Bir yaz boyunca gölgesinde, dostluğu yaşadığım elma ağacı. Hüzünlerime, tasalarıma, sevinç ve mutluluğuma ortak oldu. Bana nasılda arkadaşlık ederdi. Uyanınca, annem ve güneşten sonra ona merhaba derdim. Bulutlu yağışlı günler, pencereden ‘günaydın’ diye bağırırdım.
Benim özgürlüğüm güneşin parlak ışıklarına bağlıydı. Annem güneş doğunca, elma ağacının yanına gidip, onunla konuşup, gölgesinde oynamama izin verirdi. Elma ağacının dallarında salıncağım asılıydı. Salıncağımla bir oyana, bir bu yana sallanır, en güzel şarkılarımı söylerdim. Kuşların, dallarında uçuştuğu, yaprakları arasında saklambaç oynandığı elma ağacım; benim en iyi arkadaşımdı. Kuşlar dallarına konar, uçar. Bir aşağı dala, bir yukarı dala inip çıkıyorlardı. İlkbaharda güneşi görünce, yeşil yaprakların arasında rengârenk çiçeklerin üstünde rengârenk kelebekler uçuşurdu.
İçimden diyorum ki bu kuşlar kendi aralarında ne güzel, hiç kavga etmezler, insanlara ve ağaçlara hep şarkı söylerler. Akşam olunca yuvalarına benim gibi koşarlar. Kuşlar kelebekler ve elma ağacı ayrılmaz arkadaşlardık. Babam işten gelince beni elma ağacının altında bulur. Sıcak yaz gecelerinde akşam yemeğini elma ağacının altında yerdik. Ama geceleri kuşlar olmazdı. Sadece bir kuş uçar giderdi. Onu babama sordum. “Yarasa” kuşu derdi. Geceleri yıldızlara bakar yerde onların kırıntıları ateş böcekleri bahçede oynaşırlardı.
Bu mutluğun kâbusa dönüşeceği günler yaklaşmıştı. Sonbaharın son sıcakları, elmalar olgunlaşmış, kırmızı, al elmalar toplanacak günleri bekliyordu. Bazı günler ben yorulmayayım diye elma ağacı kırmızı elmaları yere düşürerek bana sunardı.
Ne yazık ki o gün olanlar oldu. Elma ağacının kırmızı elmalarına dayanamayan yaramaz bir çocuk, uzaktan bir taş atmış. Elma ağacından kafama bir kaç elma ile taş düştü. Anneciğim diyerek başımı tuttum ve elimi başıma götürdüm. Kırmızı elmanın alı gibi al kanlarda elime geldi. Bütün suçu elma ağacında gördüm. Seninle ne güzel dosttuk. Dost dostuna böyle yapar mı dedim? Ayağımla elma ağacına vurdum vurdum. Bir daha elma ağacının yanına gitmedim. Elma ağacı da çok üzülmüştü. Elmaları bitince kimse yüzüne bakmayacaktı. O da biliyordu ama derdini anlatamazdı. Çünkü konuşmayı bilmiyordu.
Gel gelelim bahar oldu. Bütün ağaçlar yeşerdi. Elma ağacı yeşermiyordu. Küsmüştü dünyaya, meyve vermeyecek diyordum. Çünkü en iyi dostunu kaybetmişti. Çiçekleri eskisi gibi açamadı. Kuşlar, arılar, kelebekler eskisi gibi dallarında uçuşup şarkılar söylemiyordu. Buna çok üzüldüm. Barışmaya karar verdim. Gittim halini hatırını sordum. Yine dost olalım dedim. Annem de söyledi “senin suçun yokmuş.” ‘Yaramaz bir çocuk atmış taşı’ dedim. Ağacın dallarını öptüm öptüm. Birkaç gün sonra ağaç çiçeklerini açmaya başladı. Ben bu olaya çok sevindim. Artık elma ağacı benimle barışmıştı.
Tekrar kuşlar döndü cıvıl cıvıl, arılar, kelebekler uçuşuyordu. Akşam babama sevinçle ağacın çiçek açtığını söyledim. “Bunun nasıl olduğunu anlayamadım?” Dedim. Babam ‘sevginin gücü’ diye cevap verdi.
Muallim AYHAN BİNGÖL
SEVGİNİN GÜCÜ elma ağacı masallar ve hilayeler Muallim AYHAN BİNGÖL