Eğitim Sitesi

Mehmet Akif Ve Gençlik 17 Şiiri

Mehmet Akif Ve Gençlik 17 Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Akif Ve Gençlik 17

Vatan her şeyimizdir önce bu bilinecek,
Vatan hiç kalmaz ise milletim silinecek…

İhanet, hain işi münafık düşüncesi,
Milletini çiğneyen bir terör silsilesi…

Onur dolu millete ihanet edemeyiz,
Vatansız yaşanılmaz o bizim Türkiye’miz…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

add

tag Mehmet Akif Ve Gençlik 17 eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Akif Ve Gençlik 17 Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

Mehmet Akif Ve Gençlik 17 Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri

Seyfi Baba

Geçen akşam eve geldim. Dediler:
- Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş.
- Nesi varmış acaba?
- Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
- Keşki ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol!
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır...
- Daha a'lâ, kalınız
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.
Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
Boşanan yağmur iliklerde, çamur tâ belde.
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak;
'Gel! ' diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,
Boğuyordum! müteveffâyı bütün âferine.
Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!
Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
Çifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!
Çok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse;
Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.
Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...
Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:
Kâh olur, kör gibi çarpar sıvasız bir duvara;
Kâh olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara;
Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;
Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;
Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, uryan,
Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan
Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer;
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;
O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:
Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!
Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!
Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kaatil...
Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
Bana göstermeli bir kerre... Niçin? Belli değil!
Ya o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,
Hatm-i enfâs edivermez mi hemen 'cız! ' diyerek?
O zaman sâmi'anın, lâmisenin sevkıyle
Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...
Ne yalan söyliyeyim kalbime haşyet geldi.
Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
Geçiyor... Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,
Giderim arkalarından... Yolu buldum zâten.
Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
İşte karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu.
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.
Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
Sarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip
Açıversem... İyi amma kapı zâten aralık...
Gâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,
Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.
Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
Merdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!
Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:
- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...
Hele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun.
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.
Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım
Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.
Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,
Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun kör gözüne!
O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
Gördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,
Şâir olsam yine tasvîri otur bence muhâl:
O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!
Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı Baba.
- Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık, şunu, bir...
- Sen otur, ben ararım...
- Olsa içerdik, iyidir...
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...
Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Başladım kaynatarak vemeye fincan fincan,
Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.
- Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
- Mehmed Ağ'nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktamıyayım... Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iç yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalınızlık pek güç.
Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
- Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.
İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!


Mehmet Akif Ersoy

betül & bilge

Bir Dava Adamı Mehmet Akif 2

Bir Dava Adamı Mehmet Akif, Şiiri 2
Sen, gerçeklerden yana vicdanda merhamette,
Rehbersin insanlığa nam oldun hakikatte...

Sen, gönüllerde taht kal fikirler ile yeşer,
Seninle var olmuşuz sana âşık tüm beşer...

Biz seninle özgürüz seninle huzur bulduk,
Rab'bimize inandık, hakikatle yoğrulduk...

Sen, tevhidin yolunda kahramanlıklarınla,
İstiklal Marşı'mızı yazdın, tam bir onurla...

Dertlerini hiç saydın, menfaatlerimize,
Ulvî vatanımıza nam oldun sevgimize...

Ne isyan ne şirk senin işin Rab'be tefekkür,
Ne bölmek ne böldürmek işin Rab için şükür...

Sen, bir dedin tevhitle fikirde birleştirdin,
İslâm, kardeşliğiyle Türklüğü pekiştirdin...

Davandı vatanımız, bayrağımız, dinimiz,
Onurlu milletimiz, sağlam kardeşliğimiz...

Mehmet Tevfik Temiztürk

Mehmet Tevfik Temiztürk

İstiklal Marşımız

Vatanım zor durumda işgaller altındaydı,
Çok yerde kahpelikler utanmazlıklar vardı…

Bunlar düşmanlarımız hak helal tanımazlar,
Vicdan, merhamet bilmez, Rabbe de inanmazlar…

Zor durumdan kurtulduk Ata’mız sayesinde,
Şehitler de vermiştik milletimiz içinde…

Bu yüzden marş yazıldı bu İstiklal Marşımız,
En büyük değerimiz güç kuvvet varlığımız…

İnsanlık şerefimiz onur ve namusumuz,
Hakikate saygımız mutlak doğruluğumuz…

Şehitlerimiz için saygı gerekliliği,
Irk ne olursa olsun Türk’ün beraberliği…

Çeşitli her düşünce çeşitli her fikirde,
Kardeşlik sembolümüz ülkemizin içinde…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

İstiklal Marşımız Değerlerimizdendir

Ezberinde bulunsun tüm kıtaları ile…
Türk’ün ruhuna uygun hiç zor gelmiyor dile…

Hem bu bizim marşımız milletimin lehine,
Hem de bu şerefimiz geçer ant yeminine…

Hem bu vatan bizimdir, marş da değerlerimiz,
Hem de bu yüce değer ve milli birliğimiz…

Ezberinde bulunsun okunuş tarzı ile…
Büyük bir coşku ile ruh ile edep ile…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

İstiklal Marşı ve Mehmet Akif ERSOY Şiirleri, Mehmet Akif Ve Gençlik 17 Şiiri