Günün birinde evlerinde oturmuş tatlı tatlı konuşurlarken, Keloğlan, anasına:
"Ana, şu öküzü keselim, komşuları davet edelim... Bir güzel, yiyip içip eğlensinler. Sonra sırayla onlar da bizi davet ederler. Böylece geçinip, gideriz" demiş.
Ana oğul karar vermişler, varları yokları olan kart öküzü kesmişler ve komşularını davet etmişler. Yemişler, içmişler, eğlenmişler.
Aradan günler gelip geçmiş. Hiç kimse Keloğlan ve anasını yemeğe davet etmemiş. Bu duruma Keloğlan epeyce öfkelenmiş. "Elbet bir gün acısını sizden çıkarırım!" diye düşünmüş.
Aç kaldıkları için Keloğlan öküzün derisini pazara satmaya götürmüş. Pazarda tüccarın biri Keloğlan ile pazarlık edip anlaşmış, deriyi almış.
Tüccar, Keloğlan'a deriyi taşıyamayacağını, evine dek taşımasını söylemiş. Keloğlan da deriyi eşeğin sırtına yüklemiş, tüccarla birlikte evin yolunu tutmuşlar. Vakit oldukça geçmiş. Bu nedenle tüccar, Keloğlan'ı akşam yemeğine davet etmiş.
Yemekte Keloğlan'ın önüne su gibi bir tas çorba, bir de taş gibi ekmek koymuşlar. Keloğlan önüne konan çorbayı içmeye çalışırken, aniden eşeği anırmaya başlamış. Tüccar:
"Bu eşek neden anırır?" demiş. Keloğlan:
"Dolapta mis gibi tavuk dururken sana niye bu çorbayı veriyorlar diye bana sesleniyor" demiş.
Tüccar şaşırmış, utanmış. Karısı kıpkırmızı olmuş. Hemen dolaptan tavuğu çıkarmış, Keloğlan'ın önüne koymuş. Bu sırada eşek tekrar anırmaya başlamış. Anırdıkça ev sahibi ne kadar yemek varsa sofraya getirmiş. Yemeği yerken de tüccar, Keloğlan'la sıkı bir pazarlığa girmiş. Bu eşekle bütün varlığını değiştirmeyi önermiş. Keloğlan razı olmuş. Bundan sonra Keloğlan köyüne dönmüş.
Komşularına: "Ah! Hiç sormayın, kart öküzümün derisi öyle para etti ki... " demiş. Bir yandan da gülüp eğlenirmiş.
Komşuları, Keloğlanın söylediklerini işitince hemen öküzlerini kesmişler. Derilerini yüzmüşler, sonra birer birer pazarın yolunu tutmuşlar.
Akşam olmuş, ne yapmışlarsa derileri hiç alan çıkmamış. Islak öküz derileriyle Pazar yerinde kala kalmışlar. Aralarında Keloğlan'ı öldürmeye karar vermişler...
Günlerden bir gün Keloğlan'ı bir köşede yakalayıp, bir çuvalın içine koymuşlar. Sonra çuvalın ağzını bağlayıp bir derenin kenarına getirmişler. Tam dereye atacakları sırada içlerinden biri:
"Aman, namaz vakti. Namazımızı kaçırmayalım... Kıldıktan sonra atalım! " demiş.
Bunun üzerine biraz uzaklaşıp derede abdest alıp namaza durmuşlar. Tam o sırada Keloğlan'ın bulunduğu yerden çobanın birisi sürüsüyle geçiyormuş. Çuval, çobanın dikkatini çekmiş. Hemen çuvalı çözmüş, Keloğlan'ı karşısında görünce şaşırmış. Şaşkınlığı biraz geçtikten sonra:
"Ne işin var bu çuvalın içinde?" diye sormuş. Keloğlan:
"Hiç canım!.. Komşularımdan biri beni kızıyla evlendirmek istiyor. Ben de evlenmek istemiyorum. işte bu yüzden namazdan sonra beni dereye atacaklar. İstersen benim yerime çuvala sen gir, dünya güzeli bir kızla evlenirsin!.. " demiş.
Çoban evlenme hayaliyle Keloğlan'ın önerisini kabul etmiş, çuvala girmiş. Keloğlan da çuvalın ağzını bağlamış. Sürüyü önüne katmış, evinin yolunu tutmuş... Bu arada komşuları gelip çuvalı almışlar. O sırada çuvaldan "Beni dereye atmayın! Kızınızla evleneceğim" diye ses gelmiş.
Komşuları iyice öfkelenmişler ve çuvalı derenin en derin yerine atmışlar...
Köye dönmüşler... Köyde Keloğlan'la karşılaşmışlar!.. Şaşkınlıklarından ne yapacaklarını, ne diyeceklerini bilememişler.
Keloğlan:
"Aman, aman! Suyun altında bir koyun sürüsü var, bir koyun bolluğu var ki, sormayın... Ne iyi ettiniz de beni dereye attınız!.." demiş.
Bu sözleri duyan komşuları hemen dereye koşmuşlar, dereye atlamışlar ... Derenin derinliklerinde hepsi de tek tek boğulup gitmişler.
Keloğlan ise, sürüye çobanlık yaparak hayatına devam etmiş.
Keloğlan Kart Öküz masal oku masal sitesi masallar en güzel masallar masal sitesi masal arşivi masal kitabı Keloğlan Masalları