Eğitim Sitesi

Veda Şiiri

Veda

Kıyısından geçtim

Dalgın bakışlarının.

İçim ürpererek

Bir sabah ayazı gibi,

Çıkıp gittin yalnızlığımdan.

Bil ki;

Sevgilerde sancır,

İnsan yüreğine de

Göz yaşı düşer.





Ahmet Canbaba

Ahmet CANBABA Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Ahmet CANBABA Şiirleri:

Bir Başkadır Benim Yurdum

Eser rüzgar,
Püfür püfür.
Eski yöresel evlerin önünde.
Çöküverir yere
Başı yazmalı nineler,
Eli oyalı gelin kızlar, yeni yetmeler.

Pencere kenarlarına dizilmiş çuha çiçekleri
Ve Afrika menekşeleri
Teneke kutularda.
Boyaları dökülmüş yaşlı binaların
Ayıbını kapatır karanlık.
Boncuk mavisinde cumba,
İşlemeli pervazlarıyla.
Yeşil sarmaşıklar sarmış demir parmaklıkları.
Birbirine omuz vermiş burada tarih,
Cumbalı kerpiç evleri ayakta taşır.
Hangi tarihe açılıp süslü kapılar
Kurgu dünyasına götürür insanları.
Kesme taşlarla döşenmiş sokaklardan
Taş merdivenle ulaşılır eski kemerlere.

Bir gün
Bir kahvenin verandasında
Keklik kanında çayını
Doğanın yeşilliğiyle yudumlarken
Düşlerinin kırıntılarında kaybolursun.
Görüntü avlayıp bakışlarınla
Hapsedersin
Belleğinin en ücra köşesinde ne yakalamışsan.

Sibirya sürgünleri yaşamış belki
Antik tiyatronun taş duvar işçileri.
Doğu figürleri içersin yapılardan.
Gelecek hayatı yaşatır geçmiş.
Bu eski şehirde durmuş zaman,
Bu eski odalarda rüyalar saklı.
Daracık sokaklarda dostça
Birbirine yaslanmış
Bu evler bir şeyler fısıldar.

Seramik heykelden askerler bekler
Eski yapıtların arsız karanlıklarını.
Bir sabır küpüdür yaşamak burada
Babil şaraplarının gizli mahzenlerinde
Antik öyküler büyüler herkesi.
Oya gibi işlenmiş taş evlerin
Duvarlarına yazıtlar kazılmış.
Evliyalar mescidine yüz süren
Nice tarikatlar kurulmuş burada.

Bir tarihi kaleden bakarsın
Tarihi bir filmin platosuna bakar gibi.
Tarlalarda ay çiçekleri
Dönmüşler ışığa doğru boyunlarını büküp.
Su çeker bir sarnıçtan
Zayıf ve kuru
Tahta barakalarla çevrilmiş bir avluda
Giritli göçmen kadın.

Çatlamaya durmuş tohumlar
Nasılda kurtulmak için çabalar
Bir kör sancıyla topraktan.
Doğa kıştan,
Baharlar sil baştan
Yeniden doğar gibi,
İnadına sarılır yaşama.
Gölün kenarında esvap yıkayan kadın
Başı yazmalı, ayağında yemeni.
Ya motorlu
Sandaldaki balıkçı,
Tutmuş sımsıkı
Bırakmıyor dümeni.


Ahmet Canbaba

Ahmet CANBABA

Babam Bir Göçmen İşçi

Hani bir gün ansızın

Çıkıp gitmiştin ya baba.

Hani çocuktum ya ben.

Hani amansız bir kış vardı ya

Dağların oymaklarında ayaz çatlardı

Sanki bir fısıltıya yıldırım çakar gibi.

Sanki bir çığ düşer gibi gözyaşına

Göz kapakların hapsederdi düşecek damlaları.



Düşüncelerin sultada

Tetikte bekliyordu

Sessiz baba.

Dam evlerde mertekler

Kerpiç duvarlar üstüne oturmuş uçları.

Buz sarkıtları bir kılıç gibi.

Beyaz karlarla örtülü dağların kıvrımından

Bir oymağı geçince ilk yaz dilleniyordu.

O ilk yazda çiçek açtı yeni diktiğin fide.

Issızlıklar gömülmüştü vadiye

Biz hala seni bekliyoruz baba.



Emeğini yüreğine yüklemiş babam !..

Koskoca şehirde yalnızdı çaresizdi.

Çocuklarının düşü uyandırırdı

Çalar saatten önce işe.

Sabah sessiz ve soğuk kaldırımlara düşerdi

Uykusuz gecelerinin mahmurluğu.

Ve buz keserdi parmak uçları

Su alan ayakkabıları içinde.

Ya plastik eldiven içindeki

Sızlayan elleri

Nefesine tutardın ısınsın diye.

Sonra kaldırımlarda ateş yakardınız değil mi baba.

Dudaklarınız titrerdi çaresiz kelimelere.

“Şimdi bir çay olsa

İçilir” derdiniz demli.



Bir göçmen işçiydin bu koskoca şehirde

Bir göçmen işçiyi aydınlatırdı

Gecenin odalara sinen karanlığını kovarken

Yaktığın lamba.

Uyanır mıydın şimdi bir tatlı nefese.

Unuttum diyordun kadınımın yüzünü

Unuttum çocuklarımın gülüşünü.

Ve çomarın havlamasını olur olmaz sese.



Bu koskoca şehrin sokaktan damarları,

Dolup dolup boşalıyordu insanlarla ve dertle.

Asfalta siy diren delik su borusunun

Tamiratı için ordaydılar.

Sen hıncını kazdığın toprakta

Sabah ayazını içiyordun mutluluğu için çocuklarının.

Kiminin içine yel girmiş gibi

Gurbet çeken sevişmenin düşünde,

Sarı saman tınazında mevsimin

Aşklarını düşünürdün çocukluğunun.

“Aşkımız kuşluk vaktinde güzeldir” derdin.

Ya mahmur dudaklarda öpüşmenin tadı,

Bir hayal görür gibi.

Kaldırıldığın hasta hanenin yatağında

Başın dönüyordu hala

Düşüp bayılışından bu yana.



Bir gelini bezer gibi papatya.

Güneşe selam durur gibi ay çiçekleri

Gerdan kırarlar boyunlarını büküp.

Çiğ taneleri yaprak uçlarında

Damlalarını döküp

Birazdan buhar olacaklar

Yazdan kalma güneşin tortusundan.

Ve sonra üşüyeceksin sıcaklar içinde

Bir zemheri ayazında.

Dokunacak doğanın elleri gizli

Belki de bir pastırma yazında.

Kendine geleceksin babam.

Yalnızca hasret nöbet tutacak

Yanı başında.



Ahmet Canbaba

Ahmet CANBABA

Öğüt

ÖĞÜT

Sen uslu çocuksun küfür
Etme dedi biri bana
Olur olmaz kimselerle
Yatma dedi biri bana

Her şeyi bilmesem hani
Çocuk görüyorlar beni
Bıyığım terlemiş, yeni
Yetme dedi biri bana

Bir kemik kalmış bir deri
Bilinmez kaldığı yeri
Bulunduğun yerden geri
Gitme dedi biri bana

Bulaşma zorba sapığa
Uğrama yumruk, tepiğe
Sakın ha ite, kopuğa
Çatma dedi biri bana

El almadık henüz pirden
Panikleyip kaçtık şerden
Boyumu görüp te yerden
Bitme dedi biri bana

Aklı başındaymışım cin
Ne kork nede halkından sin
İyi olmaz kimseye kin
Gütme dedi biri bana

Ne pulum var nede param
Dürüstlüğe hayal kuram
Helal kazancına haram
Katma dedi biri bana

Canbaba der nasıl bu hal
Ticarette dürüstçe kal
Hiç kimseye kusurlu mal
Satma dedi biri bana

AHMET CANBABA

Ahmet CANBABA

Veda Şiiri