Eğitim Sitesi

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19 Şiiri

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19 Şiiri | Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19

Hangi millet Türk gibi,
Vatan kutsalımdır der,
Şehit nedir deyince,
Türk’e has davranış der…

Milletim her şekilde,
Vatanına saygılı,
Bayrağım mukaddes der,
Hak ile uzlaşmalı…

Toprak ki şehit dolu,
Can dolu, ana dolu,
Milletimin yurdudur,
Baştan sona tüm Anadolu…

Hilâlli al bayrakla,
Biz, yürekli milletiz,
Düşmanlar çok da olsa,
Biz, kaybetmeyeceğiz…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

add

tag 18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19 eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19 Şiiri Hakkında Yorum Yazın

  

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19 Şiiri Hakkındaki Yorumlar

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Çanakkale Zaferi Şiirleri

Çanakkale Kuzuları

Gökte melekler ile eş
Çanakkale kuzuları
Yaşları hep on beş on beş
Çanakkale kuzuları
Yüreğimin sızıları

Erzakları boş torbası
Yemekleri su çorbası
En derin yürek darbesi
Çanakkale kuzuları

Düşmanların belalısı
Şehidlerin cilalısı
Anaların kınalısı
Çanakkale kuzuları

Tertemiz özleri hakta
Uyumaz gözleri bak ta
Vurulmuş ala şafakta
Çanakkale kuzuları

Düşman kesmiş limanları
Bir düşün o zamanları
Öyle yüce imanları
Çanakkale kuzuları

Dostun düşmanını tanı
Rahmetlerle an atanı
Canla kurtarmış vatanı
Çanakkale kuzuları
Yüreğimin sızıları

Muammer Yalçın

yusuf deveci

18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 6

Çanakkale Savaşı’m,
Rabbimizle yakınlık,
Duyulmayacak destan,
Muhteşem kahramanlık…

Giden yiğitlerimiz,
Olağanüstü güçle,
Hasta, yaralı, kayıp,
Yüz binlerce şehitle…

Yok olmayalım diye,
Vatan dediklerinden,
Milletimiz, diyerek,
Şehit düştüklerinden…

Unutamayacağız,
Kahramanlıklarını,
Kuvvetlerin üstünde,
Fedakârlıklarını…

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK

Çanakkale Şehitlerine

Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif ERSOY

Mehmet Akif ERSOY

Kahraman Türk Askeri

Savaşmayı bırakmayan
Vatanını koruyan
Atasını tanıyan
Kahraman Türk ordusu

Sene 1921
Düşünmeden can verir
Herkesin dilinde Tekbir
Kahraman Türk Askeri

Kendini hiç düşünmez
Düşmana fırsat vermez
Savaşmaktan çekinmez
Kahraman Türk Evladı

Milletini çok sever
Aç susuz zafer bekler
Vatan aşkıyla söyler
Allahuekber, Allahuekber

IRMAK YILDIZ

Çanakkale Zaferi Şiirleri, 18 Mart Çanakkale Savaşı’yla 19 Şiiri