Her masal biraz fantastiktir ve fantastik olan her şey biraz masalsıdır. Bu masal ustasının, hatırayla efsaneyi, isteklerle gerçekleri ,geçmişle geleceği, iyilikle kötülüğü, zenginlikle yoksulluğu, doğrularla yanlışları, sevgiyle nefreti, rekabetle dayanışmayı kendince ve tamamen özgün bir uslupla anlatabilmesinin bir de tarihi vardı.
Bir kunduracının oğlu olarak 1805 de başladığı ve 70 yıl boyunca sürdürdüğü yaşamının ilk çocukluk yıllarını, Hans Christian Andersen yoksullukla geçirdi. İlk gençlik yıllarında, 14 yaşındayken Kopenhag'a, tiyatro oyuncusu olmak üzere gitti ancak başarısız olduğunda 23 yaşında Kopenhag Üniversitesi'ne girdi. 24 yaşında ilk önemli eserini yazdı. "Holmen Kanalından Amager Adasının Doğu Ucuna Bir Yürüyüş"
Gezi kitapları Andersen'in başlıca uğraşlarından biriydi ve hem yaptığı geziler bu çalışmalarına gerekli verileri hem de bu çalışmalar gezilerine olanak sağlıyordu. İtalya, İspanya, Türkiye, Almanya, Fransa ve İngiltere'ye geziler yaptı. Andersen tüm hayatı boyunca oyun, roman, şiir ve gezi kitapları ile biyografiler de yazdı. Ancak Charles Dickens ile tanıştıktan sonra çocuk masallarına yöneldi.
30 yaşına geldiğinde ilk 'Çocuk Masalları' kitabı yayınlandı. Ve Andersen en büyük başarısını bu masallarla yakaladı. Andersen'in gençlik ve olgunluğa eriştiği yıllar tüm Avrupa'da çalkantılı müthiş mücadelelerin yaşandığı, iyiliğin ve kötülüğün açıkça karşı karşıya geldiği, yönetenler ve halkın çeşitli kesimlerinin çatışmalarında halkın her seferinde ve her yerde zorla bastırıldığı, zenginlerin ve yoksulların aralarında iyice büyüyen uçurumların daha da açıldığı bir dönemdi. Umudun bir saman alevine benzer yükselişi ile aynı hızda umutsuzluğa dönüşmesi gibi zaferleri yenilgilerin, yenilgileri hayallerin izlediği onlarca yıl geçti.
Masallar tüm dünya tarihi boyunca, zorluklar yaşayan ve bu zorlukları aşmaya çalışan insanların, tarihlerini, özlemlerini, hayallerini, yaşadıklarını, anılarını içine gömüp sakladıkları ve bu yaptıklarından dolayı kimsenin kendilerinden hesap soramayacakları birer hafıza hazineleridir. Ancak sadece bu acıklı ve direngen boyutu değildir masalları tarih boyunca dilden dile geçiren. Aynı zamanda aydınlık, güzel, umutlarını ve özlemlerini gerçek yapabildikleri zamanları ve mekanları da bu hafıza hazinelerine saklamıştır insanlık.
Masallar, bütün olumsuz koşullarına rağmen çocuklarına umudun, coşkunun, aşkın, haklı olmanın bilgisini ve onurunu vermek isteyen insanların tüm tarih boyunca içine katarak ve çıkararak, her dağın, ovanın, vadinin, denizin ve okyanusun diline çevirerek yaşamı güzelleştirmenin araçları olmuşlardır. Bunlar öylesine araçlardır ki, sanki hiç bir kötülük olmamış gibi, sanki gün doğuşu gibi, hiç kalpler kırılmamış gibi, yeniden ve yeniden taptaze ve ışıldayan bir parlaklıkta doğumuna sebep olurlar hayatın. Ya da bazıları bu tadı verir anlatırken, dinlerken ve hayaline dalarken insana.
Andersen bir masalında, yatağın altına konmuş bir bezelye tanesinden rahatsız olarak sabaha kadar uyuyamayan prensesi anlatırken diğer bir masalında küçücük yaşına rağmen aç kalmamak için kibrit satarak çalışmak zorunda kalan ve soğuktan donarak ölen kibritçi kızı anlatmış, dönemin Avrupa'sındaki tüm çatışmaların, huzursuzlukların, kargaşaların kendince sebeplerini sorgulamıştır. Elbette tüm halk masallarında olduğu gibi iyi niyeti, hoşgörüyü, dayanışmayı, sevgiyi, emeği, fedakarlığı, sabrı yüceltmiş ve kendi özgün tarzını bu temellerde yeniden kurmuştur.
Andersen Masalları Hakkında Bilgi nedir kim yazmıştır masal yazarları masallar