Çok uzaklardaki dağlık bir ülkede, bir göl ve bir dere yan yana yaşıyorlardı. Göl, dağın eteğine yerleşmişti. Dere ise dağın üstünde, gölden biraz daha yukarıda akıyordu.
Göl kendisiyle çok gurur duyuyordu.
“Küçük dere, bak ne kadar güzel, büyük ve temizim!” dedi göl.
“Evet,” diye cevapladı dere, “çok güzelsin. Birçok arkadaşın olmalı. Ne de olsa, çok büyük olduğun için, içmek isteyen herkese sularından verebilirsin. Ancak ben küçüğüm ve hiç kimse beni fark etmiyor.”
“Ha-ha-ha!” diye güldü göl. “Niye sularımı başkalarına vereyim ki? Verirsem, ben de küçülürüm.”
Bir gün, bir dağ keçisi göle yaklaştı. “Ah güzel göl, yolumu kaybettim ve çok uzun zamandır hiçbir şey içmedim. Sularından içebilir miyim?”
“Su için başka yere bak,” diye göl kızgınlıkla cevapladı. “Ve kirli toynaklarınla bana dokunma.”
Keçi üzüldü, fakat ne yapmalıydı? Tam ayrılmak üzereydi ki, birdenbire oldukça alçak bir ses duydu: “Ke-e-ç-i, buraya gel. Kimsenin fark etmediği, küçük bir dereyim, fakat sana yetecek kadar suyum var. İstediğin kadar iç.”
“Yardımıma geldiğin için teşekkürler, küçük dere!” diye cevapladı keçi. Bir yandan da iştahla suyu höpürdetti.
Bir başka zaman, kırlangıçlar geldi, uçarak.
“Ah göl, çok yorgunuz ve önümüzde hâlâ uzun bir yolculuk var. Lütfen su içmemiz için bize izin ver.”
“Yaa, tabii!” diye göl kızgınlıkla cevapladı. “Tüylerinizde toz var ve ben toza dayanamam. Buradan uzağa uçun!”
Fakat kırlangıçlar tam havaya yükseldikleri sırada, birinin onları çağırdığını duydular: “Kırlangıçlar, sevgili kırlangıçlar, bana doğru uçun. Kimsenin fark etmediği küçük bir dereyim, fakat hepinize yetecek kadar suyum var. İstediğiniz kadar için!”
“Teşekkürler, küçük dere,” dedi kırlangıçlar, susuzluklarını giderirlerken. “Sen gerçek bir dostsun!”
Birçok hayvan geldi ve birçok kuş uçarak geçti. Hepsi gölden yardım istedi, fakat hepsine küçük dere yardım etti.
Fakat sonra, sıcak bir yaz günü, beklenmedik bir şey oldu.
“Yardım ed-i-i-n, yardım!” diye küçük bir fare bağırdı ve göle doğru zıpladı. Fare güçlükle nefes alabiliyordu. “Göl, lütfen tavşana yardım et. Pençesini kırdı ve yürüyemiyor. Uzunca bir zamandır su içmedi ve gerçekten suya ihtiyacı var.”
“Bana ne?” diye hayretle sordu göl.
“Eğer dışarı biraz su sıçratırsan, tavşana ulaşacaktır. Böylece onun su içmesine imkân vermiş olursun,” diye cevapladı küçük fare.
“Bu aptalca bir şey,” dedi göl ve küçük fareyi uzaklaştırdı.
“Küçük fare,” diye seslendi dere, “acaba ben yardım edebilir miyim?”
“Çok iyi kalplisin, fakat çok küçüksün. Tavşana ulaşacak kadar suyun yok,” dedi küçük fare, üzülerek.
“Bekle, tam da bir şey düşündüm!” diye bağırdı dere. “ Dağ Ana! Dağ Ana!” diye haykırdı.
Fakat dağ, ılık güneş altında, derin bir uykudaydı.
“Bana yardım et, küçük fare,” diye rica etti dere ve beraberce dağa seslendiler: “Dağ Ana!”
“Nedir bu kadar ses, ufaklıklar?” Dağ uyanmıştı. “Ne oldu?” diye sordu.
“Tavşan, pençesini kırdı,” diye küçük dere açıkladı. “Suya ihtiyacı var ve ben ona yardım etmeliyim!”
“Fakat nasıl?” diye merak etti dağ. “Sen çok küçüksün!”
“Senin zirvende kar var. Güneşin ışınları altında eriyor ve suya dönüşüyor. Bana biraz o sudan ver ki, tavşana yardım edebileyim.”
“Her ne kadar küçük olsan da, başkalarına yardım etmek için çok büyük bir arzun var. İstediğin gibi yapacağım,” diye cevapladı dağ.
Hemen, daha önce dağın zirvesinden göle akan suyun tümü, küçük derenin yönünde akmaya başladı. Göl, tek bir ses çıkaramadan, kuru bir bataklığa dönüştü. Bu arada, küçük dere de büyük ve mutlu bir akıntıya dönüştü. Çabucak tavşana yetişti; onun susuzluğunu giderdi; yarasını yıkadı ve herkese temiz, serin su sunarak daha da ileriye, denize doğru aktı.
Artık, “O su gövdesini görüyor musun?” diye hayvanlar birbirlerine gösteriyorlardı. “Bir zamanlar küçük bir dereydi, fakat başkalarına yardım etme arzusu, onu geniş ve gür akan bir ırmak haline getirdi.”
Göl ve Derenin Öyküsü çocuk masalları masal oku masal sitesi eğitici masallar ders verici masallar