SUSAM İLE ÇÖREK OTU
Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde mutlu evlerin küçük mutfaklarının birinde iki can arkadaş yaşarmış. Öyle ki gündüzleri beraber oldukları yetmiyormuş, geceleri de geç saatlere kadar bir aradaymışlar. Yaz aylarının bunaltıcı sıcağından, balkona kadar uzanan ağaçların dalları altına sığınan bu iki dost, birlikteyken çok güzel vakit geçirirlermiş. Sabahlara kadar sohbet ederlermiş, gene de uykusuzluktan şikâyet etmezlermiş.
Bu iki dosttan büyük olanının adı Susam, küçük olanının adı Çörekotuymuş. Susamla Çörekotunun aralarında on küsur yaş varmış ama bu onların arkadaşlığına engel olmamış. Susam, Çörekotunun çocuksu hareketlerine kimi zaman gülermiş, kimi zamanda onu kırmayacak şekilde kızarmış ama Çörekotu asla üzülmezmiş. Çünkü onlar çok iyi dostlarmış.
Bu iki dost, ev sahiplerinin onları mutfağa kilitlemesinden çok rahatsızmış. Öyle ki “İyi ki şu balkon var, yoksa fırın tepsisinin yanında beklemekten ömrümüz tükenirdi” diye mırıldanırlarmış.
Bir gün ev sahipleri Şehriye Hanım, çarşaf böreği yapmaya niyetlenmiş. Bunu duyan Susam’ın canı çok sıkılmış ve hemen bu kötü haberi biricik dostu Çörekotuna yetiştirmiş. Gel görelim Çörekotu, bu habere üzülmek şöyle dursun sevinmiş, çünkü o, bir işe yaradığını hissedince mutlu olanlardanmış.
Susam, arkadaşının olaya farklı açıdan bakmasını çok beğenmiş ve yeniden gülüp oynamaya başlamış. Çalışmak gerçekten güzel bir şeymiş çünkü.
Ve beklenen saat gelmiş. Şehriye Hanım, börek için kolları sıvamış. Muzip Çörekotu evin hanımına şaka yapmak istemiş ve hemen mutfak dolabının çekmecelerinden birine gizlenmiş. Onun gizlendiğini gören Susam da gülmeye başlamış. Susamın neye güldüğünü anlayamayan Şehriye Hanım, türkü söyleye söyleye yufka açmaya koyulmuş. Tepsinin üzerine dizilen sekizinci yufkayı gören Susam, hemen vazifesine başlamış ve küçücük ayaklarıyla tepsinin üzerinde gezinmeye başlamış. Dostunun ayak seslerini işiten Çörekotu gizlendiği çekmeceden çıkıp Şehriye Hanım’ın kulağına kadar eğilmiş ve “Böö” diye bağırmış. Amacı Şehriye Hanım’ı korkutup, eğlenmek olan Çörekotu, ev sahibinin çok korktuğunu görünce yaptığına pişman olmuş, başını eğmiş ve hemen börek tepsisine atlamış. Dostunun gezindiği yerlerde başı öne eğik şekilde o da gezinmeye başlamış.
Çörekotu, “Eğer tepsinin her yerinde güzelce gezinir ve böreğin güzel olmasına katkı sağlarsam Şehriye Hanım’ın gönlünü kazanabilirim.” diye geçirmiş içinden.
Tepsinin içinde bir o yana bir bu yana gezinen Çörekotu ve Susam fırının içine girecekleri için korkmaya başlamış. Çünkü ev sahipleri Şehriye Hanım çok unutkanmış ve onları fırında unutup yakma ihtimâli varmış. Neyse ki korktukları olmamış ve becerikli Şehriye Hanım, tam zamanında fırından çıkarmış üzerinden buluta benzeyen dumanlar yükselen tepsiyi.
Yaz aylarında güneşten yeteri kadar karardıkları için daha da kararmak istemeyen Çörekotu ve arkadaşı hemen aynaya koşmuş. Renklerinin değişmediğini görünce bu iki sevimli arkadaş, sevinçten birbirlerine sarılmışlar. Ve zıplaya zıplaya börek tepsisine dönmüşler.
Saat üç olmuş, saatin içinden kuş çıkmış ve “Guk Guk” diye ötmüş. Tam da bu sırada Şehriye Hanım’ın misafirleri Nehir ile Irmak gelmiş. Şehriye Hanım onlara “Hoş geldiniz” der demez mutfağa koşmuş. Ve hızlı bir şekilde masayı hazırlamaya başlamış. Acele eden Şehriye Hanım, pembe çiçekli masa örtüsünü bulamayınca, Susam ile Çörekotu masa örtüsünün iki ucundan tutarak ev sahiplerine uzatmış ve yeniden yerlerine yani tepsiye girmiş.
Kadıncağız, Çörekotu ile Susam’a teşekkür ederek, elindeki örtü ile misafirlerinin yanına gelmiş. Onların her birine “Nasılsınız?” diye sorduktan sonra, “Hadi buyurun, sofra hazır” diye hazırladığı masaya davet etmiş.
Nehir, Irmak ve Nehir’in büyük kızı Pınar ile küçük kızı Su masada yerini almış. Misafirler, Şehriye Hanım’ın ısrarları üzerine her şeyden tadacaklarına dair söz vermiş. Sıra çarşaf böreğine gelince, Susamla Çörekotu’nun içini büyük korku kaplamış. Bu iki arkadaş, “Misafirlerden biri, ya canımızı yakarsa deyip”, korkudan tir tir titremeye başlamış.
Yemek yiyenlerin en küçüğü, yani Su, tabağına aldığı börekten bir parça koparıp ağzına atmış ve işte o zaman olan olmuş. Zavallı Susam, bu küçük kızın azı dişinin arasında sıkışıp kalmış.
İki diş arasında, karanlık bir yerde sıkışıp kalan Susam, korkudan oracıkta bayılmış çünkü o karanlıktan çok korkarmış. Şehriye Hanım, Susam’ın bu korkusunu bildiği için fırına pişirmek için börek tepsisini koyduğunda, hemen fırının lambasını yakmış; ama korkulan şey gene olmuş.
Masanın ortasında pembe çiçek ve altın yaldızlarla süslü servis tabağının bir köşesinde oradan oraya koşan Çörekotu’nun tek düşüncesi varmış: Dostunu o sıkıştığı yerden kurtarmak ve dostuna kavuşmak.
Çörekotu dostuna kavuşmak için şöyle bir plân yapmış: Önce küçük kızın eline bir kürdan verecek sonra da ona dişini temizlediğinde rahatlayacağını fısıldayacakmış. Kürdanın hareketiyle de arkadaşı Susam, sıkıştığı yerden kurtulacakmış.
Ve gerçekten de bunu başarmış. Su, denileni yapmış ve elindeki kürdanı dişleri arasında oynatmış ve Susam sıkıştığı karanlık yerden, pırt diye masaya zıplamış.
Daracık yerde sıkışıp kalan Susam, biraz kötü görünüyormuş. Çörekotu, arkadaşına iyi olup olmadığını sormuş ve “İstersen hastaneye gidelim” demiş. Susam, arkadaşının uzattığı bardağı almış ve lıkır lıkır su içmiş. Sonra da “İyiyim” demiş ve biricik arkadaşı Çörekotu’na sımsıkı sarılmış.
İki arkadaş birbirlerine öyle bir sarılmışlar ki onları gören Kakao, Pudra Şekeri’ne “Biz de dostuz ama bugüne kadar onlar gibi birbirimize sımsıkı sarılmadık” demiş.
Pudra Şekeri “Kakao haklı” demiş içinden. Baharat şişelerinin yanından zıp diye mutfak çekmesine zıplayan Pudra Şekeri, Kakao’nun yanağına kocaman bir öpücük kondurmuş ve ona sımsıkı sarılmış.
Susam’ın Çörekotu ile Pudra Şekeri’nin Kakao ile, Şehriye Hanım’ın da misafirleriyle sarılıp gülüştüğünü gören insanlar, o gün bugündür dostlarına sarılır ve onlarla vakit geçirmekten mutlu olurmuş.
Mine TAŞDEMİR
Susam Ve Çörek Otu Masalı masallar masal oku hikaye oku çocuk masalları ilginç masallar Mine TAŞDEMİR