyali üzerine bindirilir. Renkli televizyon alıcısında bu sinyaller üç ayrı elektron demetini kontrol eder ve üzerinde gayet duyarlı biçimde yerleştirilmiş 200.000 küçücük delik bulunan bir perdeden geçen bu demetler ekran üzerindeki kırmızı, yeşil ve mavi fosforları uyararak renkli bir görüntü oluşturur. Televizyon konusundaki ilk umutlar telgrafın bulunuşuyla başladı. Ancak televizyona gelinceye dek başka aşamaların gerçekleşmesi gerekiyordu. Selenyumun fotoiletken özelliğinin bulunması, katot tüpünün (1897) ve elektron tüpünün (1904) geliştirilmesi, bu aşamalardan en önemlileridir. İlk pratik televizyon sistemi 1926'da J. L. Baird tarafından Londra'da tanıtıldı. Bu televizyon Paul Nipkow tarafından 1884'te geliştirilen mekanik bir tarama yöntemine dayanıyordu. Elektronik tarama ise Vladimir Kosma Zworykine'in bulduğu (1923) ikonoskopla gerçekleşti.
Televizyon yayını 1936'da Londra'da 405 tarama çizgisi standardıyla başladı. Bunu hızla öteki ülkeler izledi. Türkiye'de de televizyon yayını Ankara ve İstanbul'da birkaç yıllık deneme yayını sonunda 1970'li yılların başında gerçekleştirildi. Radyolink istasyonlarının yaygınlaştırılmasıyla Ankara'da gerçekleştirilen merkezî yayın izlenebilir duruma geldi. 1984'te TV yayınları tümüyle renkli oldu. 1987 yılında ikinci kanal (TV-2) yayınları başladı, 1989'da ise Güneydoğu Anadolu Projesi'nin (GAP) gerçekleştirildiği bölgede kültürel açıdan da desteklenmesi amacıyla GAP Kanalı, ayrıca üçüncü kanal (TV-3), dördüncü kanal (TV-4) ve Avrupa'ya yayın yapan INT 5 yayınlarına başlandı.