Eğitim Sitesi

Kimim Ben Şiiri

Kimim Ben

Kimim ben?
Neden yaratıldım?
Şiir yazmak için mi?
Şarkı yazmak için mi?
Koyun, inek bakmak için mi?
Tarlaya gitmek için mi?
Otellerde çalışmak için mi?
Çocukken oynamak için mi?
Okula gitmek için mi?
Ne için?
Yaşadığı hayata giren daha bir çok şeyle.
Yaşadım.
Yaşıyorum.

Bülent Tüsen

Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri

  

HALDUN GİRİŞKEN Ya Barış kardeş Allah aşkına bu ne biçin şiir yaa. Sen buna şiir diyorsan hayret doğrusu. PES DOĞRUSU... Şiir dediğin şiir gibi olacak. Eğer bu şiirse ben bir günde tam 500 tane şiir yazar 10 tane kitap bastırırım. Rahmetli Nazım Hikmet boşuna dememiş "1000 tane şiirin 10 tane kitabın olacağına 2 tane şiirin olsun ama herkesin dilinde olsun." LÜTFEN KAFİYELİ ŞİİR YAZALIM. SAYIN NAZIM HİKMETİN DEDİĞİ GİBİ. AZ OLSUN AMA ÖZ OLSUN. Herkese sevgilerimle.

Yazılan son 1 yorum gösteriliyor.

İçerikle ilgili 1 yorum yazılmış.

Benzer Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri:

Ğeribler Kenti

Seni gördüğümde, içerim yanar,

Seslenirem sana, sen ağlama yar,

Kurumuş Anzele, Hamravat, pınar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Anlatsam geçmişi, zaman yetmiyor,

Gülistan kalmamış, bülbül ötmüyor,

Hiçbir belde senin yerin tutmuyor,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ben u sen karanlık, Hançepek ıssız,

Bağları virane, bağbanı sessiz,

Hem eşi, dostu yok, hem de çaresiz,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Gazi köşkü mahzun, güz akşamında,

Şad akmıyor Dicle nehri, yanında,

Mardinkapı şen olmuyor sonunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Kırklardağı diye bir yer var mıdır?

Hevsel bahçaları tarumar mıdır?

Belli değil, kış mıdır, bahar mıdır?

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saraykapı yıkık, sokakları dar,

Aslanlı çeşmenin yerinde duvar,

Gazel olmuş, dağda duman yeri var,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne Yenikapıda kalmış atlılar,

Ne fincanı durur, ne etrafı var,

Dillere takılmış, vallahi o yar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne meclisi kalmış, ne âlimleri,

Ne ipek şalları, ne kilimleri,

Memleket unutmaz, o zalimleri,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Dörtkapıdan, kimler girmiş buraya,

Taşı gibi rengi çalmış karaya,

Derman imiş, meyankökü yaraya,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Komşular darılmış, bizlere küsmüş,

Eyvanda cümbüşlü, fasıllar kesmiş,

Baharın nesimi, başka tür esmiş,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Çay önünde vardı, karpuz bostanı,

Kara hübür bitmiş, kalmış yabanı,

Ğeriblerle dolmuş, şehrin her yanı,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



İçkale hıraba, kopmuş kapısı,

Merhametsiz elde, çökmüş yapısı,

Kalplere kazılı, gerçek tapusu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ağlayan gözümde, yaşım kan oldu,

Fiskayaya baktım, içim yan oldu,

Seni seven, inan yarım can oldu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Şark bülbülü Celal, yaş destanında,

Anlatmış hayatı, hayal sonunda,

Yatacağız bir gün, senin koynunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saygılarımla.



Haziran_2010

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Diyarbekir

Bereketli vadiyi yaran Dicle’ye bakıp,

Fiskaya’nın başına otur, biraz nefeslen

Selahaddin Eyyubi otağ kurmuş karşıda

Tarih karanlığından surlara doğru seslen.



Asurlu, Pers, Emevi, Abbasi, Selçuklular,

Artuk, Eyyubi, Akkoyun, Osmanlı derken.

Hüküm sürmüş asırlarca, bu muhterem şehirde

Tarihine saygı ile değer vermiş, giderken.



Çevresi kalkan gibi, karataşla örülü

Çin seddinden de eski, surların Diyarbekir

Seksen iki burcu var, onaltı da kalesi

Beşbuçuk kilometre, turların Diyarbekir



Kırklar dağı etekleri, kör olası Suzan’la.

Türkü olup iz bırakmış, yanık Celal sesinde.

Şeyh Muhammed düzlüğü, mezarlık arenası

El üstünde taşınanı, saklıyor sinesinde.



On gözlü köprü hala, duruyor asaletle

Azgın suyun karşısında, o eğilmez başıyla.

Ne canlar yitirilmiş, bu mahzun memlekette

Neler görmüş kim bilir, şu ihtiyar yaşıyla.



Yapılış esnasında, hikayeleri farklı

Burçlardan Yedikardeş, Keçi ve Evli beden

Ustanın sanatına, çırağın haykırışı

Geçmişte ölümüne savunulmuş kaleden.



Çevresini kuşatan yüksek ve geniş surda

Güneşin batımıyla, kapanırmış kapılar.

Mardin kapı, Urfa kapı, Yeni kapı bazısı

Saymakla bitmiyor ki, tarih yüklü yapılar.



Çay önü sahilinde kumlu, çakıllı yerde,

Yetişen karpuzları her bir deve heybesi

Şerbetçi Bave Alo, sallarken taslarını,

Meyan kökü, yaz sıcağının özlenen sesi.



Melekahmet, İskender, Behram, Fatih paşalar

Yönetim kademesi Lala, Defterdar, Kadı

Kimi mektep, kimi cami, kimi aşhanesiyle,

Dünya da dua ile, yad edilmek muradı.



Dört mezhebin aynı anda kullandığı bir mabed.

Ulu cami, islamın beş hareminden biri.

Avlusunda gün saati, şadırvanı muhteşem

Asırlardır ayakta, eskisi kadar diri.



Yıllarca kiliseyle dostça komşuluk yapan,

Dört ayaklı minare, Akkoyunlu eseri.

Diğer adı Şeyh Matar, gavur mahallesinde,

Dört sütun üzerinde, bir denge şaheseri



Alimler yetiştirmiş, müfessirler sayısız.

Zinciriye, Mesudiye eğitim medresesi

Hasanpaşa, Çiftehan, Deliller hanı ise,

İlim yolculuğunda sanki konak adresi.



Elyesa ve Zükifl adı Kuran da geçen,

Peygamber ikiside, Yaradan sevgilisi.

Zennun,Hallak,Danyal,Harun,Hürmüz nebiler

Eğil ilçemizdedir, hem mübarek hepisi.



Tanrısıyla barışık, hem veli kullarından,

Sarı Saltık, Hintli baba, Zincirkıran türbesi

Vatanından kopup gelmiş, Halit oğlu Süleyman,

Manevi fatihimiz, Peygamber sahabesi.



Camilerle iç içe, ezan ve çan sesleri.

Şemsiler tapınağı, Küçük ve Meryemana.

Başka dinleri temsil, anılan bu mekanlar

İbadethane olmuş, gayri Müslim insana.



İnsanlık tarihiyle önem bulmuş nezafet.

Vahab ağa, Çardaklı, Paşa, Deva hamamı.

Kim yakmış külhanını, acep kimler yıkanmış,

İzleri de tarih olmuş, hayal olmuş tamamı.



Arbedaş ve Hançepek, namı yürümüş muhit

Özü doğru, sözü söz, mert olanların yeri

Küpeli, Dıngılhava serinleme noktası

Bedenden atlayanlar, delikanlının seri.



Sanırım benzeri yok, Allah’ın bir rahmeti

Diyarbekir’le özdeş, adı Hamravat suyu.

Hatun kastalı yıkık, Anzele çok derinde,

Dibinden kaynar gibi, Yusuf’u alan kuyu.



Cahit Sıtkı, yanılmış yolun yarısı derken,

Kırk altıda kapanmış, bu Dünyaya gözleri.

Süleyman Nazif, Ali Emiri, Ziya Gökalp’ler

İlim, irfan yuvasının dışa vuran yüzleri.



Diyarbekir evinin, genişçedir eyvanı.

Bazalt taştan avluda, havuzla, tulumbası.

İpekten şal dokuyan değerli ustaları,

Altından hasır örer, bakırı ayran tası.



Saklarsın yüreğinde, her türlü güzelliği.

Şehr-i kadim Diyarbekir, en onulmaz kalemsin

Kalamam senden ayrı, özlerim her şeyini

Sen benim korunağım, evimsin, ailemsin.





Eylül/2008



Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK

(Şiirim 21 kıta ve Diyarbekir kokuludur)


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Meçhul Servet

Bir derin nefes keyfi, tüm dünyaya değmez mi?

Yutulan bir damla su, birkaç servet etmez mi?

Olmasa bütün bunlar, yaşam hoşa gitmez mi?

Anlamak için, önce sağlığı yitmek gerek.



Şubat- 2009

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Kimim Ben Şiiri