18 Mart Çanakkale Savaşı 2 Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
18 Mart Çanakkale Savaşı 2
Türk hep el ele idi,
Milletimiz yüceydi,
Türk kişiliği ile
Akıllıydı, zekiydi…
Biz, yüce insanlarız,
Düşüncelerimizle,
Şehit olma azmiyle,
Yürekli zaferlerle…
Hem milletim tek idi,
Tarihim, kültürümle,
Hem bayrağım, vatanım,
Değişmeyen dinimle…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
18 Mart Çanakkale Savaşı 2 eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
18 Mart Çanakkale Savaşı 2 Şiiri Hakkında Yorum Yazın
18 Mart Çanakkale Savaşı 2 Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Çanakkale Zaferi Şiirleri
18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 13
Düşünce doğruluksa,
Dik duruşlu olmalı,
Vatan bilinci ile
Zemin oluşturmalı…
Temeller de sağlamsa,
Vatan sevdası ile
Ruhtan gelme şekilde,
Güç ile kuvvet ile…
Fikir de eklenecek,
Bilinç yüreklenerek,
İleri seviyeyle,
Yücelik gelişecek…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Çanakkalede Şehadet
Conkbayırında kaldın elbet sana felaket
Bir bilseydin burası bizim memleket
Türk tür Türk e tek rakip devlet
Hep dışardan destekli büyük hiyanet
Yedi düvel hepsi birden önümde
Unutmayız anarız seni Anzak gününde
Barıştan yana oldu Çabamız
Yurtta sulh, Cihanda sulh diye öğüt veren Atamız
Tarihten alsaydık ibret
Türkü, Kürdü bir Millet
Buna şahittir Çanakkale de şehadet
Toprak rengi kızıllara boyandı
Yedi düvel hepsi birden dayandı
Bin yıl oldu bu topraklar bize yazıldı
Her göz dikene, gürzle mezar kazıldı
Çanakkale benim güzel vatanım
Fedadır sel olsa akan kanım
Ayrılık en büyük gaflet
Türkü, Kürdü bir Millet
Buna şahittir Çanakkale de şehadet
İrfan Kayagil
İrfan Kayagil
Çanakkale’m Geçilmez 8
Düşmanlar akın akın,
İşgal düşüncesinde,
Gemiler toplar ile
Ülkem ateş içinde…
Bir ses güçlüsün diyor,
Bu Ata’mızın sesi,
Ata’m cephe içinde,
Vatanım Türk ülkesi…
Çanakkale’m geçilmez,
Türk güçlü ve kuvvetli,
Rabbimizin yardımı,
Milletimiz yürekli…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Zindandan Mehmed'e Mektup
Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de, geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir âlem ki, gökler boru içinde!
Akıl, olmazların zoru içinde.
Üstüste sorular soru içinde:
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!
Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksızdır aydan.
Karıştır çayını zaman erisin;
Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!
Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
İstersen demirde muhali kemir,
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük, daracık;
Dünyaya kapalı, Allaha açık.
Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
(1961)
Necip Fazıl Kısakürek
Bahadır Alemdar