zübeyir talha kara kedimle oynarım ben sabah akşam veririm sütünü koyarım yatağına mışıl mışıl uyur orda kendi başına oynar uyanınca ipliği ile boncuk boncuk gözleri maviş maviş rengi bana bakar öyle
Örümcek Şiiri | Ali YÜCE
Kendi üretir ipliğini
Kendi büker eğirir
Ağını dokur örümcek
Ahırda samanlıkta
Tuzak kurar böceklere
Meydan okur örümcek
Bacakları uzun ince
Karanlığı çok sever
Kaçar ışığı görünce
Cambaz gibi gösteri yapar
Oynar kendi ipinde
Ali YÜCE
çocuk şiirleri okul şiirleri eğitici şiirler öğretici şiirler amatör şiirler şiirlerimiz öğrenci şiirleri belirli gün ve haftalar şiirleri
Yazılan son 2 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 2 yorum yazılmış.
Benzer Hayvanlarla İlgili Şiirler
Pamuk Kedim Şiiri
Bir kedim var, yumuk yumuk,
Adı pamuk, kendi pamuk.
O, cin gibi gözleriyle,
Mırnav mırnav sözleriyle.
Güzel kedim cana yakın,
Fakat kızdırmayın sakın.
Öfkelenir birdenbire,
Kendisini atar yere.
Bir köşeye şöyle siner,
Biraz sonra öfke diner.
Yaklaşır da yavaş yavaş,
Sevgi ister, o yumuk baş.
Dostuna dost, aslan kedim,
Gel, mindere yaslan kedim.
Rıfat Necdet EVRİMER
Rıfat Necdet EVRİMER
Tanrı Misafiri Tavuk Şiiri
Bahçeli bir evdeyim,
Bahçem geniş içinde örenler var,
Örenlerin birinde şahsım oturur,
Çünkü şahım örenler lâyık birisidir...
Ara sıra ev sahibim Dursun Efendi gelir,
Bir iki hafta bahçedeki evinde kalır,
Bağ, bahçe, tarla işlerini bitirince de,
Kayseri'ye dönmek için beldeden ayrılır...
Bahçe duvarlarım oldukça yüksektir,
Bir kedi bile duvarı aşıp içeriye gelemez,
Fakat bir gün baktım, içeride bir tavuk,
Kapıları dayadımsa da tavuk gitmek istemez...
Anladım ki tavuk sabahtan beri bahçemdeymiş,
Örenlerden birisine girdi ve saklandı,
Örenlerim hem eski, hem de karanlık,
Kovalamak istediysem de ise çıkmadı...
Bahçemde buğday artıkları var,
Yiyecek, içecek her türlü besin var,
Kedilerim misafirperver davrandığına göre,
Tanrı misafirliğine uygun bir zemin de var...
Aradan on gün kadar geçmiş,
Kimin tavuğuydu sormayı düşünemedim,
Yalnızca yemesiyle, içmesiyle ilgileniyordum,
Daha doğrusu ne yapacağımı bilemedim...
Hiçbir şeyinde gözüm yoktu,
Sadece tanrı misafiriydi veya bir emanetti,
Yine bir gün bahçe kapım dayalıyken,
Tavuk karar verdi sakin sakin bahçeyi terk etti...
Çıkar çıkmaz da yukarı doğru yürüdü,
Takip ettim, önümden yüz metre ilerledi,
İlkokulu geçti, oradan da yan sokağa daldı,
Rabiaların bahçelerine girdi...
Bahçede aynı model birkaç tavuk daha vardı,
Bahçedeki kıza dedim, bu tavuk sizin mi?
Annesini çağırdı, annesi de inceledi bizim dedi,
Dedim emanet ediyorum bahçemdeki misafirimi...
Dedim; Dursun Efendi'nin evinde kiracıyım,
Belde de kapılar demirden, cesaret edemedim,
Bir ara Eyüp'ü bize gönderiver, kapım açıktır,
Oradaki örenleri dolaşsın, yumurtaları varsa toplasın, dedim...
Mehmet Tevfik Temiztürk
Mehmet Tevfik Temiztürk
Bin Başlı Boğa Şiiri
MAĞARADAN ÇIKTI GAMBA
İlkeldi yerler gökler
Canlı cansız dağ taş
Uçan kuş uçmayan kuş
Hava su bitki toprak
İlkeldi aylar yıllar
Sevmek ölmek yaşamak
İlkeldi göz yaşları
İlkeldi gülmek ağlamak
Milattan baruttan önce
Biledi baltasını Gamba
Sürterek ön dişlerini
Çıktı mağradan dışarı
Baltasının ağzı yalap yalap
Daldı Silpius ormanına
Keserek ışığı gölgeyi
Korkuyu korkutarak
BİR BOĞAYA RASTLADI
Önde korku arkada Gamba
Tırmandılar Silpius dağına
Yüzü sararmıştı korkunun
Tutulmuştu dizleri
Önce büzüldü küçüldü korkucuk
Sonra silkini verdi birden
Bir boğa oldu kocaman
Bir boğa ki bin başlı
Gözleri çıngıl çakmak
Soluğu göğü yakıyordu
Puf dedi korku-boğa
Ağzından fışkırdı öfkesi
Çıktı göğe indi yere
Dağları ufalttı gölgesi
Çoğaldı boynuzları bin bin
Gitti öte öte korku-boğa
Geldi beri beri bin bin
Bin bin yürüdü ayakları
Gözleri baktı bin bin
Soluğu ölüm kokuyordu
PİŞİRİP YEDİ BOĞAYI
Uuu dedi uludu Gamba
Irgalandı Silpius dağı
Çoğaldı elleri ayakları
Yüreği çoğaldı bin bin
Çıktı göğe indi yere
Savrudu baltasını bin bin
Bin başlı boğa üzerine
Devrildi yere boğacık
Ormanı sularken kanı
Ağlıyordu gözleri bin bin
Sürterek odunu oduna
Yaktı ilk ateşi Gamba
Pişirip yedi korku-boğayı
Yalap yalap dilleri
Gözleri çıngıl çakmak
Yaladı ellerinin kanını
Sildi kıllı gövdesine
Sonra mağarasına girdi
Gömüldü karanlığın içine
Taş yastığa koydu başını
Uzandı taş yatağına
BOĞA DİRİLDİ DÜŞÜNDÜ
Gözlerini yumar yummaz
Daralmaya başladı mağara
Gamba şişmeye başladı
Dirildi karnında korku-boğa
Oflayıp puflayarak bin bin
Ateşin üstünden atlayarak
Deşiniyordu Gamba'nın karnında
Binlerce boynuzlarıyla
Daraldıkça daraldı mağara
Sıkıştıkça sıkıştı Gambacık
Yamyassı oldu gövdesi
İki duvar arasında
Tepiniyordu karnında boğa
Binlerce ayaklarıyla
Çıkarak göğe inerek yere
Pişirip yiyordu Gamba'yı
Binlerce dişleriyle
BAŞLADI YENİ BİR GÜNE
Yiyip bitirince Gamba'yı
Uyudu bin başlı boğa
Küçülmeye başladı korku
Büyümeye başladı mağara
Doğdu Küncülü Boğaz'dan güneş
Bitti bin yıllık gece
Çıktı Gamba'nın karnından
Bin başlı boğa
Gitti geldiği yere
Uuu dedi uyandı Gamba
Fışkırttı sevincini göklere
Biledi baltasını bin bin
Sürterek ön dişlerine
Gözleri çıngıl çakmak
Baltasının ağızı yalap yalap
Düştü korkunun peşine
Korkarak korkutarak
Başladı yeni bir güne
Ali YÜCE
Ali YÜCE
Sokağımızın Kedileri Şiiri
Çoğunlukla sahipsiz, sevgimize muhtaçlar,
Yakın dostlarımızdır, çoğunlukla açtırlar...
Kapımızın önleri, bahçe kömürlüğümüz,
Dükkân çatılarında, biz onları görürüz...
Evimize sokalım, bağrımızı açalım,
Yedirip, içirelim, her canı koruyalım...
Mehmet Tevfik Temiztürk
Mehmet Tevfik Temiztürk