(Moskova 1821-Petersburg 1881), Rus romancısı. Annesi bir tüccar kızı, babası askerî doktordu. İlköğrenimini Moskova'da yaptı. 1837'de Petersburg'daki Askerî Yüksek Mühendis Okulu'na girdi. 1843'te yükseköğrenimini başarıyla bitirerek, asteğmen rütbesiyle Petersburg'daki İstihkâm Müdürlüğü'nde bir göreve atandı, bu görevinde bir yıl kalabildi. İstifasını vererek yazarlığa başladı. 1846'da yayımlanan ilk kitabı "Bednye Ljudi" (İnsancıklar) halkın sıcak ilgisiyle karşılandı. Ama Dostoyevski'nin ilk yapıtını izleyen "Dvojnik" (Eşi, 1846), "Hozyoyka" (Ev Sahibesi, 1847), "Belye Noçi" (Beyaz Geceler, 1848) ve "Netoçka Nezvanova" (1849) adlı kitapları aynı ilgi göremedi. Yazarlıkta umudu kırılan Dostoyevski genç liberallerin (Tetrashevski) grubuna girdi. Devlet aleyhindeki bir komploya katılmak suçuyla 23 Nisan 1849'da tutuklanarak sekiz ay hapiste yatırıldıktan sonra, öteki dokuz suikastçı ile idam edilecekleri yere götürüldü. Kurşuna dizilmek üzereyken af kararı geldi. Ölüm cezası, dört yıl kürek, altı yıl da adi hapis cezasına çevrilerek Sibirya'daki Omsk Kalesi'ne sürüldü. "Ölü ev" dediği Sibirya'daki sürgünlüğünün dört yıllık ilk bölümünde, kamçılı nöbetçilerin gözcülüğü altında, eksi kırk deredece taş kırdı, tuğla taşıdı. Dört yıl sonunda, kürek zincirinden kurtularak er rütbesiyle kışla hizmetine verildi. Bu sırada küçük memur karısı olan Maria İsaeva ile tanıştı ve bu kadına gönlünü kaptırdı. Maria ile 1856'da kocasının ölümünden sonra evlendi. Ancak mutlu olamadı. Nihayet, iki yıl sonra özgürlüğüne kavuşarak Petersburg'a döndü. Bir dergide yayımlanmaya başlayan "Zapiski iz Mertvogo Doma" (Ölüler Evinden Anılar, 1861) tüm Rusya'da büyük bir heyecan yarattı ve Sibirya sürgününün dehşetini canlandıran bu yazıların yankıları büyük oldu. Durmadan yazıyordu: "Selo Stepançikovo" (Stepançikovo Köyü, 1859), "Dyadyuşkin" (Amcamın Rüyası, 1859) bu yılların yapıtlarıdır. Dostoyevski zayıf yapılıydı. Arada bir sara nöbetine de tutuluyordu. Doktorunun öğüdüne uyarak, dinlenmek üzere 1862'de Batı ülkelerine yolculuğa çıktı. İki ay dolaşıp Berlin'i, Paris'i, Londra'yı, Cenevre'yi, Floransa'yı, Venedik'i ve Viyana'yı gezdi. Pauline Souslova adlı bir kızla tanışması bu sıralara rastlar. 1864'te ölen karısı Maria ile mutlu olamayan Dostoyevski, İtalya'ya ve Almanya'ya yaptığı ikinci gezinin bir bölümünü Pauline ile geçirdi. Kumara düşkünlüğü yüzünden varını yoğunu rulet masalarında kaybetti. Rusya'ya dönüşünde ilk önemli yapıtı "Zapinski iz Potpolya"yı (Yeraltından Notlar, 1864) yine sürgün hayatının anılarına dayanarak yazdı. Yapıtlarının uyandırdığı büyük yankılara ve onlara gösterilen ilgiye karşın Dostoyevski, para ve geçim sıkıntısı çekmekten bir türlü kurtulamadı. Borçlarından kurtulmak için çıkar yolu kumarda aradı. Borçlana borçlana tefecilerin eline düştü. Bu onur kırıcı ve kötü koşullar altında 1866'da "Unijennie i Oskorblennie"yi (Ezilenler) yazdı. 1867'de kitap hâlinde çıkacak olan "Prestuplenie i Nakazanie"yi (Suç ve Ceza) tamamlayınca hemen "İgrok"u (Kumarbaz) yazmaya koyuldu. Yapıtı vaktinde yayınevine yetiştirebilmek için Anna Grigorievna adlı yirmi yaşlarında bir genç kızı steno-sekreter tuttu. Aralarındaki işbirliği çok geçmeden 1867 Şubatı'nda evliliğe dönüştü. Yeni evliler, alacaklılarından kurtulmak için Rusya'dan ayrıldılar. Almanya, İsviçre ve İtalya'da dört yıl kaldılar. "İdiot" (Budala, 1868), sara nöbetleri arasında bu yolculukta kâğıda geçmeye başladı. 1870'te "Veçniy Nuj" (Ebedî Koca) yayımlandı. 1871'de Rusya'ya dönüşte politika ve toplum üzerine görüşlerini "Drevnik Pisatelya" (Bir Yazarın Günlüğü) başlığı altında Yurttaş gazetesinde yayımlamaya başladı. 1871'de "Besi" (Cinler) ve 1875'te "Todrostok" (Delikanlı) yayımlandı, 1878'de başyapıtı "Bratya Karamazovi" (Karamazof Kardeşler, 1879-1880) üzerinde çalışmaya başladı. Bu kitabında, insanoğlunu baba katilliğine kadar sürükleyen aile geçimsizliği konusunu işledi. Üç yıl üzerinde emek verdiği bu yapıtını bitirdikten sonra 1881 Ocağı'nda bir ciğer kanamasıyla yatağa düştü. 28 Ocak'ta da öldü. Dostoyevski'nin yapıtlarında betimlemeler fazla yer tutmaz. Yazar, daha çok konuşmalara önem verir ve bu konuşmalar sırasında kahramanlarının karmaşık bilinçaltını gözler önüne serer. (bakınız) KARAMAZOF KARDEŞLER, SUÇ VE CEZA