Yeni bir ortama geçen canlının, yaşamını sürdürmek için, kalıtsal olmayan morfolojik ve fizyolojik değişiklikler kazanması, adaptasyon. Uyum, yaşam koşulları değişikliğe uğrayan bir canlının yaşamını ve soyunu sürdürebilmesine olanak sağlayan değişiklikler olarak da tanımlanabilir. Bireysel bir süreç olan uyum, kalıtımsal bir yan taşımamakla birlikte, kazanılan özelliklerin zamanla genlere geçmesi de büsbütün olanaksız değildir. Kuramsal olarak uyum özelliklerinin genetik karakter kazanması binlerce yıl ister. Ne var ki günümüzde bazı canlıların şaşılacak bir hızla yeni şartlara karşı genetik özellikler kazandığı da gözlenmektedir. Örneğin ilk kez kullanılan bir böcek öldürücü ilâca karşı böceklerin kısa bir süre sonra bağışıklık kazandığı, aynı ilâcın yeni nesilleri etkilemediği görülmektedir.
Bakteriler de kendilerine karşı kullanılan ilâçlara benzer bir tepki gösterirler. Yine de bunun uyum sonucu mu gerçekleştiği, yoksa doğal seleksiyonun bir ürünü mü olduğu tartışılabilir. İnsan da içinde olmak üzere birçok canlı türü çevrede meydana gelen değişikliklere kendini uydurabilir. Bireyin uyum yeteneği yaşıyla ters orantılıdır. Ancak bütün bir popülasyonun kendisini çevre koşullarına uydurması pek çok kuşak sonra ve uzunca bir zaman sürecinde mümkün olabilir. Örneğin deniz yaşamına uymuş bir memeli olan balinanın üyelerinin yüzgece dönüşmesi, binlerce yıl içinde gelişmiş ve kalıtsal hâle gelmiş bir uyumdur. Çoğu zaman yeni ortama uymuş bireyler eski ortamlarına döndüklerinde bir yeniden uyumla eski yaşam biçimlerine de dönerler. Örneğin bir süre tropikal bölgelerde yaşamış ve derisi bronzlaşmış bir kuzeyli, ülkesine geri döndüğünde aynı deri rengini koruyamaz. En ilginç uyum örneklerinden biri, kimi hayvanların (örneğin bukalemun) kolayca renk değiştirebilmeleridir. Bu hayvanlar çok kısa bir zamanda renklerini, hatta biçimlerini, içinde bulundukları ortama uydururlar. Bunu yapmalarının nedeni, çoğunlukla ya düşmanlarından ya da avlarından gizlenmektir. Bitkiler de uyum yeteneği taşırlar. Doğal yetişme yerlerinden alınarak Dünyanın dört bir tarafına yayılmış kimi bitki türleri buna iyi bir örnektir. Ancak bitkiler büyüme ve üreme işlevlerini düzenleyen kalıtsal özelliklerini sıkı sıkıya korurlar. Değişime uğrayan yalnızca dış görünüşleridir. Örneğin bir dağ bitkisi ovaya indirildiğinde daha iyi gelişir; ama çiçek açma ve büyümeye başlama zamanı dağda olduğu gibi kalır. Yaşadığı ortamın ısı, nem vb. açısından daha erken büyümeye elverişli hâle gelmesi bitkiyi hiç etkilemez.