TEMBELLİK
ŞAHISLAR: ZİŞAN, ORHAN, FİKRET, GÜZİN, FEHİMAN, RUKİYE, HAZAL, VİLDAN.
Rukiye: Fikret,ne yapalım? Saat on ikiyi geçiyor,İlknur ortalarda yok.
Fikret:Bilmem,ne yapsak acaba? Gelmeyi çok istiyordu.
Rukiye:Hiç istemez mi? Tam sizin için hazırlanmış bir program bu.
Fikret:Ama siz olmazsanız yanımızda,belki de benim annem gitmeme izin vermezdi. İyi ki siz varsınız.
Rukiye:Sağ olasın Fikret. Ben de gitmeyi istiyordum. Hem de bu şekilde sizinle birlikte oluyoruz.
Fikret:Anneme kalırsa bu şekilde davranmakla sizi işinizden ediyormuşuz.
Rukiye:Bak seen. Sorarım bunu Zişan ablaya. Benim işim bu zaten. Biliyorsun ben faydalı şeyleri çok severim.
Fikret:Ben de severim ama şuanda İlknur’u hiç sevemiyorum. Çünkü çok gecikeceğiz.
Rukiye:Gel evlerine doğru bir yürüyelim. Onu almadan gitmek işime gelmiyor.
Fikret:Belki karşılaşırız. Tam on beş dakika durakta dikildik. Üfff üff…
Rukiye:Sabırlı ol canım. Vardır bir hayır. Hadi biraz daha hızlanalım.
(FON) (ZİL SESİ)
Vildan: (Uyuşuk) Kim o?
Rukiye:Vildan,ben Rukiye.
(KAPI AÇMA SESİ)
Vildan:Rukiye,İlknur’u almaya mı geldiniz? O daha yatıyor.
Rukiye:Yatıyor mu?Hasta değil inşallah.
Vildan: (Gayet rahat) Yok yok gece filme baktı. Hafta sonu oldu mu uyuruz biz.
Rukiye:Neden bize haber vermediniz gelmeyeceğini?
Vildan: Ay ne bileyim. Uykuda kalmışız. Napalım?
Fikret:Rukiye abla,hadi biz gidelim. Çabuk ol hadi.
(FON)
Güzin: Üff Şu matematik kursundan usandım. Rukiye abla siz ne güzel değişik şeyler gördünüz, ben kurs yüzünden sizinle gelemedim.
Rukiye:Hem de neler neler. Fikret’ten küçük görünen on yaşlarında bir çocuk adeta bize konferans verdi.
Güzin:Neler anlattı? Öyle küçücük çocuk nasıl konferans veriyor.
Rukiye:Ben de şaştım Güzin. Ama biraz düşününce baktım normal. Çünkü önceden çalışıyor. Belli günlerde eğitim programları varmış. Baya ileri görüşlü,akıllı bir çocuk. Belli ki çevre kirliliği üzerinde kafa yormuş. Dinleyicilerden biri “Nasıl öğrendiniz bunları? Size kim yardım etti” deyince “Ne var bunda canım. Biz Muhammet ümmetiyiz” demez mi? Salondakiler ne kadar güldü.
Güzin:Hııı düşündürücü bir cevap. Yani Müslümanlar çalışkan,becerikli olmalı diyor. Değil mi? Ayy biz neden öyle değiliz?
Fehiman:Rukiye abla,Güzin,neden gelmiyorsunuz salona? Bu ne uzun namaz kılmak?
Rukiye:Daha namaza başlamadık bile. Hadi Güzin çabuk olalım.
Fehiman:Şunlara bak. Biz sizi bekliyoruz,siz burada sohbete dalmışsınız. Vildan abladan ayıp. Çabuk salona gelin.
(FON)
Vildan:Rukiye anladım. Bana kırılmışsın sen. İnan kastım yoktu. Alışkanlık işte, uyanamadım sabah.
Zişan:Vildancığım olmazsa bir de kasten yapsaydın bu davranışını. Zaten sonuç itibariyle pek değişen bir şey yok. Rukiye’nin zamanı çok kıymetli fakat çocuklarla birbirlerini seviyorlar. Bu sevgide onun için öncelikli. Kendi işini bıraktı,çocukları sevindirmeye baktı.
Vildan:Yaa şeyy biliyorum da Zişan abla…
Hazal:Bak bak şimdi daha ayıp oldu Vildan. Bari bilmeyerek yaptığını söyle.
Vildan:Hazal abla sabahın köründe nasıl kalkayım? Vallahi akşamdan her tarafım ağrıyordu. Bir doktora mı gitsem ne yapsam?
Hazal:Hiç gerek yok bence. Tembellikten ağrıyordur. Birkaç gün sıkı çalış bakalım. Bir yerlerinde ağrı kalıyor mu?
Vildan:İyi ki bir hata yaptım. Çok mu önemli sanki? İlknur zaten gelemediğine o kadar da üzülmedi.
Hazal:Doğrudur kızım,doğrudur. Ne diyeyim. Daha sen kaybettiklerine üzülmeyi öğrenememişsin.Kaldı ki parmak kadar çocuğa öğretesin.
Zişan:Vildan,bak senin saat on bire kadar yatakta geçirdiğin vakitte Rukiye neler yaptı biliyor musun?
Vildan:Aman onu söyleme bana.
Zişan: (Şakacı) Eee kimi söyleyeyim? Karıncalardan, arılardan bahsedeyim mi?
Rukiye:Vildan,birkaç kez uykuda kaldım,kimse kıyıpta uyartmamış beni. O gün işim hiç bitmedi. Bir saat geç kalksam bütün işlerim aksıyor. Peki siz nasıl yetiştiriyorsunuz işlerinizi?
Zişan:İşler yapınca biter Rukiye. Canın istemezse ört üstünü kalsın.
Hazal:Tabi kızım. Sen de tak çantayı koluna. Gez,takıl dışarılarda. Vildan,buraya gelirken kaç mağazaya uğradın canım?
Vildan:Hazal abla hiç demezsiniz ki,bu kadın genç,yoruluyor. Biraz dolaşmak onun da hakkı.
Hazal:Affedersin affedersin. Yaşlılık işte. İyi de Rukiye kızım,sen ne çabuk yaşlandın da böyle çalışkansın.
(Gülüşün. Lütfen Hep Birlikte.)
Rukiye:Hazal abla,bırak Vildan ablayı. Ne kadar çok üstüne gittin.
Hazal:Kendisi bilir. Bu gidişle o da bizim gibi olacak.
Rukiye:Sizin gibi olursak daha ne isteyelim Allah’tan Hazal abla? Onur,senin neden hiç sesin çıkmıyor canım? Annesine kızdığınızı anladı çocuk. Bu kremalı pastadan yer misin Onur? Hadi benimkini sen ye.
Vildan:Yemez yemez. Evden aç çıkınca yolda kraker,cips aldım. Onun boğazı yok zaten,hiçbir şey yemez. Biz uyurken de kalkıp televizyona bakar. O çok usludur.
Zişan: (Kısık sesle söyler) Küstürdük çocuğu.
Rukiye:O zaman gel simidimi paylaşalım Onur. Hadi canım al şunu. Hiii ayyy o tırnaklarına ne oldu bakayım senin?... Hayır Onur’un konuşmaya hiç niyeti yok. Peki canım sen bilirsin. dersimiz.com
Hazal:Rukiye istersen Onur’u öbür odaya götür de Güzin ablasının yanında otursun. Güzin ona Fikret abisinin tabancasını da verir.
Rukiye:Hııı unutmuştum Fikret’in parlak tabancasını. Ama Onur ilk önce ben ateş edeceğim tamam mı?
(KAPI SESİ)
Hazal:Yaa genç annem. Vildancığım,gez dolaş senin hakkın da zaten,Allah’tan ki benim hiç böyle bir hakkım olmadı. Demek öyle olsaydı,benim de çocuklarımın tırnakları böyle cadı gibi uzayacaktı. Tüh tüh sanki yavrucak sanayi de çalışıyor da tırnaklarına makine yağı dolmuş. Vah vah vah.
Vildan: (Sıkıntılı) En iyisi gideyim artık,Zişan abla.Bir dayak yemediğim kaldı. Hazal abla bugün ki sözleriniz unutulacak gibi değil.
Zişan:Otur otur,nasılsa yemeğin vardır akşama. Hazal sana takılıyor.
Vildan:Yaa neyse iş ciddiye binmeden gideyim hemen. Yemeğimde yok zaten. Uykudan kalktık buraya geldik. Bu vakitten sonra bir şey de yetişmez. En iyisi kayınvalideme gideyim. Nasılsa yapmıştır bir şeyler.
(FON)
Fehiman:Anneciğim sabah sabah yine ne yapıyorsun mutfakta?
Zişan:Güzin de evdeyken size kahvaltılık bir şeyler hazırlayayım dedim. Güzin ne yapıyor?
Fehiman:Güzin uykuda. Hiç bu vakit kalkar mı anne?
Zişan:Yaa,ben uyandırmıştım ama kızım.
Fehiman:Kalktı,biraz dolandı,gitti geri yattı.
Zişan: (İç çeker) Yine kaldırayım bari. Sofra hazır sayılır. Sen dersine devam et kızım.
Fehiman:İyi anneciğim. Bu fırsatı değerlendireyim bari.
Zişan:Güzin,kızım neden geri yattın. Ben de hevesle kahvaltı hazırlıyorum. Kalksana kızım.
Güzin:Erkenden kaldırmayın anne. Uyumak istiyorum.
Zişan:O kadar çok uyudun ki Güzin,artık gerisi zarar, gaflet kızım.
Güzin: (Tembel) İyi kalkayım. Üff.
Zişan:Hadi çabuk ol. Bir düşünsene kızım,okulda olsan ikinci dersi işleyecektiniz. Evdesiniz diye zamanınızı boşa tüketmeyin…Bu gidişle siz sofraya geç oturacaksınız. Ben en iyisi siz hazır olana kadar banyodaki işleri toparlayayım.
(FON)
Zişan:Çocuklar,nerelerdesiniz? Bekliyorum ki seslenesiniz. Hani sofra. Güzin ne yapıyorsun ,çay soğumuştur.
Güzin:Haa şimdi hazırlayayım sofrayı.
Zişan: (İç çeker,mırıldanır) La havle vela kuvvete…….Allah’ım yataklar da ortada. (Üzgün) Bu defada burada oturmuş kalmış anlaşılan. Ne kadar ağır hareket ediyor.
(FON)
Fehiman:Anneciğim hadi sofrayı hazırladım,çayı da ısıttım tekrar.
Zişan:Yaa yok benim isteğim geçti artık. Siz oturun yiyin kızım.
Fehiman:Anneciğim lütfen. Keşke ders çıkarmasaydım başıma. Sıkma canını anne,hadi unut Güzin’i.
Zişan:Yiyemem artık yavrum. Boş ver,ev işine devam edeyim.
(FON)
Orhan:Zişan büyütüyorsun. Gençler,bırak yatsınlar.
Zişan:Orhan,ne olur böyle konuşma. Biliyorsun Güzin her zaman böyle.
Orhan:Bir şey olmaz hanım. İleride mecbur değişir. Hayat şartları insanları değiştiriyor.
Zişan:Hiç,boşuna. Bana kalırsa onlar hayat şartlarını değiştiriyor.
Orhan: (Gülerek)Doğru,Vildan gözümüzün önünde.
Zişan:Hep akrabalar şikayetçi ama o hiç tınmıyor. O çocuklar hep perişan. Varsa uyku,yoksa alışveriş.
Orhan:Yok Zişan,ne güzel örmelerde yapıyor ya.
Zişan:Ah ah onları bile tembelce yapıyor. Sizin Lütfiye Hala geliyor aklıma.Çocuğu olmuyor diye köyden bir kız getirmişlerdi. Kız hareket etmeye korkuyordu sanki. Bir söyle,beş söyle olmuyor. Hala cebine kırbacı koyup kız ağırlaştıkça yerleştirmiş.
Orhan:Allah’tan iyi kızmış. Şimdi hala halaya dua ediyor. O olmasaydı ben kim bilir nasıl biri olmuştum diyor.
Zişan:Hiç sorma bir hamarat ki. Demek insanlar iyiye yönlendirilebilirmiş.
Orhan: (Şakacı) Lütfiye Hala sağ olsaydı Güzin’i de verirdik ona. Ne dersin.
Zişan:Keşkee keşkee.
Orhan:Yeter yeter çok tasa etme. Benim kızım gün gelir çalışkan olur. Allah ilim gayreti versin.
Zişan:Önüne de on hizmetçi versin.
Orhan:Ehh belki o da olur.
Zişan:Kusura bakmada Orhan bey,tembel adamda ilim gayreti falan olamaz. Benim bildiğim alimler çalışarak ilim sahibi olmuşlar. Hizmetçilerle değil.
Orhan:Haklısın. Üstelik şimdi onların en hareketli olmaları gereken zaman. Vücutlarının sağlığı için çok önemli.
Zişan: Babam “tembellik haramdır,bir işten yorulunca diğerini yap” derdi.
Orhan:Gece istirahat için,gündüz çalışmak için.
Zişan:Ya ya şimdi tersine çeviriyor insanlar. Süreyya’lar öğlen iki de kahvaltı yapıyorlar artık. Öyle olunca insanlarla diyalogları da olmuyor.
Orhan:Onlara bakma Zişan. Bitkisel hayat öylesi. Çocukları nasıl,iyileşmiş mi?
Zişan:İyi görünüyor. İkinci defadır aynı rahatsızlık baş gösterince,doktorlar; “Uzun süre aç kalıyor mu? Havale geldiğinde karnı aç mıydı?” diye sormuşlar.
Orhan:Eee ne alakası varmış?
Zişan:Nereden bileyim. Uzun süre midesi aç kalan çocuklar soğuk havale geçirirmiş. Çocuk akşam yedi sekiz arası yemiş. Sabah da anne baba uyurken televizyona bakmış. Onlar uyanıp kahvaltıyı hazırlayana kadar çocuk fenalaşmış.
Orhan:Beyinde kalıcı rahatsızlıklara da sebep olurmuş bu havaleler.
Zişan:Tembellikten doktorluğa. En iyisi ben Güzin’i Allah’a emanet edip,duamla destekleyeyim de bu günahtan kurtulsun.
Tembellik Skeci kısa skeç skeç örnekleri kısa oyunlar tiyatro metinleri kısa tiyatro oyunları