vehbi akasya yazan ozanımızı kutlarım. asırlar boyu okunacak bir şiir bu
Aşkın Ekseni
İnce eler, sıkça dokur yüreği
Çağından sorumlu bakandır ozan
Bu uğurda, tükenmez hiç süreği
Çırayı diliyle yakandır ozan
Türlü türlü nağmeler arkasında
Demet demet çiçekler terkisinde
Arada bir seller akar yasında
Nice görülmez gam çekendir ozan
Her gönlün bir leyla’sı var bilirim
Hele yol aç, ben arkandan gelirim
Bundan ötesine, yapamam yorum
Çorak toprağa gül dikendir ozan
Ümit soluyana, adeta beşir
Hakikat adına, mesleği neşir
Diplomasız, ağır sıklet güreşir
Kendi bileğini, bükendir ozan
Onun gözleminde, tüm dünya sıla
Heybesinde gurbet, çıkıyor yola
Irmak, deniz, çayla, girip kol kola
Her mevsimde duru, akandır ozan
Sedefi keşfeder, bulur inciyi
Sarsıntıdan önce, görür öncüyü
O doğurmaz amma, çeker sancıyı
Kara bulutlara, çökendir ozan
Farklı nefeslerde, bulur hep âhenk
Yüreği terazi, vicdanı mihenk
Sanki Nebi’lerin ashabına denk
Her ortama huzur ekendir ozan
Yüce Yaradan’dan besler aşkını
Her can ile pekiştirir meşkini
Buralardan taşır cennet köşkünü
Sarıldığı ile, kokandır ozan
Ali Rıza MALKOÇ 4/12/2011 Samsun
Sürek : Süren, devam eden zaman.
Terki : Binek hayvanlarındaki eyerin arka bölümü,heybe
Beşir : beşaret veren, müjdeci
Neşir : neşreden, yayıncı
Sarsıntı : deprem Mecazi anlamı: beklenmedik olumsuz gelişmeler
Meşk: Değer verdikleri ile cani gönülden birlikte olma
Ali Rıza MALKOÇ Şiirleri
Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.
İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.
Benzer Ali Rıza MALKOÇ Şiirleri:
Vasiyetnâme (2)
-oğula, oğullara, oğulverenlere –
Vâsi atanırsa, hür iradene
Aklını, fikrini çaldırma oğul
Sorumluluğun var, can varedene
Vazifen yaşatmak, soldurma oğul
Hem dünyalık gözün, hem kalbî gözün
Açık olsun, herkes anlasın sözün
Dimdik dursun başın, hep gülsün yüzün
Su ver fidanlara, öldürme oğul
“İnsan insan” diye yola çıkarlar
İki laf eylesen, sözü tıkarlar
Doğmasa da güneş, eriyor karlar
Hukuksuza pabuç deldirme oğul
Taş üstüne taş koyanlar, taş atmaz
Gönül mimarının, çivisi batmaz
Hakk’ı bilen, halka rağmen dayatmaz
Görgüsüze set ol, güldürme oğul
Acı acı, büyüttük bu ağacı
Meyve değil, zehir sundu ne acı
Dünya nimetleri, başının tacı
Sakın ha olmasın, aldırma oğul
Bahçende yetişsin, çiçekler, renk renk
Gönül harmanımız, gülistana denk
Çeşitlikte huzur, bütünlük ahenk
Gayrısını kalbe doldurma oğul
Nereden Baktığın, nerde durduğun
Önem taşır, hayalinde kurduğun
Kimi matemdedir, kimine düğün
Selâmı-sabahı kaldırma oğul
Çıkmaz sokak, kör düğümde yol aldık
Zulüme denk, horlanmayla hâl aldık
Çiçekten bal, yanan daldan kül aldık
Zirveleşen ruhu, böldürme oğul
Malkoç Ali, Rıza göstermez buna
İnsan haykırmalı, ve çözüm suna
Dünyanın ekseni, kayıyor kana
Despotun çarkını, oldurma oğul
Ali Rıza Malkoç Bursa, 27/11/2010
Vâsi: Akılca noksan veya ölen kişinin tüm hak, yetki ve sorumluluklarını yöneten kimse
Mâtem: Yas, elem, keder, üzüntü
Despot: Baskı ile yönetimi yöntem edinmiş zorba
Ali Rıza MALKOÇ
Yığın yığın gerçekler, yığınlara dert ekler
Sürmez dayatma ile, bir gün gelir de tekler
Duvarlar örülüyor, tutuşuyor etekler
çağlayanlar önüne, set çekilsin dilemem
İnsanlık katsayısı, seninki kaç bilemem?
Renk renktir desen desen, kimi gözü elâdır
Farklı fikir inançlar, pas-küf değil cilâdır
Herkesi bir görmeyen, hukuk başa belâdır
İşledi bak gönlüme, izlerini silemem
İnsanlık katsayısı, seninki kaç bilemem?
Ufkunuz daraldıysa, gezin yedi kıtayı
Medeniyet aşkına, yükseltelim çıtayı
Meczuba yetki versek, yapmazdı bu hatayı
Milyonlar ağlıyorken, inan ki ben gülemem
İnsanlık katsayısı, seninki kaç bilemem?
Ortaçağ zihniyeti, hortladı hak hukukta
Yasama yasta olsun, yürütmeye ver dikta(!)
Halkın iradesini, asalım bir şafakta (!)
Bu yol çıkmaz sokaktır, kin döşeli gelemem
İnsanlık katsayısı, seninki kaç bilemem?
Yazık edilir yazık, mazime tarihime
Kime kefen biçtik hem, söyleyin beyler kime?
Hasta olan görünür, ya baytara hekime
Salgın var çağımızda, fikriyatsız ölemem
İnsanlık katsayısı, seninki kaç bilemem?
Ali Rıza Malkoç Bursa 13 Şubat 2010
Ali Rıza MALKOÇ
Söylenen bunca söz kalmış öğütte
vefa; semtin adı "bile" değilmiş...
Balık çıkmış, güneşlenir söğütte
İnen yağmur küle, "göle" değilmiş...
Hani insan donup kalır ya bazen
Dört mevsim gözünde tüllenir hazan
Ne dinleyen anlar, ne mutlu yazan
Yolculuk gönülden "dile" değilmiş...
Öğütür zamanı, akrep-yelkovan
Bize mekân dünya, arıya kovan
Temelsiz bir ömür, besbelli yavan
Kâinat bir gurbet, "sıla" değilmiş...
Yanılt beni, zannımdan geri çevir
İşte bu beklenen, yakışan tavır:
Fikrine yapışan putları devir
Her ter ve gözyaşı, "çile" değilmiş...
Kimi din satıyor, tezgâhında din!
Kin doldurur kimi, heybesine kin!
Kandan beslenenin, hüsranı yakin
Saplanan her çivi, "nala" değilmiş...
Rekabetle, husumet bir tutulur,
Sözler yara açar, öz uyutulur
Sunulan mı?... ne yenir, ne yutulur
Bütünlük görüntü "ile" değilmiş...
İnsan var darası özünden ağır
Bencil, poliyüzlü, ukalâ, sağır
Gir sen de şiire, bağır ha bağır:
Bunca naz ve endam "güle" değilmiş...
İnsana yatırım yapıp da kes ye (!)
Kazandığın, helâl midir keseye?
Dilerseniz, yazalım dört köşeye :
Ölmüşüz, okunan "sâlâ" değilmiş...
Ali Rıza MALKOÇ 22/05/2010 Bursa
Ali Rıza MALKOÇ