Eğitim Sitesi

Sözcük (Kelime) Bilgisi Ünitesi : Sözcükte Anlam, ders ve çalışma notu

Sözcük (Kelime) Bilgisi Ünitesi : Sözcükte Anlam

B. SÖZCÜKTE ANLAM

1. SÖZCÜKTE ANLAM VE KAVRAM

Dilin anlamlı en küçük birimi sözcüktür. Sözcükler çevremizde gördüğümüz varlık, olay olgu ve durumları karşılarlar. Sözcüklerin bir ses, bir de anlam yönü vardır. "Okul açıldı." cümlesinde okul sözcüğü o-k-u-l seslerinin birleşmesiyle meydana gelen iki heceli; açıldı sözcüğü de a-ç-ı-l-d-ı seslerinden meydana gelen ve üç heceli bir sözcüktür. Yani sözcüğü oluşturan sesler bir araya gelerek bir kavram; bir olay, olgu ya da durumu karşılarlar. Bu bakımdan sözcükler karşıladıkları varlıkların bir simgesidirler. Somut, soyut nesnelerin ya da hareketlerin zihinde aldığı bir şekil vardır. Kuş, ağaç, çiçek, masa denildiği zaman zihnimizde hemen bir varlık canlanır. İyilik güzellik, doğruluk, özgürlük vb. denildiği zaman da soyut bir olgu gözümüzün önüne gelir. Gelecek, okuyor, söyledi sözcükleriyle bir hareketi düşününüz. İşte nesnelerin zihinde aldığı biçime kavram denir. Kavramı şöyle örneklendirebiliriz:

 

Sözcüklerin hiçbiri birer kalıp değildir. Her sözcüğe zihinde bir anlam verilir. Zihin kendi dışındaki somut varlıkları an-lamlı hâle getirdiği gibi hayal olarak yarattığı soyut varlıkları da anlamlı hâle getirir. Örneğin masa denildiği zaman çeşitli meslek gruplarına ait kişilerin zihinlerinde farklı masa tipleri canlanır. Kimisi çalışma masasını, kimisi toplantı masasını kimisi de yemek masasını düşünür. Ağaç sözcüğü de kişilerde farklı ağaç türlerini çağrıştırabilir. Kimisi çam ağacını, kimisi meyve, kimisi de meşe, kavak vb. düşünebilir.

 

Konuşma ya da yazma sırasında sözler art arda sıralanır. Konuşmanın akışı içerisinde konuya uygun sözcükler, kavramlar peş peşe mantıksal bir düzen içerisinde ifade edilir. Cümle içerisinde her bir sözcüğün bir anlamı vardır. Anlamdaş sözcükler dahi olsa değiştirilen sözcüğün anlam değerini tutmaz. Ak ile beyaz aynı anlamda sözcüklerdir. Ancak cümlede "beyaz peynir" yerine "ak peynir" diyemeyiz. Aynı şekilde kara ile siyah anlamdaş sözcüklerdir. "Ne karaymış şu alnımın yazısı." cümlesinde kara yerine siyah diyemeyiz. Her bir sözcük cümlede kullanıldığı yere göre anlam kazanır.

 

Somut-Soyut Sözcükler:

Sözcüklerin bir kısmı maddi, bir kısmı da manevi varlıkları, olayları, olguları ya da durumları karşılar. Maddi varlıkları (elle tutulan, gözle görülen) karşılayan sözcüklere somut, elle tutulmayan gözle görülmeyen manevi varlıkları karşılayana da soyut sözcükler denir. Çevremizde gördüğümüz ağaç, çiçek, dağ, taş, el, kol, ev, cadde, sokak, ekmek, su vb. varlıklar somut; duygu, düşünce, hürriyet, barış, dostluk iyilik, rüya, hayal vb. soyut sözcüklerdir.

 

*  Soyut sözcüklerin kavram olanları felsefede; imgeler sanatta, terimler de bilim alanında daha çok kullanılır.

 

Kavram: Nesnelerin zihinde aldığı biçime denir.

İmge: Herhangi bir uyarıcı ya da görüntü olmadan bir nesnenin bilinçte beliren nesne ve olaylara denir.

Terim: Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konuyla ilgili özel ve belirli bir anlamı karşılayan sözcüklere denir.

 

2.  ANLAMLARI BAKIMINDAN KELİMELERİN  

                  GRUPLANDIRILMASI

 

a. Anlam Çeşitleri:

Tek Anlamlılık: Tek adı tek kavramı karşılayan sözcüklere tek anlamlı sözcükler denir.

Çok Anlamlılık: Bir sözcüğün temel anlamı yanında ilgili başka anlamlar kazanmasına çok anlamlılık denir.

Temel anlam (İlk anlam):

Sözcüğün anlattığı ilk ve asıl anlamdır. Buna sözlük anlamı da denir. Dilimizdeki dil, diş, kulak, el, ayak, baş, kahve, buğday, arpa, mısır sözcükleri temel anlamlı sözcüklerdir. Bunlardan bir kısmı zaman içerisinde somut, soyut anlamlar ile yan anlamlar kazanarak çok anlamlı duruma gelirler.

 

Yan anlam:

Temel anlamlı sözcükler zaman içerisinde yan anlamlar kazanır. Yan anlam kazanan sözcük ile temel anlam arasında mutlaka bir yakınlık, bir ilgi bulunur. Örneğin dil "ağzımızdaki tat alma organı" olarak temel anlamlı bir sözcüktür. Ancak bu sözcük "nefesli çalgılarda dil; denizin içine doğru uzanan kara parçası; aletlerde yassı uzunca hareketli kısım (kapı kilidinin dili) ve iletişim aracı olarak kullanılan dil" yan anlamlarını kazanmıştır. Aynı şekilde göz görme organı olarak temel anlamıyla kullanılırken kaynak (su), delik (iğnenin gözü), bölme (iki göz oda), ağacın tomurcukları ve nazar yan anlamlarını kazanmıştır. Bunun yanında iyi, doğru, güzel vb. pek çok sözcüğün yan anlamlar kazanarak dile zenginlik kattığı görülür.

 

Mecaz anlam:

Sözün gerçek anlamı dışında başka bir anlamda kullanılmasıdır. Gerçek anlam varlığın akla gelen ilk anlamıdır. Mecaz ise sözün kendi gerçek anlamı dışında başka bir anlam kazanmasıdır.

Güzel hayatımız bir göz açıp kapayışta eridi.

Arkadaşının böyle soğuk davranmasına çok üzülmüştü.

Buradaki küçük gölde çocuklar her sabah yüzerdi. (Temel anlam)

Toz içinde yüzen kitaplara yazık oluyordu. (Yan anlam)

Uzun zamandan beri borç içinde yüzüyordu. (Mecaz anlam)

Ayağım ağrıyor. (Temel anlam)

Masanın ayağı kırılmış. (Yan anlam)

Bırak bu ayakları. (Mecaz anlam)

 

Terim anlam:

Bir sözcüğün bilim, sanat, spor ya da meslek alanına özgü kavramları karşılığında kazandığı anlama "terim anlam" adı verilir.

 

Örnek:

Doğru haber veren gazeteler de var. (Gerçek anlam)

İki noktadan tek doğru geçer. (Terim anlam)

Olaya bir de şu açıdan bakalım. (Mecaz anlam)

İkizkenar üçgenin taban açıları eşittir. (Terim anlam)

 

Teşhis (Kişileştirme):

İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıklara insana özgü bir özellik verme sanatına teşhis denir.

Ör: Ağlama karanfil beni de ağlatma

      Sil gözyaşlarını

 

İntak (Konuşturma):

 İnsan dışındaki canlı ve cansız varlıkların konuşturulması sanatıdır. Konuşturma kişileştirmeden sonra gelir. Varlıklar önce kişileştirilir sonra gerekirse konuşturulur. Her intakta bir kişileştirme vardır ama her kişileştirmede bir intak yoktur. Fabllar bu sanata örnektir.

Ör: Mor menekşe: "Bana dokunma" diye bağırdı.

 

İstiare (İğretileme):

Sadece benzeyen ya da benzetilenle yapılan teşbihe istiare denir. Açık istiare ve kapalı istiare olmak üzere ikiye ayrılır.

 

a- Açık istiare: Benzetme öğelerinden sadece kendisine benzetilenin bulunduğu benzeyenin bulunmadığı istiaredir.

Ör: Yüce dağ başında siyah tül vardır.

Benzeyen: bulut(söylenmemiş)

Benzetilen: siyah tül (söylenmiş)

 

Ör: Havada bir dost eli okşuyor derimizi

Benzeyen: Rüzgâr(söylenmemiş)

Benzetilen: dost eli(söylenmiş)

b- Kapalı istiare: Benzetme öğelerinden sadece benzeyenle yapılan istiaredir. Kapalı istiarede kendisine benzetilen yer almaz.

Ör:     Yüce dağların başında

           Salkım salkım olan bulut.

Benzeyen: Bulut(var)

Kendisine benzetilen: üzüm(yok)    

 

Ör:

Bir arslan miyav dedi

Minik fare kükredi

Fareden korktu kedi

Kedi pır uçuverdi

 

Dörtlükte ''aslan'' , ''miyav'' sözcüğüyle kediye; fare, kükredi sözcüğüyle aslana; ''kedi'' ''uçuverdi'' sözcüğüyle kuşa benzetilmiştir. Ancak dörtlükte benzetilene yer verilmemiştir.

 

Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması):

Benzetme amaç güdülmeden bir sözün ilgili olduğu başka bir söz yerine kullanılmasıdır. Ad aktarması iç-dış, parça-bütün, yer-insan, sanatçı-eser gibi farklı ilişkiler kurularak yapılır:

* İşe alınman için dün şirketle görüştüm.(İnsan)

* Toplantıya Milliyet gazetesinin güçlü kalemleri de geldi.(Yazar)

* Nihat'ın golüyle tüm stat ayağa kalktı.(Seyirci)

* O evine çok bağlı bir insandır.(Ailesi)

* Bu olay üzerine bütün köy ayaklandı.(Halk)

* İstanbul'dan kalkan uçak az önce Adana'ya indi.(Havaalanı)

 

Kinaye:

Bir sözü hem gerçek hem de mecaz anlamda kullanmaktır.

Uyarı: Kinayede daha çok mecaz anlam kastedilir.

* Mum dibine ışık vermez.

* Hamama giren terler.

* Taşıma su ile değirmen dönmez.

* Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

* Ateş düştüğü yeri yakar.

* Yaptığı hatayı anlayınca yüzü kızardı.

 

Tariz (Dokundurma):

Bir kişiyi iğneleme, bir konuyla alay etme veya sözün tam tersini kastetmedir.

* Bir nasihatim var zamana uygun,

  Tut sözümü yattıkça yat uyuma,

  Meşhur bir kelamdır sen kazan sen ye,

  El için yok yere yanma.

* O kadar zeki ki bütün sınıfları çift dikiş gidiyor.

 

b. Anlam İlişkilerine Göre Sözcükler:

 

Eş Anlamlı (Anlamdaş) Sözcükler:

Yazılışları ve okunuşları farklı, anlamları aynı olan sözcüklere eş anlamlı sözcükler denir. Eş anlamlı sözcükler ulusların kültürel ilişkileri sonucu dile giren birimlerdir. siyah ---- kara, beyaz----- ak, zengin----varlıklı, fakir----yoksul…

 

Eş Sesli (Sesteş) Sözcükler:

Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklere eş sesli (sesteş) sözcükler denir. Eş sesli sözcüklere özellikle atasözlerinde, deyimlerde ve cinaslı mânilerde rastlanır. Türkçede kullanılan, çay, yüz, kara, bağ, dil vb. pek çok sözcük eş seslilere örnek olarak gösterilebilir.

 

Zıt Anlamlı Sözcükler:

Anlam bakımından birbirinin zıddı olan sözcüklere zıt anlamlı sözcükler denir.

"Aşağı yukarı yirmi gün oluyor."

"Acı tatlı pek çok günlerimiz geçti."

Yukarıdaki cümlelerde aşağı ile yukarı, acı ile tatlı sözcükleri zıt anlamlıdır.

* Sözcüklerin olumsuzluk durumu zıt anlamlısı demek değildir. "Ali okuldan geldi." cümlesi olumludur. Bu cümlenin olumsuz hâli "Ali okuldan gelmedi" dir. Geldi ile gelmedi zıt anlamlı değildir. Geldi sözcüğünün olumsuzu" gelmedi", zıt anlamı ise "gitti" dir.

 

Fiiller- -ma/-me ekiyle olumsuz hâle getirilir.

aldı- almadı; okudu- okumadı çalış-tı- çalışmadı, sildi-silmedi vb.

 

İsimler ise -sız/-siz ekiyle olumsuz hâle gelir. Susuz (çeşme) tuzsuz (yemek), görgüsüz adam, bilgisiz kişi vb. İsimler -lı/-li ekiyle olumlu hâle gelir. taşlı yol, kumlu sahil…

 

Yakın Anlamlı Sözcükler:

Dilimizde kullanılan bazı sözcükler arasında anlam bakımından bir yakınlık vardır. Yakın anlamlı sözcükler dile bir canlılık ve zenginlik katar. Duymak, işitmek; izlemek, seyretmek; doğruluk, dürüstlük; yalan yanlış; eğmek, büğmek (bükmek), demek, söylemek; özlem, hasret, vb. sözcükler yakın anlamlıdır. Yakın anlamlı sözcüklerden bazıları yabancı dillerden dilimize girmiş ve yerleşmiştir. Özlemek, garipsemek, hasret kalmak gibi.

c. Sözcüklerde Anlam Değişmeleri:

 

Bir sözcüğün anlattığı kavramdan az çok uzaklaşması, onunla uzak yakın ilgisi bulunan ya da hiç ilgisi bulunmayan yeni bir kavramı yansıtır duruma gelmesine anlam değişmesi denir. Anlam değişmesi dilde şu şekillerde görülür:

 

a. Anlam Genişlemesi: Bir varlığın bir türünü ya da bölümünü anlatan sözcüğün zamanla o varlığın bütün türlerini birden anlatır duruma gelmesine anlam genişlemesi denir. Alan sözcüğü "düz, açık yer" anlamında kullanılırken günümüzde, bu anlamı yanında meslek, iş, araştırma-inceleme alanı vb. anlamlarında kullanılmaktadır. Yıldız gökteki yıldız anlamı yanında "herkesçe çok sevilen, mesleğinde parlayan sanatçı anlamında kullanılmaktadır. Hatta bu sözcük sinema, televizyon sanatçısı anlamına da gelmektedir. Anlam genişlemesi edebî eserlerde, mecazlı sözlerde çokça görülür.

 

b. Anlam Daralması: Bir sözcüğün eskiden anlattığı durumun, nesnenin bir bölümünü bir türünü anlatır duruma gelmesidir. Eskiden (Göktürkçede) mal mülk anlamında kullanılan tavar (davar) sözcüğü, günümüzde sadece koyun keçi sürüsü anlamında kullanılmaktadır. Aynı şekilde oğlan "çocuk, evlat" demek iken, yani hem kız hem oğlan çocuğunu karşılarken, bugün sadece erkek çocuğunu karşılamaktadır. Örneklerden görüleceği gibi anlam daralmasında sözcüğün ilk anlamında bir daralma olmaktadır.

 

c. Başka Anlama Geçiş: Herhangi bir anlamda kullanılan sözcüğün sonradan bambaşka bir anlamda kullanılmasıdır. Eskiden (Göktürkçede) üzmek, "kırmak, kesmek" anlamında kullanılırdı. Zamanla bu sözcük başka bir anlama geçerek günümüzde "üzüntü vermek" anlamında kullanılmaktadır. Sakınmak "düşünmek, üzerinde durmak, kederlenmek, yaslanmak anlamlarına geliyordu. Günümüzde ise "herhangi bir şeyi yap-maktan, korku ve üzüntü verir düşüncesiyle uzak durmak" demektir. Yani önleyici tedbir almaktır. Ucuz (Göktürkçede) kolay, değersiz, hakir anlamında iken bugün "az para ile alınan" anlamındadır. "Duman" anlamında kullanılan tütün sözcüğü de bir bitki türünü, tütün bitkisini karşılar duruma gelmiştir. Bu tür anlam geçişlerinde sözcüğün ilk (temel) anlamı kaybolmakta, zamanla başka anlamlara geçmektedir.

 

3. SÖZCÜK (KELİME) GRUPLARI

Bir varlığı, bir kavramı, bir niteliği veya bir durumu karşılamak üzere belli kurallar içerisinde yan yana gelen sözcükler topluluğuna sözcük grupları denir. Türkçede kullanılan sözcük grupları şunlardır:

 

a. Deyim:

Birden fazla sözcüğün birleşerek kendi anlamları dışında başka bir anlamda kullanılmalarına deyim denir. Ayakları karıncalanmak, küplere binmek, kulak misafiri olmak, göz koymak vb.

 

* Deyimler dilde kalıplaşmış sözlerdir. Bu nedenle deyimin sözcükleri değiştirilemez. Aynı anlamda dahi olsa bir sözcüğün yerine başka bir sözcük konmaz. Aynı zamanda sözcüklerin sırası da değiştirilemez."Ayıkla pirincin taşını, tut kelin perçeminden" sözlerinde 'pirincin taşını ayıkla ya da kelin perçeminden tut' diyemeyiz.

* Deyimler bir durumu anlatmak için kullanılır. En ince benzetmelere, mecazlara ve ince hayallere yer verilir.

* Çoğu mecaz anlamlı sözler olmakla beraber gerçek anlamlı deyimler de vardır. Yükte hafif pahada ağır / İyi gün dostu

* Deyimlerin bir kısmı cümle şeklinde bir kısmı da sözcük grubu hâlindedir. Örk: Yorgan gitti kavga bitti. / Şeytan görsün yüzünü. /Atı alan Üsküdar'ı geçti (Cümle)

 

b. İkileme (Tekrar Grubu):

İkileme anlatım gücünü artırmak, anlamı pekiştirmek, kavramı zenginleştirmek amacıyla aynı sözcüğün tekrar edilmesi veya yakın ya da zıt anlamlı olanının bir araya gelmesiyle oluşan gruplardır. İkilemeler farklı şekillerde oluşturulur:

 

1)Aynı kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır:

ağır ağır, güzel güzel, tatlı tatlı, konuşa konuşa, atlaya atlaya, koşa koşa, deste deste, soğuk soğuk,…

 

2)Zıt kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır: İyi kötü, aşağı yukarı, büyük küçük, alt üst, düşe kalka, bata çıka …

 

3)Biri anlamlım diğeri anlamsız iki kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.

 ev mev, kitap mitap, su mu, sıkı fıkı, tek tük, saçma sapan, ufak tefek …

4)Her ikisi de anlamsız kelimenin tekrarlanmasıyla yapılır.  ıvır zıvır, çıtı pıtı, abuk sabuk, paldır küldür, apar topar, mırın kırın…

 

5)Yakın anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.  

 akıl fikir, ak Pak, mal mülk…

 

6)Eş anlamlı kelimelerin tekrarlanmasıyla yapılır.

 bitmek tükenmek, sağ salim, doğru dürüst, ses seda, güçlü kuvvetli…

 

7) Yansımayla yapılır: tıkır tıkır, çatır çatır, horul horul, gümbür gümbür…

 

İkilemelerin Görevleri:

1)İkilemeler isim olarak kullanılabilir:

*Çarşıdan öteberi aldık.

*Bu ıvır zıvırı tavan arasına kaldırın.

*Babadan bize mal mülk kalmadı.

 

2)İkilemeler sıfat olarak kullanılabilir.

*Bebeğin kırmızı kırmızı yanakları vardı.

*Üzerinde eski püskü bir ceket vardı.

*Sınıfta pırıl pırıl simalar vardı.

 

3)İkilemeler zarf olarak kullanılabilir.

*Bu konuyu enine boyuna düşündük.

*Öğretmen konuyu yavaş yavaş anlattı.

*Çamura bata çıka ilerliyorduk.

 

c. Tamlamalar:

Bir ismin ya da sıfatın başka bir isimle oluşturduğu gruba tamlama denir. Tamlamalar isim ve sıfat tamlaması olmak üzere önce ikiye; isim tamlamaları da kendi arasında dörde ayrılır.

 

1. İsim Tamlaması:

Bir ismin başka bir isimle oluşturduğu gruba isim tamlaması denir. Bir isim başka bir isimle araya bir ek alarak ya da ek almadan tamlama oluşturur. Tamlamada birinci sözcük tamlayan, ikinci sözcük tamlanandır. İsim tamlamaları dört türlüdür:

 

a. Belirtili isim tamlaması:

Belirtili isim tamlamasında tamlayan da tamlanan da ek alır. Bu tür tamlamada tamlayan -ın/in, tamlanan 3. kişi iyelik ekini (-ı,-i,-sı,-si) alır.

 

Ayşe'nin elbisesi, çocuğun gömleği, kapının kolu, okulun bahçesi vb.

 

b. Belirtisiz isim tamlaması:

Bu tamlamada yalnız tamlanan ek alır, tamlayan ek almaz.

çam ağacı, tarla kuşu, utanma duygusu, Türk bayrağı, okul çantası, yemek masası vb.

 

c. Takısız isim tamlaması:

Bu tamlamada tamlayan ve tamlanan ek almaz. Bu tür tamlamalarda tamlayan, tamlananın ya neye benzediğini ya da neden yapıldığını anlatır.

taş duvar, cam boru, tahta köprü, çelik masa, demir kapı, yün çorap vb.

Takısız tamlamada tamlayan tamlananın neden yapılığını gösterir; tahta köprüde köprünün tahtadan; "demir kapı"da,

kapının demirden yapıldığı anlatılmaktadır.

Yufka yürek, kiraz dudak, elma yanak, taş yürek, sırma saç tamlamalarında tamlayan, tamlanan varlığın neye benzediğini mecazlı olarak ifade etmektedir.

 

d. Zincirleme isim tamlaması:

Tamlayanı isim tamlaması olan tamlamalara zincirleme isim tamlaması denir. Bu tür tamlamalar birden çok sözcükten oluşur.

Bahçe duvarının önü, okul kapısının rengi, çantanın içindeki eşyalar, kitabın son sayfası vb.

 

Ad Tamlamalarıyla İlgili Özellikler:

 

1) Belirtili ad tamlamalarında tamlayan çoğul, tamlanan da belgisiz bir sözcük olursa tamlayan eki "-in" yerine "-den" eki kullanılabilir.

* Aşağıdakilerden hangisi   (Aşağıdakilerin hangisi)

* Yolculardan biri   (Yolcuların biri)

 

2) Belirtili ad tamlamalarında kimi zaman tamlayan ile tamlanan yer değiştirebilir.

* Tadı yok sensiz geçen günlerin.

 

3) Belirtili ve zincirleme ad tamlamalarında tamlayan ile tamlanan arasına sözcükler girebilir.

* Masanın ayağı: (Masanın kırık ayağı)

* Evin borcu. (Evin bir türlü bitmek bilmeyen borcu)

 

4) Belirtili ad tamlamalarında tamlayan, tamlanan ya da ikisi birden zamir olabilir.

* Onun kızı (Tamlayan zamir)

* Çocukların birçoğu (Tamlanan zamir)

* Onların birçoğu (Tamlayan da tamlanan da zamir)

 

5) Tamlayanı zamir olan belirtili ad tamlamalarında tamlayan genellikle düşer. Bunlara "tamlayanı düşmüş ad tamlaması" denir.

*Olayı bize babası anlatmıştı. (Onun babası)

*Evimiz çok güzel oldu. (Bizim evimiz)

*Paran var mı?(Senin paran)

 

6)Bir tamlayan, birden çok tamlanan için; bir tamlanan da birden çok tamlayan için ortak kullanılabilir.

*Evin kapısı ve penceresi açık kalmıştı.(Tamlayan ortak)

*Ahmet'in, Murat'ın ve Deniz'in velisi toplantıya katılmadı.(Tamlanan ortak)

 

2. Sıfat tamlaması:

Bir sıfatın bir isimle oluşturduğu tamlamaya sıfat tamlaması denir. Tamlayan durumundaki sıfat tamlanan varlığın bir niteliğini, özelliğini belirtir ve ek almaz.

Güzel yazı, büyük bir iş, çalışkan çocuk, beş kişi, kırmızı kalem, yeşil saha, vb.

 

d.Bağlama Grubu (Bağlaçlar):

Cümleleri veya aynı görevdeki sözcükleri birbirine bağlayarak aralarında anlam ilgisi kuran sözcüklere denir.

Ogün okula gelemedim çünkü çok hastaydım. (sebep)

Bu maçı kazanacağız hatta şampiyon olacağız.(Pekiştirme)

Mademki söz verdin, sözünü tutacaksın.

Bu mağazada elbiseler çok güzel üstelik çok ucuz.

Sanki dağları sen yarattın.

Meğer bütün evi o dağıtmış.

Eğer kardeşine uğrarsan selamımı söyle.

Çok geç kaldılar; yoksa kaza yaptılar.

Ders çalışmıyor; üstelik yaramazlık yapıyor.

Önce bunlardan yani çok iyi bildiğiniz sorulardan başlayın.

Bizde yahut sizde çalışabiliriz.

İster yazarsın ister yazmazsın.

Ne güzel ne çirkin sayılır.

Hem gülüyor hem konuşuyordu.

O filmi ben de seyrettim.

Sana değer veriyorum ki seninle konuşuyorum.

 

Uyarı: Biri bağlaç diğeri edat olan iki çeşit "ile" vardır. Bir cümlede "ile"nin yerine "ve" yi getirebiliyorsak bağlaç, getiremiyorsak edattır.

"Bazen yandık bazen menekşelerle söyleştik.(Edat)

"Kazaklarla ceketi unutma!(Bağlaç)

 

Uyarı: "Ancak" ,"Yalnız ":

* Ama, fakat anlamında kullanılıyorsa bağlaç,

* Bir tek, sadece anlamında kullanılıyorsa edat,

* Önündeki ismi niteliyorsa sıfat,

* Fiili niteliyorsa zarftır.

Geziye yalnız bizim sınıf katıldı. (edat)

Bu adam evde yalnız yaşıyor. (zarf)

Yalnız insanlar hayata karamsar bakarlar. (sıfat)

Onunla konuşurum yalnız fikrim yine de değişmez.(bağ)

 

e. Edat Grubu (İlgeçler):

Tek başına bir anlam taşımayan, ancak kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında belirli bir anlamı olan sözcüklerdir. Edatlar çekim eki alırsa adlaşırlar. En çok kullanılan edatlar şunlardır:

 

Galatasaray bu maçı alacak gibi (tahmin)

Sen de onun gibi düşünüyorsun (karşılaştırma)

Yağmur yağdığı için pikniğe gidemedik. (n.s)

İşe girmek için ehliyet almış (a.s)

Köye dolmuşla gidebilirsin. (araç)

Adana, cennet kadar güzel bir yerdir. (benzerlik)

Denize karşı bir ev yaptırmış. (yön)

Bilim adamlarına göre dünya yok oluyor. (görüş)

Akşama geri vermek üzere bu kitabı alabilirsin. (koşul)

Akşama doğru misafir gelecek. (zaman)

Sabahtan beri dışarıyı izliyor. (zaman)

 

f. Ünlem Grubu (Ünlemler):

Aniden ortay çıkan duyguların etkisiyle ağızdan bir çırpıda çıkan, bu duyguları daha etkili anlatmaya yarayan kelimelerdir veya sözlerdir. Bu kelimelerin yanında dilek, emir, tehdit gibi anlamlar taşıyan kelimeler, cümleler ve yansımalar da ünlem değeri kazanabilir.

Bu bakımdan ünlemler ikiye ayrılabilir:

 

1. Asıl Ünlemler

Asıl görevi ünlem olan kelimelerdir. Başka görevlerde kullanılamazlar. Seslenme veya duygu anlatırlar.

Ey Türk Gençliği!                             

Hey! Biraz bakar mısın?

Ee, yeter artık!                             

Aa! Bu da ne?            

Ah, ne yaptım!

 

2. Ünlem Değeri Kazanmış Kelime ve Sözler

Anlamlı kelimelerin bazılarına vurgu ve tonlama yoluyla ünlem değeri kazandırılabilir. Bunlar da duygu ya da seslenme anlatır.

Komşular!              

Babacığım!      

Ne olur yardım et!

 

g. Unvan Grubu:

Bir şahıs ismiyle, bir unvan veya akrabalık isminden meydana gelen kelime gruplarıdır.

Bayındır Han, Osman Gazi, Mehlika Sultan, Hasan Paşa, Ali Bey, Ahmet amca, Şinasi Efendi, Kemal Ağa, Nigâr Hanım...

 

h. Fiilimsi Grupları:

I.İsim Fiil Grubu:

İsim fiiller fiil soylu sözcüklerin sonuna -mak, -mek , -ış, -iş, -uş, -üş, -ma, -me ekleri getirilerek yapılır.

Bir gülüşün ömre bedel.

Seni bile özlemek istemiyorum bu akşam.

İçimde maziden kalma duygular var.

 

NOT 1: İsim-fiil ekiyle türetilen bazı sözcükler,  isim- fiil özelliğini yitirip kalıplaşarak kalıcı bir nesne ya da kavram adı olabilir. Artık bunlara isim- fiil eki olarak bakmamak gerekir.

*Kaymak, çakmak, dondurma, kavurma, dolma, gözleme, bağış, geviş…

 

NOT 2: Fiilden fiil yapım eki olan -iş ile isim- fiil eki olan -iş' i birbiri ile karıştırmamak gerekir. Anlamsal olarak fiilden fiil yapım eki (işteşlik eki) bir işi karşılıklı ya da birlikte yapma anlamı verirken isim fiil eki böyle bir anlam vermez.

▪ Gülüşün çok güzel. (isim fiil eki)

▪ Onu öyle görünce gülüştüler. (işteşlik eki)

 

NOT 3: Fiilden fiil yapan olumsuzluk eki olan -ma, -me ile isim fiil eki olan -ma,-me birbiri ile karıştırılmamalıdır.

Fiilden fiil yapan -ma, -me fiile olumsuzluk anlamı katarken isim fiil eki olan -ma, -me fiile olumsuzluk anlamı katmaz.

▪ Artık sevmeyeceğim. (olumsuzluk eki)

▪ İnsanın mesleğini sevmesi gerekir. (isim - fiil eki)

 

II. Sıfat Fiil Grubu :(Ortaçlar)

Fiil soylu sözcüklerin sonuna     -an, -en, -ası, -esi, -mez,

-maz, -ar, -er, -dık, -dik, -duk, -dük, -tık, -tik, -tuk, -tük ,

-ecek, -acak, -miş, -mış, -muş, -müş ekleri getirilmek suretiyle yapılır. Sıfat- fiil ekleri genellikle sıfat tamlaması kurar.

İşleyen demir pas tutmaz.

O öpülesi eller beni büyüttü.

Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç.

Senin bu yaptığın olur iş değil.

Benim doğduğum köyleri akşamları eşkıyalar basardı.

Tanıdık bir yüz çıkmadı karşımıza.

Görülecek günler var daha aldırma gönül.

Mayın tarlasına düşmüş bir deliyim.

 

NOT: Zaman ekleriyle sıfat fiil eklerini karıştırmamak gerekir. Zaman ekleri, şahıs ekinden önce fiile gelerek fiili yüklem yapar. Sıfat fiil ekleri ise genellikle fiilleri sıfat yapar ve üzerine isim çekim eklerini alabilir oysa zaman ekleri isim çekim eklerini alamazlar.

Hiç oturacak zamanım yok. (-acak sıfat fiil eki)

Oğlum, okuyacak ve büyük adam olacak. (zaman eki )

Okumuş insanlar daha kültürlü (s.f.e)

Annem de okumayı çok istemiş.  (zaman eki)

 

III. Zarf Fiil Grubu: (Bağ Fiiller - Ulaçlar)

Fiil kök ve gövdelerinin üzerine -ınca, - dıkça, - dığında,   -ken , -r… -mez, -alı, -erek, -madan, -meksizin, -a…-a, -ıp ekleri getirilerek oluşturulur. Zarf- fiil ekleri temel cümlenin zarf tümleci olurlar.

Ben gidince hüzünler bırakırım.

Ağladıkça dağlarımız yeşerecek göreceksin.

Öldüğünde henüz çok gençti.

Sen ağlarken ben nasıl gülerim.

Onu görür görmez tanıdım.

Yarim, sen gideli yedi yıl oldu.

Gülerek yanıma geldi.

Hiçbir şey söylemeden çekip gitti.

Sizin durmaksızın çalışmanız lazım.

Gide gide bir söğüde dayandık.

Gidip de gelmemek, gelip de görmemek var kaderde.

 

NOT 1: Bir cümlede kaç tane fiilimsi varsa o kadar da yan cümle var demektir.

NOT 2: Bir cümlede fiilimsi varsa o cümle girişik birleşik bir cümledir.

NOT 3: Bir cümledeki fiilimsi sayısıyla temel cümlenin yükleminin toplamı o cümledeki yargı sayısını verir.

ı. Sayı Grubu:

Basamak sistemine göre sıralanmış sayı isimleri topluluğu-dur. Sayılar sondan başa doğru büyür. Küçük sayı sonda bulunur.

On bir, doksan iki, yüz elli dört, yedi yüz elli iki bin…

Editör 3

9.sınıf dil ve anlatım Sözcük Kelime Bilgisi Ünitesi Sözcükte Anlam ders notu konu özeti çalışma notları özetler ders anlatım eğitim öğretim kaynakları

Benzer Dil Ve Anlatım Ders Notları

Sözcük (Kelime) Bilgisi Ünitesi : Sözcükte Anlam Hakkında Yorum Yazın...
  

Sözcük (Kelime) Bilgisi Ünitesi : Sözcükte Anlam Hakkında Yazılan Yorumlar

Lale Çok güzel hazırlanmış.Kim hazırladıysa teşekkürler

Nese Kedi kelimesinin baska anlami var mi???

Melisa Bence çok güzel kısaca teşekkürler.

Ranya Çok güzel hazırlanmış yazana teşekkür ederim.

Yazılan son 4 yorum gösteriliyor.

İçerikle ilgili 4 yorum yazılmış.

Sözcük (Kelime) Bilgisi Ünitesi : Sözcükte Anlam Ders Notu