Evvel zaman içinde kalbur saman içinde cinler cirit oynarken eski harman içinde ben deyim şu ağaçtan siz deyin şu yamaçtan uçtu uçtu bir kuş uçtu kuş uçmadı gümüş uçtu gümüş uçmadı memiş uçtu uçar mı uçmaz mı demeye kalmadı anam düştü eşikten babam düştü beşikten biri aldı maşayı biri kaptı kaşağıyı dolandım durdum dört köşeyi vay ne köşe bu köşe dil dolanmadan ağız varmaz bu işe şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi şu köşe güz köşesi diye iki tekerleği üç yuvarlarken aşağıdan sökün etmez mi maraş paşası hemen bir sarıya bir fare deliği bulup attım kendimi dışarı gel gelelim şu mahallenin yumurcakları haşırı mı haşırı bir fıske vurdular enseme gözlerim fırladı dışarı bu öfkeyle minarenin birini belime soktum darıdır diye kubbelerini dersen cebime koydum borudur diye abdurrahman çelebi de bir çifte attı geridur diye bende tuttum kuyruğundan ileri diye o gitti ben gittim az gittim uz gittim dere tepe düz gittim çayır çimen geçerek lale sümbül biçerek soğuk sular içerek altı ayla bir güz gittim bir de dönüp ardıma baktım ki ne bakayım gide gide bir arpa boyu yol gitmişim.
Masal Tekerlemeleri tekerlemeler çocuk tekerlemeleri tekerleme sitesi