Ayşenur çok mutluymuş; çünkü uzun bir zamandan sonra evden çıkacakmış. Annesi ona söz verdiği günün geldiğini, halalarına misafirliğe gideceklerini müjdelemiş.
Ayşenur ve kardeşi Zehra en güzel elbiseleri giymek istiyorlarmış. Geçmişler ayna karşısına süslenmeye başlamışlar. Kızlarındaki bu heyecana şahit olan anne Berna Hanım, “Çocukluk böyle bir şey demek ki” demeden edememiş.
İki kız, “Anne biz hazırııııız” diye seslendiklerinde Berna Hanım, mutfaktan çıkmış. Ayşenur, Zehra ve anneleri yol boyu şakalaşmışlar. Yürüme mesafesi az olduğundan, halaları Fatma hanımın zilini çalıp da “kim o?” sesini işittiklerinde bile gülmeyi kesememişler.
Fatma Hanım, çocukların gülüşüp kıkırdamalarından yeğeni Berna’nın ve çocuklarının geldiğini anlamış ve derhal kapıyı açmış. Kapıda karşıladığı Ayşenur ile Zehra’nın yanaklarından doya doya öpmüş. Öyle ki çocuklarla ilgilen Fatma Hanım az daha, Berna Hanım’ı içeri buyur etmeyi unutuyormuş.
Hala-yeğen kucaklaşmışlar, hasret gidermişler.
“Sanki çok uzak bir yerde oturuyorsun, da böyle hasret kumbarasını ağzına kadar dolduruyorsun.” diyerek sitem etmiş halası, yeğenine.
Küçük bir sitemden sonra ise abisinin halini hatırını sormuş kızına.
“Ankara’dan geçen hafta geldik hala, her şey aynı. Bilirsin köyün işi bitmez, daha Ankara’ya ayak basar basmaz bahçe duvarını onardık. Bir hafta geçmedi ki çocuklar sıkıldı, İstanbul’a ne zaman gideceğiz diye sormaya başladılar. Biz de baktık bitmiyor oranın işi, atladık arabaya geldik İstanbul’a.” diyerek cevap vermiş Berna Hanım.
Ve gülüşmüşler Berna’nın yarı ciddi yarı esprili verdiği bu cevap üzerine.
Bu gülmeyi bölen, Ayşenur’un şu sözleri olmuş:
“Anne köye gittiğimiz gün, bahçe duvarıyla ilgilenmediniz. Gittikten üç gün sonra ilgilendiniz bahçe ile. Gittiğimiz gün sen, “yolculuk beni çok bunalttı” deyip yatmadın mı gün boyu?”
Kızının bu sözleri üzerine ne diyeceğini bilememiş Berna Hanım, “Ayşenur kızım hadi kardeşine bak, balkondaydı en son” diyebilmiş yarım yamalak.
Laf lafı açmış, hala-yeğen tatlı tatlı hoşbeş ederken, Fatma Hanım, “Az daha unutuyordum, dünden zeytinyağlı sarma vardı, yanına bir şeyler koyalım da yiyelim.” diyerek konuyu değiştirmiş.
Hep beraber sofra hazırlamaya koyulmuşlar. Bir yandan çay bardaklarını tepsiye dizen Berna Hanım, bir yandan da “Hala, çok bir şey hazırlama, biz şimdi yiyip geldik.” diye seslenmiş, balkondaki turşu bidonundan turşu dolduran halasına.
Annesi bunu derken, elinde su bardağı ile mutfağa giren Ayşenur, “Anne yiyip de mi geldik, biz yemek yiyeli yıl olacak neredeyse.” demiş. Ve elindeki bardağı mutfak tezgâhına bırakmış.
“Kızım madem gelip yardım etmiyorsun, bari söze girme” diye çıkışmış anne Berna, kızına.
Yeğeninin bu duruma canının sıkıldığını fark eden halası, “Olur böyle şeyler, çocuk işte, benimkiler de böyleydi. Büyüdükçe akıllandılar.” diye teselli etmiş onu.
Yeğen-hala bir yandan eski günlerden bahsederken, bir yandan da mükellef bir sofra hazırlamışlar. Balkonda evcilik oynayan çocuklar da gelince sofrada eksik bir şey kalmamış.
Yemeğe başlamadan önce Zehra’nın “Bismillah” demesine gülmüşler. Zehra kendine gülündüğünü anlayınca asmış suratını ve başlamış usul usul ağlamaya… Göz yaşlarının ardı arkası gelmeyince, Zehra’yı teselli etmek halasına düşmüş.
Halası, Zehra’ya annesinin küçükken diyemediği kelimelerden bahsetmiş. “ Senin şu an sana gülen şu annen var ya, senin yaşlarındayken, hatta senden çok daha büyükken bile “mutfak” diyemez “muffak” derdi. Yine “Muharrem” dayısına “Farem” dayı derdi. Hatta ve hatta “Balkon” a “Bakon”, “Gazoz” a da “Gogoz” derdi.”
Fatma Hanım kelimeleri saydıkça, her yeni kelimeden sonra sofrada bir kahkaha patlıyormuş.
Devam etmiş Fatma Hanım eskiyi yâd etmeye…
“Abimlerle beraber, ben yeni gelinken birlikte, yanlış anımsamıyorsam Adapazarı civarında bir yere pikniğe gitmiştik. Bizim Berna, o zamanlar altı-yedi yaşlarında çocuk. Biz çay falan içiyoruz, anneniz ve Derya teyzeniz oyun oynuyorlar. Derken Berna koşarak geldi yanımıza, avuçlarını açtı ve şöyle dedi:
“Bakın bir sürü gogoz kapağı buldum.”
Öyle güldük, öyle güldük ki annenizin “gogoz” deyişine, anlatamam size çocuklar… Uzun lafı kısası gülmeyin benim biriciğime, annesi gazoz diyemezken benim biricik yeğenim bismillah diyememiş çok mu?
Halasının anlattıklarıyla yüzü gülmeye başlayınca Zehra’nın, ağız tadıyla yemeklerini yemeğe devam etmişler. Tabi bu sırada Berna Hanım’ın yüzü utancından renkten renge girmiş orası ayrı.
“Şimdiki çocuklar canavar hala canavar, dün en sonunda interneti kapattırmakta buldum çareyi. Bilgisayarın başına sen geçme, ben geçeceğim kavgasından canıma iliğime yandım” diyerek konuyu değiştirmek istemiş Berna hanım.
Sözün tam da burasında Ayşenur, “Anne hani interneti çok para geliyor diye kapattırmıştın? Evvelsi gün babama, ‘Fatura yüklü geliyor, çocuklar başından kalkmıyor bilgisayarın. Biz de kullanmıyoruz, interneti kapattıralım da tasarruf edelim.’ dememiş miydin? Şimdi neden suçu bize atıyorsun şimdi?” deyince Berna Hanım kıpkırmızı kesilmiş.
Fatma Hanım durumu fark edince, eski günlerden, soba yaktıkları, tandırda ekmek pişirdikleri günlerden bahsederek yeğenini zor durumdan kurtarmak istemiş, kısmen de olsa bunu başarmış.
Ayşenur ise hâlâ yaptığı hataların farkında değilmiş. Sürekli annesini zorda bırakıyormuş. Derken Ayşenur’a derslerinin nasıl olduğunu sormuş halası.
“Şeyy iyi çok şükür” diye geçiştirmek isteyince Ayşenur, annesi girmiş söze:
“Kızım neden geçiştiriyorsun, söylesene halana, kaç tane zayıfının olduğunu, o da duysun.” demiş. Bu kez de Ayşenur kıpkırmızı olmuş.
Berna Hanım’ın kızı Ayşenur’a ders vermek istediğini anlayan Fatma Hanım bu yüzden, anne kızın diyaloğuna hiç müdahale etmemiş.
Fatma Hanım, “Hımm, üzülme Ayşenur, çalışırsan başaramayacağın şey yoktur unutma, hem sen akıllı bir kızsın, söyle bakalım günde kaç sayfa kitap okuyorsun?” diye sormuş bu kez.
Küçük kız bu soruya “ Yüz sayfa okuyorum” diye cevap verince, Berna Hanım, “Kızım, yüz sayfa okumak isterim; ama asla okumam demek istedin herhalde. Öyle değil mi?” demiş ve eklemiş, “Dün, anne kitap okumaktan nefret ediyorum” dememiş miydin?
Annesinin ses tonu ve sorduğu bu soru Ayşenur’a büyük ders olmuş. Evlerine gider gitmez annesinin ellerinden öperek özür dilemiş ve bir daha başkalarının yanında büyüklerinin yanlışını çıkarmayacağına dair söz vermiş. Bir insanı toplum içinde yalancı çıkarmanın hoş bir şey olmadığını çok iyi anladığını söylemiş.
Ayşenur’un hatasını anlamasına sevinen Berna Hanım, kızının yanağına bir buse kondurmuş ve kulağına şöyle fısıldamış:
“Var mısın benimle balkonda buz gibi gogoz keyfine?”
Mine TAŞDEMİR
Gogoz Keyfi Masalı masal oku masal sitesi eğitici çocuk masalları masal arşivi hikaye oku en yeni masallar Mine TAŞDEMİR