Dersimi Kuştan Aldım
Koydum başım yastığa,
Kuş sesleniyor bana,
Kalk gafil oradan,
Zikir gerektir sana.
Dersimi kuştan aldım,
Oldu beni üstadım,
Zikirdeyiz dil dile,
Seherlerde kuş ile.
Gözlerimle andım ben,
Her biri kanla doldu,
Aşkın ile yandım ben,
Bu kul Sen’de kayboldu.
Dersimi kuştan aldım,
Oldu beni üstadım,
Zikirdeyiz dil dile,
Seherlerde kuş ile.
Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan
Yûnus KOKAN Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Aşk
Aşk, delilik...
Aşk, velilik...
Bil, bir bilinmezlik.
Aşk, menekşe...
Aşk, gerekçe...
Sökülmeyen tek kelepçe.
Aşk; gül demek,
Bülbül demek,
Bülbüldeki vefâ demek.
Aşk; can demek,
Cânân demek,
Canından geçmek demek.
Aşk, er demek,
Eren demek,
Huşûya ermek demek.
Aşk, “Bir” demek,
Secde demek,
Kendinden geçmek demek.
Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan
Yûnus KOKAN
Sen Bu Şiirle Diril
Bir şâir bin şiir,
Bin şâir bir şiir.
Âşık cezbededir, bil!
Rabbini Kur’an’la bil.
Yûnus geziyor il il,
Sen bu şiirle diril!
Azaplara atar, bil!
Hikmetsiz konuşan dil.
İnsan ölümsüz değil,
Sen Hakk önünde eğil.
Sözümüz bâtıl değil,
Secden imana delil.
Sen bu şiirle diril,
Belki sana bu son zil.
Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan
Yûnus KOKAN
Seyit Onbaşı
Çelik püskürtüyor deniz,
Ve Mecidiye Tabyası’nı altüst eden ateş,
Mermi yağıyor âdeta,
Cesur Mehmetçiğimin üzerine.
Ve bir emir
Takım subayı Fehmi Bey’den:
Sığınağa gir, asker hemen!
Allah’ın erleri sığınağa girer,
Cephaneliğe bir mermi isabet eder,
Kahraman Mehmetçik şehadete erer.
Seyit Onbaşı bayılmıştı,
Ayağa kalktı
Ve etrafa baktı,
Gözü omuz omuza çarpıştığı
Yiğitleri aradı,
Ayakta bir tek Ali vardı,
“Ey Ali! Arkadaşlar neredeler?” oldu suali,
On dört şehit verdik,
Ve yirmi dört yaralımız var Seyit, der Ali.
Ayakta kalan Seyit Onbaşı
Bir de Ali ,
Koca Seyit denize bakar,
Düşman gemileri alev saçar
Ve tabyada kullanılabilir
Bir tek top var,
Haçlı ittifakı kıyıya
Yaklaştıkça yaklaşır,
Top mermisini kaldıracak alet arızalıdır.
Seyit’te büyük bir heyecan,
Ali’den yardım umar,
“Yardım et yâ Ali!
Yardım et ki şu gülleyi sırtlayayım.”
Ali bir yerdeki mermiye,
Bir de Seyit Onbaşı’ya bakar,
Bu mermi tam iki yüz yetmiş altı kilo idi,
Kaldıramazsın Seyit! Dedi,
Kaldıramazsın o mermiyi.
Lakin Seyit kararlıydı,
O mermi yerden kaldırılmalıydı,
Başka çare kalmamıştı,
Bir deneyeyim diyerek
Merminin yanına vardı.
Ve ellerini
Kartal pençesi misillü açarak:
“Bismillah!” dedi,
Mermi baştan ayağa yağlıydı
Ve ellerinden kaydı.
Koca Seyit ellerini
Toprağa buladı,
Mermiyi iyice kavradı,
“Yâ Allah! Bismillah!” dedi
Ve mermiyi sırtladı,
Sendeledi; ama pes etmedi.
Merdivenlerini güçlükle çıktı topun,
Ve sürdü mermiyi ağzına namlunun.
Zaman çok dardı,
Namluyla düşmanı hedef aldı,
Mesafeyi ayarladı,
“Bismillah!” dedi,
Ve topu ateşledi.
İşte o an وَمَا رَمَيْتَ اِذْ رَمَيْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ رَمٰىۚ (Dipnot) âyeti,
Gönüllerde yankılandı,
Mermi en önde geleni yakaladı,
Ocean denen gemi
Arkasından yaralandı,
Harmanladı,
Etrafındaki tüm gemiler kaçıştı,
Allah’ım O nasıl bir kaçıştı?
Zaferden sonra,
Seyit Onbaşı’nın yanına gelen,
İsteğidir kumandanların,
Bir fotoğraf için,
O merminin kaldırılması Seyit’ten.
Uğraşır, uğraşır
Bir türlü kaldıramaz mermiyi,
Seyit kan ter içinde stresten,
Ama ne çare,
Kalkmaz bir türlü mermi yerinden.
Mermiyi ne kaldıran,
Ne de atan Seyit’ti belli,
Çaresizlik anında etmişti tecelli,
Yetişmişti imdada kudret-i ilahi.
Kumandanların şaşkın bakışlarla bekleyişi,
Ve paşanın sormadan edemeyişi:
Evladım! O zaman nasıl kaldırdın bu mermiyi?
Seyit’ten gelen cevap manidar mı manidar,
Çıktı mı Kumandanım gâvur karşıma,
Biiznillah yine kaldırırım,
Ve yine sürerim mermiyi namluya.
Şâir’ül İslâm Yûnus Kokan
(Dipnot): “Ve attığın zaman da sen atmadın, fakat Allah attı.” (Enfâl Sûresi, 8/17)
Yûnus KOKAN