seda saraç ben 10 kasımda okuyorum
Bir Tutkudur Mustafa Kemal Şiiri | Y. Doğan ERGENELİ
Bir Tutkudur Mustafa Kemal
Bir Tutkudur Mustafa Kemal;
Nice sevdalara değişilmeyen.
Yitirilmiş Kasımlarda açan umuttur,
Bir baştır, vazgeçilmeyen...
Bir Türküdür Mustafa Kemal;
Suskun ağızlarda söyleşir, durur.
Çaltıburnu'nda gözetir denizi.
Köroğlu'nda bağdaş kurup oturur...
Bir İnançtır Mustafa Kemal;
Yurdun dört yönünde, bir çağdır yaşayan.
Sarmış kollarıyla, çepçevre ulusu.
Sakarya boylarından Akdeniz'e taşıyan...
Bir Anlamdır Mustafa Kemal;
Belkahve'den dürbünüyle seyrediyor İzmir'i.
Özgürlük diyor, al atının üstünde,
Kırıyor kılıcıyla, tutsak eden zinciri...
Bir Bayraktır Mustafa Kemal;
Çekilmiş kalelere, rüzgârda dalgalanan.
Bozkırın bağrında yol alan kağnılara,
Işık tutan, güç veren, yol bulan...
Y.Doğan ERGENELİ
çocuk şiirleri okul şiirleri eğitici şiirler öğretici şiirler amatör şiirler şiirlerimiz öğrenci şiirleri belirli gün ve haftalar şiirleri
Bir Tutkudur Mustafa Kemal Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Bir Tutkudur Mustafa Kemal Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.
Benzer Atatürk Şiirleri
Örnek Al Atatürk'ü
Takdirle kutlarım Bilal'i
Örnek almış Atatürk'ü
Rehber edinmiş hilali
Yaşasın kalplerde ülkü
Kimdir diye sorma sakın
Yakın tarihe bir bakın
Saldırırken akın, akın
Düşmanı yenendir çünkü
Parçalanıp bölünürken
Çıkarak Samsun'a erken
Sivas ve Amasya derken
Yeniden yüceltti Türk'ü
Birlik için göster gayret
Sakın ola etme hayret
Büyük küçük onca devlet
Bizim topraklardı dünkü
Türksün; Türk gibi de yaşa
Adın yazılsın dağ, taşa
Yarın geçtiğinde başa
Adaletle yönet mülkü.
HALİL MANUŞ
Halil MANUŞ
Havza Yollarında Mustafa Kemal
Mahmur dağının başında bir duman bir duman
Mustafa Kemal'in başında daha bir duman
Dağ düşünür gündüz gece başından duman gitmez
Mustafa Kemal düşünür gündüz gece başından duman gitmez
Dağların başından duman eksik olmaz
Soy yiğidin başından duman eksik olmaz
Mahmur dağının dumanlarına baktı da dedi
Mustafa Kemal, Köroğlu olmak ne güzel şu dağlarda
Tutmak gece gündüz denizlerin yolunu, yol vermemek
Üşümek, ateş yakmak, yola düşmek ne güzel
Bölmek orta yerlerinden gemilerin getirdiği güneşi
Bir sana bir bana sermek ne güzel
Çakal dağının eteğine vardı ki Mustafa Kemal
Vakit alaca karanlık, dağın eteğinde bir kahve
Kahvede düze inmiş eşkıya, Karadeniz uşakları
Kaynıyor Erzurum işi semaver, çay demleniyor
Uyanmış su gözleri adamların susuz gözleri sıcak
Mustafa Kemal baktı, tanıdı hepsi halk
Oturdular, hep beraber çayı içtiler
Ordan burdan, dereden tepeden konuştular
Sabah güneşi gelip bağdaş kurdu bir yana
Yarı karanlıktı yüzleri birden aydınlandılar
Acı çekmiş, susamış, dağ çizgileri sert
Mustafa Kemal'in gözlerinde tek tek ışıdılar
Çıktı kavak yaylasına oh, dedi Mustafa Kemal
Ölmez be, insan bu vatanı sevince
Halk kokusudur güller çimenlerden gelir
Ovaları sürenler aşağıda, ormanlarda bıçkı sesleri
Dağılmış Mahmur dağının dumanları
Çekip cümle türküleri bir dere ışıltısıyla akar
Havzaya vardım ki, kulağımızı koyalım bir
Bağımsız yaşamak diyelim bir, dinle ne ses verir
Havza pazarına inmiş allı morlu köylüler
Çıkarlar ormanlardan gizli gizli, çağıralım bir
Gelirler toplanırlar ateşimize onlar için yaktık
Özgür yüreklerinin soluğunu üflesinler bir
Sevelim dedi, Mustafa Kemal, sevelim bir
Selam verelim bir, selam alalım bir
Halk olmak ne güzel şeydir arkadaşlar
Şu sabah çayını içelim bir kardeşçe sıcak
Yüzümüzü yunalım şu derede bir
Sonra kursunlar darağacını kavgamıza
Asarlarsa assınlar bizi düşlerimizden!
Ceyhun Atuf Kansu
Ceyhun Atuf Kansu
Atatürk'ün Cenazesini Ankara'da Karşılarken
Gene on beş sene evvel gibi Gazi geliyor,
Gene on beş sene evvelki kadar yükseliyor.
Gene başlarda oturmuş, gene göklerde başı;
Yıldırımlar gene bir eski silâh arkadaşı.
Ölümün bitmeyen ufkunda yatarken gene sağ;
Bir avuç toprak olurken gene yüksek, gene dağ.
Gene bir memleketin satveti bir tek emeli.
Koca bir yurdu tutarken gene sapsağlam eli.
Çürüyen göğsü için takızaferler gene dar;
Gene sağdır, gene sağlamdır O, hem dünkü kadar.
Ona hicranla... hayır, sade taabbütle eğil;
Ölüdür; doğru, fakat öldüğü hiç belli değil.
Mithat Cemal KUNTAY
Mithat Cemal KUNTAY
Mustafa Kemal'in Atı
Daha da parlamıştı güzelleşmişti al at
Mustafa Kemal'in bindiği günden beri.
Sanki bilinmez bir rüzgârla dolmuştu
Göğe göğe kalkıyordu alevden başıyla
Uçar ayaklariyle oyuyordu yeri.
Kimseyi bindirmiyordu üstüne artık
Bindirmez ya, Mustafa Kemal'in atı o.
Bunca at arasında neden onu seçmişti,
Nasıl tutmuştu ak elini alnında
Artık dağın taşın saltanatı o
Çok zorladı suvari alayının yiğit binicileri
Al ata binebilmek imkânsız.
Öyle damarlanıyordu ki derisi bir sızı duyuyorlardı.
Öyle çılgınlaşıyordu ki köpük köpük
Nerdeyse düşecekti nârin allığıyla cansız.
Alay kumandanı aldı işi demir avucuna
Bir alay bir ata vuramaz mı gem?
Kendi denedi yanık bilgisiyle yılların,
Sustu karşıdan dehşetle, kaygıyla, hayranlıkla bütün suvariler
Al at, al at, deli ve muhteşem.
Aylar geçti aradan
Binicisiz al at başı boş dolaşıyordu.
Arpanın yulafın samanın vakti kurudu kara toprakta,
Alaya öyle nekes günler geldi ki
Kısmette bir avuç ot bile bulmak zordu.
Atların yemleri gayri kısık mı kısık
Azbuz ağaç kabuğu, keçi boynuzu, küsbe.
Söyleniyordu öbür atlar aralarında al at için
"Bizimle torba takan bu, ne işe yarar,
Bu, at değil süs be."
Suvariler düşündü ki kısıma küçücük bir çare var.
Nasıl olsa faydasız,
Parmakları acılı, gözleri bulanık,
Bir sabah tımarında al atı saldılar.
Hemen çekildi al at bozkıra
Ancak bir kuşun atımı, ne çok ne az.
Alay nereye gitse o da peşinde gidiyordu ufuktan,
Kötülüyordu, bakımsız gün gün garip,
Felek kimsede parıltısını bırakmaz.
Öyle incelmişti ki boşlukta
Yaşıyan sanki rüzgârlarıydı.
Eski sevdalar kadar uzak,
Bir yaprak düşmüştü içinden,
Sarıydı.
Al at çağırmalarını duymazlığa getiriyordu,
Pişman olmuştu suvariler ta baştan ama.
Yalnız ilişiğini kesmemişti hiç
Dağdaki boz kayadan kızaran gök üstünde hareketsiz duruyordu
Her akşam istiklâl Marşı'yla yapılırken yoklama.
.......................................
Bir gün girdi alay en çetin savaşına
Kılıçtan arta kaldı toprak.
Yaya cengi can komadı alanda
Açıldı göğe doğru
Gönülle al kan, göğüsler ak.
Sürdü döğüş akşamaca
Şanlı alay çekilmek emrini aldı.
Ağırdı sillesi kaderin
At kopmuş, kılıç kopmuş, göğde kopmuş
Suvari alayı koca bir masaldı.
İşte ansızın hücum dört nalında al at
Gelirdi alayın önüne düşman tarafından, geri giderdi.
Şaşırdı herkes,
Herkes düşündü söylediğini ecelin:
Al at acap en derdi?
Sezdi alay kumandanı durumu hemen
At bin diye haykırdı yönlere
Yel oldu ölümlerden öte cümlesi,
Vardılar bir solukta yamaçlardan
Düşmanın ardçı koyup kaçtığı yere.
Düştüler peşine yurda el atmışların,
Buğday büyüyüşiyle rahat,
Su çağlayışıyla çabuk,
Yıldız akışıyla şahlanmış
En önde bir sancak misali al at.
Alay uzandı gerisine doğru büyük düşman birliklerinin
Saldırırken cephelerden ordu.
Kılıç aydınlığı doldurmuştu bayırı düzü gökçe,
Parlarken kuvvet üstünde hak
Can ecelden görünmüyordu.
.................................
Zaferden sonra çok aradı alay Mustafa Kemal'in al atını
Al at sır olmuştu yaşamakta.
Kimi uçmuş dedi ardına göğün,
Kimi yatır olmuş dedi vatanın yüce uykusu kadar
Ama bir parıltı vardı uzakta
Ki parlar bağzı günler akşam yoklamasında
Bir yele, bir köpük, bir dört nal hızıyla batı.
Nakşolur mavilik üstüne efsaneden
Bin kırmızıyla, bin rüzgârla, bin şahadetle
Mustafa Kemal'in al atı
Behçet Kemal ÇAĞLAR
Behçet Kemal ÇAĞLAR