Aynı dinin içinde, tasavvufa dayanan ve bazı ilkelerle birbirinden ayrılan, Tanrı'ya ulaşma arzusuyla tutulan yollardan her biri. Arapça'da yol anlamına gelir. 9 ve 10. yüzyıllarda tek tek her kişinin izlediği yolu adlandırmakta kullanılan tarikat sözcüğü, 12. yüzyıla gelindiğinde bir şeyhin önderliğinde belirli kurallara göre yaşamını düzenleyen müritler topluluğu anlamını almıştır.
Tarikatlar ibadeti, tekke, zaviye, dergâh gibi adlandırılan ve her tarikata göre farklı özellikler taşıyan yapılarda sürdürürlerdi. Tarikatların merkezi, pir olarak da anılan kurucu şeyhin oturduğu yerdi. Şeyhin ölümünden sonra tekke bu niteliğini korurdu. Eğer tarikat şeyhin ölümünden sonra ortaya çıkmışsa, merkez tekke onun mezarının yakınlarına yapılırdı. Her tarikatın kendine özgü bir giriş töreni vardı. Tarikata kabul edilenlere mürit ya da derviş denirdi. Bunlar aşamalı bir tasavvuf eğitiminden sonra şeyhin halifeliğine kadar yükselebilirdi. Seyh ölümünden sonra yerine geçecek kişiyi halifeleri arasından seçerdi. Tarikatlar Tanrı'ya ulaşmak için farklı yöntemler kullanırlardı. Zikir yani Tanrı'yı anış ve çile yani nefsi arındırma hemen her tarikatta görülen ortak yöntemlerdi.