creater feritadamsn sen helal çok güzel olmş be
Gelibolu Sırtları! Şiiri | Ali Koç Elegeçmez
Toprak diye baktığın bu sırtlar var ya
Sağnak sağnak kan aktı yamaçlarında
Ağacın, çiçeğin, buğdayın, otun..
Destanlar yazılı yapraklarında!
*
Her biri mahya gibi burda, tepeler
Dört mevsim nur yağar şakaklarına
'Çanakkale Geçilmez! ' diye haykırır
Boğaza bakan ufuklarına!
*
Hisartepe üstündeki nurlu abide
Gelip geçen gemilere destan anlatır
Gerekirse eğer Mehmetçik'ime
0 şanlı destanları yine yazdırır.
*
Bir değil, beş değil, yüz on beş değil
Yüzbinlerce şehidi gömdü bu sırtlar
Yalnızca su değil, dolu, kar değil
Top tüfek, barut kan gördü bu sırtlar.
*
Topsuz tüfeksiz, mermisiz erler
Taşla savaşan Çavuş Mehmet'ler
Ölmeden mezara gömülen gençler
Kefensiz şehitler gördü bu sırtlar.
*
Kabatepe önünde şehit Mehmet'i
Şamandra ipini keserken gördü
Şaşıran düşmanı Arıburnu'nda
Yalçın kayalıklara çarparken gördü.
*
Bir başka Mehmet'i Conkbayırı'nda
Bombaları havada tutarken gördü
'Ya Allah! ' diyerek mancınık gibi
Yeniden düşmana atarken gördü
*
Gemilerden bomba yağdı başına
Çatırdarken süngüler vatan aşkına
'Ölümlerin ötesine ölmeye koşan!"
Mehmetçik'i uçarken gördü bu sırtlar!
*
Siperden sipere türkü çağıran
Savaşta bile nazik davranan
Tepelerde çakmak çakmak parlayan
İmanlı göğüsler gördü bu sırtlar.
*
Beş hafta... on hafta..bir yılda değil
Binlerce şehidi bir günde gördü.
"Medeniyet! " denilen o 'canavarın'
Dişlerini tırnak tırnak sökerken gördü!
*
Askerin önünde cepheye koşan
Vurulup göğsünden dev gibi yatan
Yere düşerken deprem yaratan
Teğmen, üsteğmen..albaylar gördü
*
57.alay neferlerini
Mevzilerden ok gibi fırlarken gördü
Ashab-ı Keyf pirleri gibi
Tümünü kollarında yatarken gördü.
*
Öğretmen Ethem'i, Yahya Çavuş'u
Edremitli onbaşı Seyit Mehmet'i
Ülkemin her yanından nice Mehmet'i,
Alay alay düşmana 'dur! ' derken gördü.
*
Her güç anımızda imdada koşan
Destanlar yaratıp destanlar yazan.
Düşman evladını da bağrına basan
Anafartalar kahramanı dahi komutan
Mustafa Kemal'i gördü bu sırtlar.
*
Bir gün yolun buralara düşerse
Bu destan yerlerini görmeden geçme
Gül dalına konan bülbüller gibi
Kabirlerin başına yavaşça otur
Bizim için ölen bu yiğitlere
Bir selam da benden söyle ne olur!
..........*......
02.nisan.2019/salı
Ali Koç Elegeçmez
Gelibolu Sırtları! eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Ali Koç Elegeçmez
Yazılan son 4 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 4 yorum yazılmış.
Benzer Çanakkale Zaferi Şiirleri
Kucakla Yaralarını Bir Küçük Askerin Duyguları Şiiri
Geçilmez bu dağlar,
Bu denizler geçilmez.
Çanakkale'de bir kızıl gelinciktir
Açar durur hep;
Kana bulanmış,
Şehitliğe sarmalanmış göklerde
Bunun için
Bunun için
Hiç
Yere inmez.
Çanakkale'de gök uyanıktır,
Dağlar uyanıktır, tepeler, düzler...
Bir gözyaşıdır,
Sığmaz gecelere Anadolu.
Bir ananın yüreği,
Şu çorabın nakışındadır,
Giy Mehmet'im, soğuk yeller estiğinde
Sevdası yavuklunun
Şu mendilin çiçeğinde...
Kokla hadi, koy göğsüne,
Gizli koyaklarda açan menekşe
Bir ince sızı.
Sarıl mavzerine,
Yavuklu yerine Mehmet'im haydi.
Belki burada vereceksin bacağını,
Belki kolunu, gözünü, kulağını, vereceksin
Tek bir yürekle de yaşanır vatan toprağında.
Sevdadır önemli olan,
Sevda.
Mermi de biter gün gelir
Gülle, kurşun yağarken siperlere.
Durur mu Mehmet ha
Yürek sürülür namluya
Yürek be
Yürek be!..
Anafartalar'da Arıburnu'nda,
Kilitbahir önlerinde, Kemâlyeri'nde
Bir karasevdaydı yenen karanlığı,
Çılgın mayınlara yürüyordu gemiler,
Nusret utku demek
Mesudiye umut.
Yeni bir şafağın muştusuna
Hazırdı Gelibolu
Daha ötesi mi olur bunun hey
Dağlar yürüyordu denizlere.
-Mavzerin elinde
Türk'ün dilinde,
Sevdan yüreğinde
Nereye Mehmet'im böyle,
Nereye?
(-Bir Anadolu düğününe kirven)
-Açık ola yolun yiğidim, güle güle
-Aceleci kuşlar gibisin
İvecen, kanat çırparsın enginlere
Dağ başlarında çoban ateşleri
Yıldız yağmuru senin göğsünde.
-Başka sevgilerde unuttum özlemimi
Susadım.
Dağlar elleriniz verin,
Dereler katın sesinizi bekleyişlerime.
-Aceleci kuşlar gibisin Mehmet'im.
Aceleci kuşlar gibisin.
Kucakla yaraların hadi,
Sarmalan al gelinciklere
Yakındır şehitliğin.
IŞIL ERGİN
Gönderen : G.Kümbetoğlu
IŞIL ERGİN
Geçilmesi Kolay Mı Sandın Şiiri
Çanakkaleyi sardı bir kör duman
Geçilmesi kolay mı sandın ey düşman
Ne pahalı mermiler ne güçlü silahlar
Geçiremedi düşmanı bakakaldılar
Manevi bir güç vardı Seyit in sırtında
Dalgalandı Türk bayrağı bu uğurda
Dünyaya duyuldu bu şan bu destan
Çözemedi bu sırrı zalim düşman
Ağlamayın ey analar bacılar
Mehmetçik destanı böyle yazar
Rahat uyu mehmet im sen rahat
Koruyoruz emanetine kol kanat
sıla demir
Çanakkale Savaşı 16 Şiiri
Mücadelem mukaddes,
İnsanüstü şekilde,
Çanakkale bölgesi,
Geçilemediğinde…
Düşmanlar yetinmedi,
Yüzbinlerce şehide,
Yetinmeyecekti de
İleriye geçmede…
İlerisi İstanbul,
Aynı anda boğazlar,
Göz konmuş bir şekilde,
Türk’ü zayıf bulmuşlar…
Bilemeyecekleri,
Kurtuluş Savaşı’mız,
Ata’m önderliğinde,
Tam bağımsızlığımız…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Çanakkale Şehitlerine Şiiri
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif ERSOY
Mehmet Akif ERSOY