TAHTA ÇANAKLAR
BABA : Günaydın karıcığım.
ANNE : Günaydın, kahvaltı hazır. Haydi oğlumuzu da uyandırıver.
BABA :Babam kalkmadı mı?
ANNE :Bilmem ortalıkta gözükmediğine göre hala horul horul uyuyordur. Zaten bütün gün yaptığı tek şey uyumak...
BABA : Canım uğraşma şu zavallı ihtiyarla. Zaten bir ayağı çukurda. Sana ne zararı var ki?
ANNE :Daha ne zararı olsun? O bu eve geldi geleli huzur nedir unuttum.
BABA : Yahu yapma hanım o benim babam. Başka ne yapabilirim?
ANNE : Ablanın yanında kalsın biraz da. Tek evladı sen misin babanın?
BABA :Karıcığım ben de biliyorum, ablam da misafir etmek için can atıyor. Fakat gel gör ki, babam kabuletmiyor.
ANNE :Niye kabul etmiyor? Orada krallara layık muamele göremediği için mi?
BABA :Hayır, hayır aksine. Ablam babama çok iyi bakıyor.
ANNE :E sorun ne o zaman? Biraz da orada kalsın camım.
BABA :Hanım, hanım! Bu konuyu yine niye açtık ki... Orası her ne kadar kızının evi de olsa, nihayetinde el evi diye düşünüyor. Evin geçimini ablam karşılamıyor ki!.. Babam da bu yüzden rahat olamıyor orada…
ANNE : Ölene kadar burada mı kalacak yani?
BABA :Öyle konuşma, ya o ölmeden biz ölürsek!..
ANNE :Ne demek istiyorsun?
BABA : Şunu demek istiyorum. İnsan ihtiyar anne ve babasını kapının önüne koyarsa... Allah ne der?
ANNE :Bak yine başladın vaaza. Zaten hep böyle oluyor. Ama artık dayanamıyorum.
BABA :Sakin ol. Önce kahvaltımızı yapalım. Sonra bir çaresini düşünürüz. Aaa! Oğlum sen uyumuyor muydun? Ne zaman dan beri bizi dinliyordun?
TORUN : Konuşmaya başladığınızdan beri sizi dinliyorum baba.
BABA :Neyse boş ver. Haydi oğlum dedeni çağır.
TORUN :Peki baba...
BABA : Hanım ne olur sen de biraz daha sabret.
ANNE :Daha ne kadar sabredeceğim?
BABA :Neyse tamam. Ne olur sorun çıkarma. Babam geliyor. Haydi sen çay servisini yap. Günaydın baba...Gel kahvaltı hazır...
DEDE : Günaydın evladım... Geldim...
ANNE : Çaylarınız hazır. Oğlum dedenle, babanın çaylarını uzatıver.
TORUN :Peki anne... Şu senin çayın dedeciğim. Bu da senin çayın babacığım. Kendi çayımı da alayım. Aaa! Dede çayın döküldü. Çabuk kalk. Bir yerin acıyor mu?
BABA :Baba dur, dur! Aman Allahım! Çay da çok sıcaktı.
DEDE :Bir şeyim yok. Üzerime dökülmedi. Olan masa örtüsüne oldu. Özür diliyorum.
ANNE :Bıktım şu sakarlıklarından! Dün de en değerli vazomu kırdın. Bu gün de çeyizlik masa örtümü berbat ettin.
DEDE :Özür dilerim. Birden elimden kay iverdi
BABA : Hanım, hanım tamam dert etme...
ANNE : Daha fazla dayanamam, artık bir çare bul!
BABA :Peki, peki gel baba. Sen moralini bozma. Şurada yapıver kahvaltını. Hanım tamam. Oğlum sen de bir çay doldur dedene.
DEDE :Özür diliyorum oğlum. İnan kazayla oldu. Yoksa ben ister miyim size yük olmayı. dersimiz.com
ANNE : Al kahvaltısını...
BABA :Bu ne hanım? Düzgün bir tabak yok muydu ki, bu eski tahta çanaklara kahvaltı koymuşsun!
ANNE : Yok! Zaten olan tabaklarımı da o kırdı. Kütahya porselenlerimi bile kırdı. Bundan sonra bu tahta çanaklarda yiyecek yemeğini. Canı isterse.
DEDE :Tamam oğlum ne olur benim yüzümden kavga etmeyin. Ben o tahta çanaklarda yerim. Hem daha iyi olur benim için. Malum sakar biriyim. Gözlerim pek iyi görmüyor, ellerimde titriyor. İhtiyarlık işte. Sizlere yük olmayayım diye Allah'a dua ediyorum, bir an önce canımı alması için. Ne yapayım ki öldürmeyen Allah öldürmüyor. Kendimi öldürsem, intihar etsem, korkuyorum öbür dünyada Allah'a ne cevap vereceğim diye. Başımı alıp gitsem nereye gidebilirim ki!.. Size laf gelir diye endişe ediyorum. Ben o tahta çanaklarda yerim sen hiç merak etme. Ne olur kavga etmeyin. Ver kızım, ver!..
BABA : Ama baba.
DEDE : Tamam, tamam. Benim yüzümden aile huzurunuz bozuldu zaten. Lütfen oğlum siz oturun masaya, kahvaltınızı yapın.
BABA :Peeki baba, sen otur şimdi. Daha sonra bir çare buluruz elbet.
DEDE : Size afiyet olsun...
BABA : Sağol baba. Hanım geç haydi. Kahvaltımıza devam edelim. Oğlumuz nereye gitti?
ANNE :Bilmem şimdi buradaydı.
BABA : Oğlum heey! Ne yapıyorsun sen orada?
TORUN :Hiiç! Baba...
ANNE :Nasıl hiç oğlum, gelsene kahvaltıya.
TORUN :Ben tokum anne.
ANNE :Ama daha bir şey yemedin ki!
TORUN : Canım istemiyor.
ANNE :Nedir elindekiler senin?
TORUN :Tahta
ANNE :Ya diğer elindeki bıçak nedir?
TORUN : Önemli değil anne. Siz kahvaltıya devam edin.
ANNE :Hayır, yaptığın şeyi söylemeden olmaz.
TORUN :Peki, anlatayım o zaman. Bu tahta, bu da bıçak. Ben şu anda tahta çanak yapıyorum.
ANNE :Niye peki?
TORUN :Bir gün sizler de tıpkı dedem gibi yaşlanacaksınız. Gözleriniz görmeyecek, elleriniz titreyecek de her şeyi kırıp dökeceksiniz. Ben de bunu önlemek için şimdiden tedbirimi alıyorum. Tıpkı şu an zavallı dedeme yaptığınız gibi, bende sizlere yapacağım. Her sakarlığınızda sizleri azarlayacağım. Yediklerinizi yutamayacaksınız, lokmalar boğazınıza takılıp kalacak. Her gün bin defa ölümü arzu edeceksiniz. Bu hayat zindan olacak size. Ve en acısı yemeğinizi de aynı dedem gibi bu tahta çanaklarda yiyeceksiniz. Size öyle bir ihtiyarlık yaşatacağım ki!.. "Keşke seni doğurmasaydık, senin gibi bir evladımız olmasaydı" diyeceksiniz. Ömrünüzün son anlarını zehir yudumlar gibi yaşayacaksınız. Bu tahta çanakları sizler için, o yüzden yapıyorum. dersimiz.com
ANNE :Sus, Allah aşkına sus oğlum. Senden de özür diliyorum Bey. Ne olur affet beni baba. Gel baş köşeye geç, ne olur beni affet baba. Bundan sonra sana layık bir gelin olmaya çalışacağım. Haydi geç şuraya ne olur...
Tahta Çanaklar kısa skeç skeç örnekleri kısa oyunlar tiyatro metinleri kısa tiyatro oyunları