Bir varmış, bir yokmuş. Gökte yıldız, yerde karınca çökmüş. Ali adında bir çocuk varmış. Ali; sevimli, zeki, cin gibi bir çocukmuş. Ama okumayı, kitapları hiç sevmezmiş. Ali'nin bu durumuna annesi, babası, öğretmenleri çok üzülürmüş. Ne yapsalar boşuna. Ne söyleseler Ali'nin bir kulağından girer diğer kulağından çıkarmış.
Bir gün Ali bahçeye çıkmış. Şaşkınlıktan az daha bayılacakmış. Çiçeklerin arasında küçük bir arı çocuk varmış. Yarı insan yarı arı. Bu çocuğun boyu kibrit çöpü kadarmış. Kulaklarının yanında birer arı anteni varmış. dersimiz.com Sırtında bir çift arı kanadı. Elleri, ayakları, kaşı gözü insan. Saçları altın gibi sapsarı. Şirin mi şirin bir arı çocuk. Cici mi cici. Elinde bir sopa. Bu sopa sihirliymiş. Ona bindi mi geçmiş yıllara gidebilirmiş.
- Sen de kimsin, demiş arı çocuğa. Arı çocuk da:
- Adım Arıcan. O da:
- Nereden geldin, diye sormuş.
Masal ülkesinden geldim. Masal bu ya, böyle oluyor masallarda.
- Seninle geçmişe bir yolculuk yapacağız. Bu gördüğün sopaya bindin mi yıllar öncesine gidebilirsin. Sonra Arıcan, sihirli sopasını bir sallamış, sopa uzamış, uzamış. Arıcan sopaya at gibi binmiş. Arkasına da Ali'yi bindirmiş.
- Kapat gözlerini.
Ali gözlerini kapatmış. Gözlerini açtığında, çok şaşırmış. Karşısında yeşil tarlalar, ovanın ortasında akan kocaman bir ırmak, ırmağın kenarında bilge bir adam... Elinde bir çivi, taşa bir şeyler yazıyor. Ali merakla:
- Biz şimdi neredeyiz, diye sormuş. Arıcan da cevap vermiş:
- Sümerlerin ülkesindeyiz. Yazının icat edildiği yerde. Sonra bilge adamla konuşmuşlar.
Ali:
- Burada ne yapıyorsunuz, diye sormuş.
- Yazı; yazıyorum. Yazıyı yeni icat ettik, onu geliştiriyorum. Yazı icat edilmedi mi daha?
- Edildi ama tam gelişmedi. Geliştirmek gerek, demiş bilge adam. Ali :
- Kim icat etti yazıyı?
Bilge adam:
- Yazı, pek çok insanın ortak emeği ile icat edildi, insanlar, yazıyı icat etmek için çok çalıştılar.
- Çocuklara nasıl öğretiyorsunuz? diye sormuş Ali. Bilge adam:
- Taşlara yazarak. Çok zor oluyor ama öğrenmek zorundalar. Bilgi ihtiyaçtır, demiş.
Arıcan bilge adama:
- Sizden binlerce yıl sonraki çocukların bir kısmı okumayı sevmiyor, bu da beni çok üzüyor, demiş.
- Gidin, o çocuklara söyleyin. Biz sayfaları taş olan kitaplar okuyoruz. Çok zor oluyor ama öğrenmek için okumak gerek. Bilgi, insana güç verir.
Sonra Arıcan'la Ali bilge adama teşekkür edip oradan ayrılmışlar. Sihirli sopalarına binmişler. Gözlerini kapatmışlar, açmışlar. Bu kez de Keloğlanca ulaşmışlar. Keloğlan, sırtında heybesi, elinde sopası gidiyormuş. Onları görünce şaşırmış. Gülümseyerek:
- Kardeşler! Siz de kimsiniz? in misiniz, cin misiniz? Nereden gelip nereye gidersiniz, demiş.
Arıcan:
- Ne iniz ne de ciniz. Sana bir soru sormak için uzaklardan geldik. Keloğlan:
- Haydi sorun bakalım, demiş merakla. Onlar da sormuşlar:
- Kitap sevgisi, okuma sevgisi nedir? Neden çok önemlidir?
- Okumazsanız, benim masallarımın nasıl tadına varacaksınız? Benim masallarımı okuyun. Çok eğlencelidir. Sizi masallarımda güldürürüm, düşündürürüm, eğlendiririm ve eğitirim. Bence kim okumayı sevmiyorsa eline bir Keloğlan masalı verin. Sözün kısası kardeşlerim, "Ne ekersen onu biçersin." okursan bilgi edinir, aydınlıkta yaşarsın. Okumazsan karanlıkta yol arayan biri gibi olursun. Dolanır durursun. Kalın sağlıcakla deyip yeni masallar yaşamaya gitmiş.
Bizimkiler sihirli sopalarıyla Nasrettin Hocanın yanına gitmişler. Hoca, eşeğine ters binmiş gidiyormuş. Arıcan’la Ali'yi görünce gülümsemiş. Bizimkiler Nasrettin Hocaya sormuşlar:
- Kitap sevgisi, okuma sevgisi nedir? Niçin çok önemlidir? Hoca bunlara bakmış bakmış.
Sonra şakacı bir gülümsemeyle:
- Bilenler bilmeyenlere öğretsin. Olsun bitsin. Ama daha bitmedi sözüm. Gidin arkadaşınıza söyleyin. Okumayı sevmeyenler, benim fıkralarımı okusunlar. Benim fıkralarımı okuyan, okumayı da sever, kitabı da. Hoca, daha sonra bunlara birer düdük vermiş. Unutmayın okumayı seven, düdüğü çalar.
Daha sonra vedalaşıp oradan ayrılmışlar. Kapatmışlar gözlerini. Gözlerini açtıklarında Ali'nin evine gelmişler.
Ali:
- Biz bu kadar kısa zamanda nasıl bu kadar çok yer gezdik? Arıcan:
- Bu bir masal. Masallarda olur bunlar. Sonra, ayrılık zamanı gelmiş. Arıcan:
- Artık okumayı seviyor musun? Ali de:
- Çok seviyorum, demiş. Bu kadar kısa bir sürede ne çok yer gezdik pek çok insanla tanışma fırsatı bulduk.
Ali okula gidince, gördüklerini anlatan bir yazı yazmış. Öğretmenine vermiş. Öğretmen, Ali'nin yazısını öğrencilerine okumuş. Çocuklar da Ali'nin anlattıklarını çok beğenmişler. Sonunda Ali ve arkadaşları okumayı çok sevmişler. Birbirlerine kitap hediye etmişler.
Gökten üç elma düşmüş.
Çok okuyan, çok çalışan ve okumayı çok seven çocuklara...
Turan KARAKAŞ
Okuma Sevgisi / MEB Yayınları
Arıcan masal oku masal sitesi çocuk masalları eski masallar okul öncesi masalları 2 3 4 5 6 7 8 yaş masal kitabı en güzel masallar eğitici masallar öğretici masallar