KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİNİ BAŞKASINA YAPMA
ROBİNSON : Cuma! Cuma! Neredesin Kıvırcık Marul? Cuma!
CUMA : Geldim, geldim! Ne oldu Robinson? Kurtulduk mu yoksa?
ROBİNSON : Ne kurtulması be adam! Sen neden bahsediyorsun?
CUMA : Ne bileyim, sen öyle kuyruğuna basılmış kedi gibi bağırınca bir an bu ıssız adaya bir gemi geliyor sandım.
ROBİNSON : Aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş. Biz ölene kadar buraya mahkumuz. Bunu o ilkel kafana sok. Buradan kuş uçmaz kervan geçmez.
CUMA : Yani bir uçak filan da mı geçmez?
ROBİNSON : Geçmez, hem sen uçağı nereden biliyorsun?
CUMA : Sen anlatmıştın ya! Hani rayların üzerinde gidermiş ve peş peşe vagonları varmış...
ROBİNSON : Şaşkın ördek, o dediğin uçak değil, tren tren!
CUMA : Teren mi? Teren de ne ki?
ROBİNSON : Teren değil tren!
CUMA -.Teren!
ROBİNSON: Tren!
CUMA : E ben de teren diyorum ya...
ROBİNSON : Sana laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor. Bak Cuma, kara cahilim benim. Bu tren dediğimiz şey bir ulaşım aracıdır. Yerde paralel raylardan oluşan yolu vardır. Vagon denen odalar peş peşe bu yoldan gider. Bunları çeken bir lokomotif vardır.
CUMA : Molokotif mi?
ROBİNSON : Molokotif değil kara cahil, lokomotif! Lokumdan aklında kalsın.
CUMA : Peki ne işe yarar bu molokotif?
ROBİNSON : Sabır Allah'ım! Bu molokotifle pardon, lokomotifle insanlar seyahat ederler. Hani senin yamyam kabilen salla seyahat ediyor ya, onun gibi...
CUMA : Sallama Robinson biz salla değil devekuşuyla seyahat ederiz.
ROBİNSON : Neyse işte! Biz medeniler de trenle seyahat ederiz...
CUMA : Neden, sizin devekuşlarınız yok mu?
ROBİNSON : Yok!
CUMA : Vah vaah! Siz baya geri kalmışsınız be!
ROBİNSON : Asıl sana vah vah! Orman sakini! Senin devekuşlarını biz binmek için kullanmayız. Biz çağ atladık çünkü. Uçaklar, trenler, arabalar yaptık. Sizin devekuşlarınızı hayvanat bahçelerine koyarız biz.
CUMA : Neden?
ROBİNSON : Neden olacak, seyretmek için tabi.
CUMA : Devekuşları da sizi seyreder mi?
ROBİNSON: Yahu ne bileyim ben! Canı neyi istiyorsa, onu seyretsin.Kafeste yaşayıp gidiyor işte...
CUMA : Kafese kendisi mi girmiş?
ROBİNSON : Sen saf mısın Cuma, doğru safsın tabi. Yahu devekuşu niye kendi isteğiyle kafese girsin? Salak mı o kadar?
CUMA : Öyleyse kim soktu onu kafese?
ROBİNSON : Biz soktuk.
CUMA : Niye?
ROBİNSON : Dedim ya seyretmek için...
CUMA : Onlar da sizi kafese sokarlar mı?
ROBİNSON : Yahu niye bizi kafese soksunlar?
CUMA : Seyretmek için tabi.
ROBİNSON : Cuma sen bugün normal misin? Devekuşu insanı kafese koyabilir mi? dersimiz.com
CUMA : Koyamaz tabi. Çünkü hayvan o di mi? Akılsız, zavallı bir yaratık yani. Ama siz medeniler sanki onları siz yaratmışsınız gibi kafeslere koyuyorsunuz. Oysa siz kafeslerde yaşamak istemezsiniz. Neymiş, seyretmek için'miş! Kulaklarımla gülerim ben buna.
ROBİNSON : Niye gülermişsin, hayvana zarar vermiyoruz ki.
CUMA : Emin misin?
ROBİNSON : Tabi ki... Kılına bile zarar vermeyiz. Hatta yemini suyunu da eksiksiz veririz.
CUMA : Niye? Aman açlıktan ölmesin de daha fazla seyredelim diye mi?
ROBİNSON: E yani...
CUMA : Robinson
ROBİNSON: Efendim...
CUMA : Hatırlıyor musun, geçen gün insan eti yediğimde beni azarlamıştın...
ROBİNSON : Hatırlamaz olur muyum, yamyam.... insan eti yiyeceğine davarların birini kesip yeseydin ya.
CUMA : Niye insanı değil de davarlardan birini?
ROBİNSON : Çünkü Allah herşeyi insan için yaratmıştır.
CUMA : Ya insanı neden yaratmıştır?
ROBİNSON : İnsanı da kendisine kulluk yapsın diye yarattı tabi.
CUMA : Peki bu kulluk görevleri arasında zevk için hayvanları kafeslere tıkmak da var mı?
ROBİNSON : Saçmalama Cuma! Hiç öyle ibadet olur mu?
CUMA : O zaman Allah bu hayvanları ne amaçla insan için yaratmış?
ROBİNSON : İnsanlar onların etinden, sütünden, yününden, derisinden, yumurtasından yararlansınlar ve işlerinde kullansınlar diye...
CUMA : Peki bu işte kullanma konusunda kafese tıkıp karşısına geçerek nanik yapmak, eğlenmek var mı?
ROBİNSON : Şeey! Yok tabi ama...
CUMA : Bir de medeni olacaksın Robinson. Bir de bana kara cahil diyorsun, utan utan!
ROBİNSON : Niye utanacakmışım ki Cuma?
CUMA : Yaptıklarından dolayı utan. Hangi hayvan kafeslerde yaşamaktan hoşlanır. Sırf zevkiniz tatmin etmek uğruna onları kafeslere tıkmak insanlığa sığar mı?
ROBİNSON : Ne yani, kafeslerde kuş da mı beslemiycez?
CUMA : Beslemeyeceksiniz tabi.
ROBİNSON : Ama ben kuş sesleri dinlemek istiyorum. Bundan dolayı evimde kuş beslemek isterim.
CUMA : Bak Robinson, yamyamız biz, ama bu cahilliğimizden kaynaklanıyor. Ama en cahil insan bile "Bülbülün altın kafeste bile "Vatanım" dediğini bilir. Sadece kuş sesi duymak için onları kafese tıkman haksızlıktır.
ROBİNSON : Ne yapmalıymışız peki?
CUMA : Madem kuş sesi duymak istiyorsun, evini ona göre yap kardeşim. Bahçeli olsun. Bahçesinde ağaçlar olsun boy boy! Yem at ağaçların dibine. Kuşlar gelsin konsun dallarına. Cıvıl cıvıl şenlensin ortalık. Alan razı, veren razı olsun...
ROBİNSON : Mantıklı vatla...
CUMA : Mantıksız olan sizin yaptığınızdır. Hiçbir canlıyı zevkiniz için tutsak etmeye hakkınız yok. Medeniyet dediniz, kestiniz ağaçları, yaptınız gökdelenleri. Kuşları kovdunuz. Huzuru ye mutluluğu da kovmuş oldunuz. Şimdi yapmacık çarelerle avunmaya çalışıyorsunuz. Senin mutluluğun, başkasının mutsuzluğuna bağlıysa, batsın böyle mutluluk.
Kendine Yapılmasını İstemediğini Başkasına Yapma kısa skeç skeç örnekleri kısa oyunlar tiyatro metinleri kısa tiyatro oyunları