Yeni eğitim öğretim yılı, yenilikler getirecek mi?
Yeni öğretim yılına yeni bir bakanla giriyoruz. Peki, yeni öğretim yılı, yenilikleri de beraberinde getirecek mi? Örneğin bir reform yılı olacak mı?
Şu an için evet demek çok zor. Belki ikinci yarı yılda bazı değişiklikler olabilir. Ama okullar açılırken bir beklenti içerisine girmek, yeni bakanın sihirli bir değnekle tüm sorunları çözmesini beklemek hayalcilik olur.
Zaten Ömer Dinçer'in de şimdilik öyle bir iddiası yok. Muhtemelen gelecek öğretim yılına daha bir iddialı başlangıç yapacaktır.
Ama enteresandır, Ömer Dinçer'i tanıyan her kim varsa, hemen hepsi de kendisinden çok umutlu. "Göreceksiniz çok büyük işler başaracak, göreceksiniz o en çözülmez gibi görünen sorunları bile çözecek. Yeter ki biraz sabırlı olun" diyorlar. Çok yakından tanıdıklarına göre, elbette bir bildikleri var. Zaten zaman da gösterecek. Ama bizim asıl merak ettiğimiz, öncelik sırasının ne olacağı?
Öğretmeninden öğrencisine, ders kitaplarından sınavlara, özlük haklarından atanamayan öğretmenlere kadar o kadar çok sorun var ki, hangisine el atsa, diğerleri, "niye bize sıra gelmiyor" diye ayağa kalkacak.
İşte Bakan Dinçer'in asıl mahareti o noktadan sonra başlayacak.
Bir yandan iş yaparken, öte yandan diğerlerini kırıp dökmeyecek. 10 yıla varan Ak Parti iktidarında, eğitim adına yapılamayanların hesabı kendisinden sorulduğunda da sabırla, sükunetle, ek süre isteyecek.
Ve en önemlisi de demoralize olmaya hiç hakkı yok. Hem partisi hem de kamuoyu kendisinden çok büyük bir beklenti içerisinde. Maya bu kez de tutmazsa, seçeneği hiç akıllara getirilmek bile istenmiyor. Çünkü artık yol alınmak isteniyor...
Beklentiler ve zorluklar
Eğitim deyip geçmeyin, 50 milyon kişiden söz ediyoruz. Öğrencisi, velisi ve öğretmeniyle, uzaktan yakından eğitimle ilgili olmayanı, bulmak çok zor.
20 milyon öğrenci, sayıları bir milyonu aşan öğretmen ve öğretim elemanları ile on milyonlarca veliyi de dikkate aldığınızda, hemen herkesin önceliği, kendisine göre değişiyor.
Öğretmenleri mutlu etmeden sağlıklı bir eğitim sistemi kurmak mümkün olmadığı için atılacak ilk adımlardan birisi mutlaka öğretmene yönelik olmalıdır.
Öğretmen yetiştirmeden atama usullerine, özlük haklarından maaşlarına kadar A'dan Z'ye her şey değişmeden onları mutlu etmek mümkün değil.
Her şey değişse de mutlu olmayacaklar yine hep olacak ama en azından bugünkünden daha kötü noktaya hiç gelinmez!..
Öncelikle el atılması gereken konulardan birisi de giriş sınavları ve kayıt maratonu. Öğrenci ve velileri, adeta canından bezdiren bu sürecin, dershaneler dışında hiç kimseye bir yararı yok.
Peki dershaneler bu gidişattan memnun mu? Kesinlikle hayır. Zaten başvuruları giderek azalıyor, belki de çoğu kapısına kilit vurmak zorunda kalacak. Bu da on binlerce öğretmenin işsiz kalması demek. İşte bu yüzden onların da bir an önce meslek kazandıran kurslar haline dönüştürülmeleri gerekiyor.
Nasılı ve zamanlaması da artık bu projeyi hayata geçirenlere bağlı. Ama geç kalmasalar iyi ederler...
Müfredat programları ve ders kitapları, hemen her bakanın el atmadan duramadığı ama içinden de bir türlü çıkamadığı bir konu.
Bakan Dinçer, bu çetrefilli konuya el atar mı bilmiyoruz ama el atarsa içinden zor çıkacağını özellikle hatırlatmak isteriz. Ama ders saatlerini azaltmadan, ders kitaplarında öğrencileri bilgi hamalı olmaktan kurtaracak düzenlemelere gitmeden, içinin rahat etmeyeceğini de vurgulamakta yarar var...
Bu süreçte yaşayacağı en büyük zorluk ise kamuoyu ile iletişim olacak. Attığı her adımda ne İsa'ya yaranabilecek ne de Musa'ya.
Bir yandan partisi, öte yandan öğrenci, veli, öğretmenler, basın, sivil toplum örgütleri ve su gibi akan zaman hep aleyhine işleyecek.
Yaptıkları değil, hep yapmadıkları konuşulacak. Başkalarına sorulmayan hesaplar, hep ona sorulacak...
Ama eminim ki hiç birisi onu yıldırmayacak. Moralini bozmayacak, yolundan alı koymayacak...
Yazının başında da dediğimiz gibi tanıyan hemen herkes, bütün bunları başaracağından emin. Madem öyle, Ak Parti niye 10 yıl zaman kaybetti, ta en başında onu niye getirmedi diyenlere, her ne kadar tatmin edici yanıt vermeseler de, bekleyin görün diyorlar başka bir şey demiyorlar. Bu yüksek beklenti umarız, Bakan Dinçer'in omuzlarına artı bir yük getirmez, baskı yaratmaz!..
Özetin özeti: Eğitimde artık mehter yürüyüşü istemiyoruz
Abbas Güçlü
milli eğitim eğitim öğretim Ömer Dinçer
tarihli haber
Dersimiz.com Haber