18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 6 Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 6
Çanakkale Savaşı’m,
Rabbimizle yakınlık,
Duyulmayacak destan,
Muhteşem kahramanlık…
Giden yiğitlerimiz,
Olağanüstü güçle,
Hasta, yaralı, kayıp,
Yüz binlerce şehitle…
Yok olmayalım diye,
Vatan dediklerinden,
Milletimiz, diyerek,
Şehit düştüklerinden…
Unutamayacağız,
Kahramanlıklarını,
Kuvvetlerin üstünde,
Fedakârlıklarını…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 6 eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 6 Şiiri Hakkında Yorum Yazın
18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 6 Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Çanakkale Zaferi Şiirleri
Ağlama Askerim Ağlama
5 karışlık toprak için
Binlerce Mehmetçik öldü
Her taraf kan gölü
Ekmeği elinde
Silahı belinde
Allah adı dilinde
Ağlama askerim ağlama
Anaların yüreği
Olmuş sanki yangın yeri
Adi düşman çekil geri
Ağlama askerim ağlama
Kimi belki nişanlı
Kiminin bebeği var
Evde bekler analar
Ağlama askerim ağlama...
İrem Direk
Çanakkale Şehitlerine
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif ERSOY
Mehmet Akif ERSOY
Geçilmez durak: Çanakkale
Geçilmez durmaktır o
Canım Çanakkale
Şehitlerimizin hatırasıdır o
Canım Çanakkale
Seyit onbaşı ünlüdür orada
Canım Çanakkale
Truva atı vardır orada
Canım Çanakkale
Ne şehitler vardır orada
Canım Çanakkale
Güçlüdür halkı oranın
Canım Çanakkale
Düşmanı geri çevirdiler orada
Canım Çanakkale
Ne güçler yatar orada
Canım Çanakkale
Yakup Emir ÇAKAR
Çanakkale’m Geçilmez
Çanakkale’m geçilmez,
Türk, korkusuz olunca,
Sömürgeci ırkları,
Vatana sokmayınca…
İngilizler, Fransızlar,
Sömürgeci ırklardan,
Vatan nedir bilmeyen,
Hak tanımayanlardan…
İşgal üstüne işgal,
Yok edeceklerinden,
Millet kavramlarını,
Hiç bilmediklerinden…
Çanakkale’den girip,
Ülkem mahvedilecek,
İstanbul kalmayacak,
Toptan sömürülecek…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK