Eğitim Sitesi

Son Durak Yolcuları Şiiri

Son Durak Yolcuları

Geçer yıllar peş peşe, bir ömür olur yalan.

Gençlik yanıltır seni, bedene vurur talan.

Olmasın hiç yaşlılık, ölüm hep başkasına,

Ne servettir, ne evlat, ameldir sana kalan.



Bir asır da yaşasan, evvel ahire yakın,

Yaşam bir an gibidir, biraz çevrene bakın.

Herkesin yolu aynı, gider aynı durağa,

Kul hakkını yük etme, haksızlıklardan sakın.



Şubat- 2009

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Abdulkadir Nur GÖRDÜK Şiirleri:

Başım Üstüne

Bir haber gönder, çok uzaklardan

Sıcaklığın güç versin, can dostuna.

Issız gece ve kör karanlıklardan

Gelsin selamların, başım üstüne.



Hasreti anlatan, satırlarında

Gözyaşın ıslatmış mektuplarını

Buğulu bakışın, anılarımda.

Kalsın görüntüsü, başım üstüne.



Bahçemde, goncası açılan gülün

Dikeni, dalıyla kucaklaşırken

Bir ömür beraber, gidilen yolun

Bilsin kıymetini, başım üstüne.



Dilek tut, falında papatyaların

Sevmiyor çıksa da, tersini düşün

Mevsimsiz menekşe, begonyaların

Koksun bahar gibi, başım üstüne.



Ne çok sevdiğimi bilmeyeceksen

Anılar anlamsız, hayalin bensiz.

Çerçeveden çıkar, gelmeyeceksen

Solsun resimlerim, başım üstüne.



Bırakıp, gidenin tutmam yasını

Sadece içimi bir hüzün kaplar.

Kasvet kokan, ayrılık şarkısını

Çalsın kemancılar, başım üstüne.



Gezindim bakarak, boş sokaklara

Sen yoksun, umut yok, yaşamak için

Ölüm çare ise, ayrılıklara

Dinsin acılarım, başım üstüne.



Yiten mutluluğa, hep yanıyorsan

Acıyla kahrolup, kıvranıyorsan

Sende benim gibi, düşünüyorsan

Bitsin bu ayrılık, başım üstüne.

Ver elini, başım gözüm üstüne.





KASIM-2008

Ecz.Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Bebecik

Gün ağarmadan, bir çocuk doğuyordu

Çok uzaklarda

Medeniyetin ulaşamayacağı kadar yüksek

Yolun yetişemeyeceği kadar uzak

Fakir bir köy burası

Yaşamaya ilk adımını atarken

Yürekleri parçalarcasına

Onu bekleyen zorlukları bilir gibi

Kaderini kabullenmiş ağlıyordu bebecik

Zaten doğumu yada ağlaması

Kimse için önemli değildi ya

Daha birkaç günlükken

Sırtına bağlanmıştı anasının

Çalışmaya giderken tarlaya

Nasırlı elleriyle bağrına basardı anası

Kimi zaman

Kızgın güneşte emzirmek

Alnındaki terleri silmek için

Uğraşır dururdu gün boyu

Tarlada başlamıştı yürümeye bebecik

Yalınayak

Tarlaydı onun her şeyi

Oyun bahçesi,oyuncağı, okulu

Tüm dünyası tarlada şekilleniyordu

Şimdiden başlamıştı

Kıraç toprakla boğuşmaya

Bir akşam hastalanmıştı bebecik

İçindeki sefaleti,suskunluğu atmak ister gibi

Öksürüyordu boğulurcasına

Komşu kadınlar nane,ıhlamur deyip

İlaç hazırlarken kendilerince

Tarlaya gidemediği için

Sessizce ağlıyordu bebecik

Oyuncağı kırılmış çocuk misali

Kaderine isyan ediyordu gizlice

Başucunda hocaların okuması da

Fayda etmemişti bir türlü

Kasabaya inmeye karar verilirken

"belki fakiriz dersek doktor para almaz" diye

Umutlanıyordu anası

Yılların yorgunluğunu

Sefaleti,acıyı

Unutuvermişti bir anda

Gözlerinden süzülen yaşlarla

Akıvermişti sanki yaşamından

Gözyaşı bittiğinde

Aydınlanmıştı her taraf

Umut,çare dolmuştu

Tek göz odaya

Sabaha dek.

Oysa…

Gün ağarmadan o gece

Bir çocuk ölüyordu çok uzaklarda

Kavuşmadan gençliğine

Hayalleriyle,

Olmayan oyuncaklarıyla

Vedalaşmadan

Doktorun ulaşamayacağı kadar uzak

Yolsuz…

Okulsuz…

Ve..

Kapkaranlık …

Yaslı bir köy burası…


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Ğeribler Kenti

Seni gördüğümde, içerim yanar,

Seslenirem sana, sen ağlama yar,

Kurumuş Anzele, Hamravat, pınar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Anlatsam geçmişi, zaman yetmiyor,

Gülistan kalmamış, bülbül ötmüyor,

Hiçbir belde senin yerin tutmuyor,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ben u sen karanlık, Hançepek ıssız,

Bağları virane, bağbanı sessiz,

Hem eşi, dostu yok, hem de çaresiz,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Gazi köşkü mahzun, güz akşamında,

Şad akmıyor Dicle nehri, yanında,

Mardinkapı şen olmuyor sonunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Kırklardağı diye bir yer var mıdır?

Hevsel bahçaları tarumar mıdır?

Belli değil, kış mıdır, bahar mıdır?

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saraykapı yıkık, sokakları dar,

Aslanlı çeşmenin yerinde duvar,

Gazel olmuş, dağda duman yeri var,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne Yenikapıda kalmış atlılar,

Ne fincanı durur, ne etrafı var,

Dillere takılmış, vallahi o yar,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ne meclisi kalmış, ne âlimleri,

Ne ipek şalları, ne kilimleri,

Memleket unutmaz, o zalimleri,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Dörtkapıdan, kimler girmiş buraya,

Taşı gibi rengi çalmış karaya,

Derman imiş, meyankökü yaraya,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Komşular darılmış, bizlere küsmüş,

Eyvanda cümbüşlü, fasıllar kesmiş,

Baharın nesimi, başka tür esmiş,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Çay önünde vardı, karpuz bostanı,

Kara hübür bitmiş, kalmış yabanı,

Ğeriblerle dolmuş, şehrin her yanı,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



İçkale hıraba, kopmuş kapısı,

Merhametsiz elde, çökmüş yapısı,

Kalplere kazılı, gerçek tapusu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Ağlayan gözümde, yaşım kan oldu,

Fiskayaya baktım, içim yan oldu,

Seni seven, inan yarım can oldu,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Şark bülbülü Celal, yaş destanında,

Anlatmış hayatı, hayal sonunda,

Yatacağız bir gün, senin koynunda,

Bu şehir saniyam, Diyarbekir’dir.



Saygılarımla.



Haziran_2010

Ecz. Abdulkadir Nur GÖRDÜK


Abdulkadir Nur GÖRDÜK

Son Durak Yolcuları Şiiri