Sol elinden kalemi hiç düşürmezdi. Derslerle ilgilenmezdi. Anlatılanlar bir kulağından girer, diğerinden çıkardı. Kendi âleminde kalemle bir şeyler karalar, bazen insan portresi çizer, bazen de süslü yazılar yazardı.
Okul gömleğini yazılarla doldurması da cabasıydı. Gömleğine yazdığı yazıları müdür yardımcısının fark etmemesi için teneffüslerde dikkatli davranırdı. Müdür yardımcısıyla çoğu kez köşe kapmaca oynamak zorunda kalırdı. Gömleğinin kollarını sıvayıp pekâlâ işin içinden çıkabilirdi. Fakat bu kez de bileğinden dirseğine kadar iri puntolarla kollarına çizdiği şekiller belli olacaktı.
Arkadaşları arasında adından sıkça söz ettirirdi.
- Bizimle hiç konuşmuyor!
- Bir sorunu mu var acaba!
- Varlığıyla yokluğu belli değil.
- Yazılı kâğıtlarına hep resim çiziyor, böyle giderse hep zayıf not alacak.
- Arkadaşımız için ne yapabiliriz?
Münevver Öğretmen, öğrencisinin bu durumuna üzülüyor ve durumun düzelmesi için çareler arıyordu. Derslerine ilgisiz olan Nuray'ın yanına kadar geldi. Gözleriyle onun gözlerini buluşturmaya çabalıyordu, ama boşunaydı. Sorununu öğrenmek için ailesiyle görüşmeye gitti. Annesinden, çocuğun küçükken kekeme olduğunu, solak olmasının ailesi tarafından hoş karşılanmadığını, sürekli resimler çizdiğini öğrendi.
Ama annesine, öğretmenlerin yorumlarından, derslerdeki başarısızlığından hiç söz etmedi.
Ertesi hafta Münevver Öğretmen, kompozisyon dersinde "başarı" konusundan bahsediyordu.
Her zamankinden daha gür sesle ama her zamanki güleç bir yüzle:
- Etrafımızdaki insanların ölçütleri bizim başarılı veya başarısız olduğumuzu belirleyemez. Başarı neye göredir? Başarı, kişinin yeteneklerinin en üst seviyeye çıkmasına göredir. Doğuştan müziğe yetenekli olabilirsiniz. Ancak bu yeteneğinizi ne kadar geliştirirseniz, o kadar başarılı olursunuz. Her insan, her şeyi başaracak diye bir şey de yoktur. Bir alanda başarılı olamayan, mutlaka başka bir alanda başarılı olur.
Sevdiğiniz derslere karşı ilginizi başkaları keşfedemiyorsa, siz kararlılığınızdan vazgeçmeyin ve kendinize inanın. Varsın kimse inanmasın, insan ancak kendine inandığı kadardır.
Elindeki kalemle defterine şekiller karalayan Nuray, öğretmeninin söylediği bu sözleri sınıfta can kulağıyla dinleyen tek kişiydi. Öğretmenin söylediklerini içinden onaylıyordu.
Yine bir hafta bitmiş, cuma günü gelmişti. Cuma günleri okul bitiminde bayrak töreni yapılırdı. Törenden önce, haftanın "en iyileri" açıklanır; en temiz sınıf, en temiz kişi, en güzel sosyal çalışmayı yapan sınıf ve kişi anons edilirdi.
Okul müdürü, eline mikrofonu almıştı. Elindeki listeyi okumaya başladı. Bir müddet durakladıktan sonra:
- En güzel sosyal çalışmayı yapanı açıklıyorum: Nuray Yavuz.
Bütün okul sessizliğe büründü. Münevver Öğretmen, Nuray'ın yağlı boya tablosunu bütün okula gösteriyordu. Küçük Nuray, şaşkınlıktan dilini yutmuştu:
-Bu... Bu... Bu... Ben... Benim... Tab... Tablom... diye kekeledi.
Bütün gözler, takdir gören Nuray'a çevrildi. Ödülünü alması için Müdür Bey Nuray'ı tekrar anons etti.
Titreyen ayaklarla ödülünü almaya giden Nuray'a, bir de başarı belgesi verilmişti. Başarı belgesindeki sözleri bir yerlerden hatırlıyordu:
"Başkaları yeteneklerini keşfedemiyorsa, sen yeteneklerinden vazgeçme ve kendine inan. Varsın sana kimse inanmasın. Sen ancak kendine inandığın kadarsın."
Melek ALTUN
Yağmurun Ellerinden Tutmak
Kendine İnandığın Kadarsın rehberlik yazıları güzel yazılar öyküler hikayeler