Tilki Şiiri | Fevzi GÜNENÇ
Tilki
Neden kızıyoruz sanki
"kurnaz hayvandır" diye tilki?
Budala olanları
Kim sever sanki!
Fevzi GÜNENÇ
çocuk şiirleri okul şiirleri eğitici şiirler öğretici şiirler amatör şiirler şiirlerimiz öğrenci şiirleri belirli gün ve haftalar şiirleri
Tilki Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Tilki Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Hayvanlarla İlgili Şiirler
Tilki
Tilki tilki kurnaz tilki
Kimseye tuzak kurmaz tilki
Avını gördüğü zaman
Yalancıktan uykuya yatar
Bir gözü uyur tilkinin
Bir gözü nöbet tutar
Topu yok tüfeği yok
Yol kesip adam öldürmez
Karanlık bastıktan sonra
Biraz üzüm çalar bağdan
Ev yıkıp ocak söndürmez
Postundan kürk yapılır
Kuyruğu boyna takılır
Sergilenir vitrinlerde
çok pahalıya satılır
Ali YÜCE
Ali YÜCE
Mevsimin Yeni Kara Sinekleri
Can incitmemek gerek biz böyle öğrenmişiz,
Kul hakkı kavramını temelden bellemişiz...
Kimseyi incitmeyiz uçup uçup dursunlar,
Rab'bin rızası için yaşamalı canlılar...
Bir sinek dahi olsa merhametli olmalı,
Henüz mevsim çok yeni dengeler korunmalı...
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Bin Başlı Boğa
MAĞARADAN ÇIKTI GAMBA
İlkeldi yerler gökler
Canlı cansız dağ taş
Uçan kuş uçmayan kuş
Hava su bitki toprak
İlkeldi aylar yıllar
Sevmek ölmek yaşamak
İlkeldi göz yaşları
İlkeldi gülmek ağlamak
Milattan baruttan önce
Biledi baltasını Gamba
Sürterek ön dişlerini
Çıktı mağradan dışarı
Baltasının ağzı yalap yalap
Daldı Silpius ormanına
Keserek ışığı gölgeyi
Korkuyu korkutarak
BİR BOĞAYA RASTLADI
Önde korku arkada Gamba
Tırmandılar Silpius dağına
Yüzü sararmıştı korkunun
Tutulmuştu dizleri
Önce büzüldü küçüldü korkucuk
Sonra silkini verdi birden
Bir boğa oldu kocaman
Bir boğa ki bin başlı
Gözleri çıngıl çakmak
Soluğu göğü yakıyordu
Puf dedi korku-boğa
Ağzından fışkırdı öfkesi
Çıktı göğe indi yere
Dağları ufalttı gölgesi
Çoğaldı boynuzları bin bin
Gitti öte öte korku-boğa
Geldi beri beri bin bin
Bin bin yürüdü ayakları
Gözleri baktı bin bin
Soluğu ölüm kokuyordu
PİŞİRİP YEDİ BOĞAYI
Uuu dedi uludu Gamba
Irgalandı Silpius dağı
Çoğaldı elleri ayakları
Yüreği çoğaldı bin bin
Çıktı göğe indi yere
Savrudu baltasını bin bin
Bin başlı boğa üzerine
Devrildi yere boğacık
Ormanı sularken kanı
Ağlıyordu gözleri bin bin
Sürterek odunu oduna
Yaktı ilk ateşi Gamba
Pişirip yedi korku-boğayı
Yalap yalap dilleri
Gözleri çıngıl çakmak
Yaladı ellerinin kanını
Sildi kıllı gövdesine
Sonra mağarasına girdi
Gömüldü karanlığın içine
Taş yastığa koydu başını
Uzandı taş yatağına
BOĞA DİRİLDİ DÜŞÜNDÜ
Gözlerini yumar yummaz
Daralmaya başladı mağara
Gamba şişmeye başladı
Dirildi karnında korku-boğa
Oflayıp puflayarak bin bin
Ateşin üstünden atlayarak
Deşiniyordu Gamba'nın karnında
Binlerce boynuzlarıyla
Daraldıkça daraldı mağara
Sıkıştıkça sıkıştı Gambacık
Yamyassı oldu gövdesi
İki duvar arasında
Tepiniyordu karnında boğa
Binlerce ayaklarıyla
Çıkarak göğe inerek yere
Pişirip yiyordu Gamba'yı
Binlerce dişleriyle
BAŞLADI YENİ BİR GÜNE
Yiyip bitirince Gamba'yı
Uyudu bin başlı boğa
Küçülmeye başladı korku
Büyümeye başladı mağara
Doğdu Küncülü Boğaz'dan güneş
Bitti bin yıllık gece
Çıktı Gamba'nın karnından
Bin başlı boğa
Gitti geldiği yere
Uuu dedi uyandı Gamba
Fışkırttı sevincini göklere
Biledi baltasını bin bin
Sürterek ön dişlerine
Gözleri çıngıl çakmak
Baltasının ağızı yalap yalap
Düştü korkunun peşine
Korkarak korkutarak
Başladı yeni bir güne
Ali YÜCE
Ali YÜCE
Küçük İstavrit
Küçük istavrit yiyecek bir şey sanıp
hızla atıldı çapariye
Önce müthiş bir acı duydu dudağında Gümbür gümbür
oldu yüreği
Sonra hızla çekildi yukarıya
Aslında hep merak etmişti
Denizlerin üstünü Neye benzerdi acep gökyüzü
Bir yanda büyük bir merak
Bir yanda ölüm korkusu
`Dudağı yanıklar` denir, şanslıdır onlar
Hani görüp de gökyüzünü, insani
Oltadan son anda kurtulanlar
Ne çare balıkçının parmakları
Hoyratça kavradı onu
Küçük istavrit anladı yolun sonu
Koca denizlere sığamazdı yüreği
Oysa simdi yüzerken
Küçücük yeşil leğende
Cansız uzanıvermiş dostlarına
Değiyordu minik yüreği
insanlar gelip geçtiler önünden
Bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
Yavaşça karardı dünya
Başı da dönüyordu
Son bir kez düşündü derin maviyi
Beyaz mercanı bir de yeşil yosunu
işte tam o sırada eğilip aldım onu
Yürüdüm deniz kenarına
Bir öpücük kondurdum başına
iki damla göz yaşından ibaret
Sade bir törenle saldım denizin sularına
Bir an öylece bakakaldı
Sonra sevinçle dibe daldı
Gitti, tüm kederimi söküp atarak
Teşekkürü de ihmal etmemişti
Birkaç değerli pulunu elime avuçlarıma bırakarak
Balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme
Sorar gibiydiler, neden yaptın bunu diye
`BİR GÜN` dedim `BULURSAM KENDİMİ
YEŞİL LEĞENDEKİ KÜÇÜK İSTAVRİT KADAR ÇARESİZ
Serdar Sıralar
ZEYNEP ÇİÇEK