Eskiciden, Yeni Büro Sandalyesi
Konu evime gelen sandalye hikâyesi,
Eskiciden alınmış bir büro sandalyesi...
Düzen yoksunluğundan dert içerisindeydim,
Sıkıntılarımızla usul bilmemekteyim...
Bu yüzden bel, boyun, sırt, göğüste, ağrılarım,
Kollarım, dirseklerim ve ayak tabanlarım...
Her birisinde fıtık romatizma kökenli,
Astım, tansiyon, derken yaşarım ürkek hâlli...
Davranışım sevilmez saygım eksilmese de,
Hoşgörüm hâlâ sonsuz şahsımız itilse de...
Sıkıntımın bir kısmı hep duruş bozukluğu,
Odamın düzensizliği, imkân yoksunluğu...
Ya verilmiş ilaçlar şifa sağlamıyorlar,
Zehirlenmiş gibiyim ruhsatlı hastalıklar...
Evin biçimsizliği kedilerin çokluğu,
Şükür ev sahibim vermez huzursuzluğu...
Bugün yine meşguldüm yatak, yorgan yıkadım,
Etrafı, temizledim, sonra yorgan kapladım...
Odamı düzenledim, ekran karşıma geldi,
Hiçbiri hakkım değil yüreğimiz incindi...
Kediler doysun yeter Rab rızası gereği,
Çünkü onlar da kuldur merhametin ereği...
Yeni sandalye aldım odayı düzenledim,
Bu büro sandalyesi az keyif edeceğim...
Elden düşme sayılır getirdiler evime,
Kocaman siyah bir şey gerektir ki neyime...
Besmeleyle oturduk haddim olmayarak,
Biraz da duygulandık çünkü etmiyorduk hak...
Gerçekten de yaradı biz, boşa yaşamışız,
Ayaklar kuvvet aldı rahatladı sırtımız...
Az alçak olduğundan dirseklerim düzeldi,
Sinir sıkışmalarım fazla engellenmedi...
Eski sandalyemizi önümüze uzattım,
Caiz hâlle ayak ayak üzerine attım...
Hakkım olmayacaktı bu güzelim sandalye,
Haddimi bilmiyorken vicdanım sızlar niye?
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK Şiirleri
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Akşam Yemeğim Zeytin, Peynir Ve Çaydır
Tenha mahallelerde bakkal veya manav yok,
Kasap, dersen olmuyor merhametim biraz çok...
Yemek de bilmiyoruz biraz tecrübesiziz,
Vakit olmadığından hem de olmuyor leziz...
Zeytin, peynir ve reçel çoğu zaman ekmeksiz...
Veya bayat ekmekle öğünler geçiririz...
Şehre indiğim olur haftada bir iki kez,
Otuz yıl dahi geçse şükür Rab'bime bin kez...
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Dolmuşlar Israrla Almıyorlardı
Parasız binmiyorduk yanlış da yapmıyorduk,
Fazlalık sayılmıyor laf da konuşmuyorduk…
Yüzüm mü gülmezdi de dolmuşlar almazlardı,
El işaretleriyle bize laf atılırdı…
Kadın bile şaşırdı dedi, dolmuş almadı,
İçi boş dahi olsa uzaklaştı ve ayrıldı…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Kedim Yine Bilgisayar Faresi Yakalamış 14
Bilgisayar masama çıkmış oynamaktalar,
Bunlar cahil kedi laf anlamamaktalar…
Derken bir fare düşmüş kovamızın içine,
Sabah kalktım bir baktım farem kaybolmuş yine…
Baktık kova içinde hayvancağız aç susuz,
Rab mahlûkatlarına davranılmaz duygusuz…
Bir parça peynir verdik üstüne kurabiye,
Yazın şu sıcağında giyilir mi abiye?
Sonra dedim, fareye kaç ve canını kurtar!
Fare, bize yalvardı dedi, canım çeker nar…
Dedik, al sana bir nar etrafa dökmeden ye,
Kabuklarını da sat rastlar isen deveye…
Dedi, sen ne iyisin Rab senden razı olsun,
Kitapların satılsın cebin parayla dolsun…
Dedim, sana teşekkür hem de kalpten yürekten,
Hem ne de çok bıkmıştım kazmadan ve kürekten…
Hemen kalktım demledim kaliteli Türk çayı,
Yanında bisküviyle kocaman da bir ayı…
Ayı, yalvarır durur bizi bu sefer affet!
Dolduruşa getirmişti lokantacı Rafet…
Dedim, affedeceğim ama bir şartım vardır,
Bekletmemek gerekir çay demini almıştır…
Hem kapı çalınmakta diyeceğim, çalmayın,
Hırsızlık kötü şeydir izinsiz şey almayın…
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK