Bebeğim Şiiri | Halil MANUŞ
Gel otur şöyle dizime
Cennet kokulu bebeğim
Yumuk yumuk bak gözüme
Cennet kokulu bebeğim
Gül pembesi yanakların
Bal tatlısı dudakların
Kabul olsun adakların
Cennet kokulu bebeğim
Emekleyiver ilk önce
Yürü, koş vakti gelince
Çabuk büyü çabuk bence
Cennet kokulu bebeğim
Kim eş, kim dost iyi tanı
Başına taç et atanı
Candan aziz bil vatanı
Cennet kokulu bebeğim
Gece deme gündüz deme
Miskinliğe ödün verme
Haktan taraf ol hak yeme
Cennet kokulu bebeğim
Ömür denen süreç kısa
Doğan ölecek nasılsa
Gül eğlen hep, çekme tasa
Cennet kokulu bebeğim
HALİL MANUŞ
Bebeğim şiiri çocuk konulu şiirler bebek şiirleri eğitici şiirler okul şiirleri öğretici şiirler öğrenci şiirleri amatör kısa şiirler
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Çocuk - Çocukluk Konulu Şiirler
Dünya Çocukları Haftası 2 Şiiri
Atamızın değeri atamın yüceliği,
İleri görüşlülüğü ve münevverliği...
Çocuklara gün vermiş haftalar tanımış,
Büyük yerine koymuş sevgiyle yaklaşmış...
23 Nisan gibi çocuk bayramlarıyla,
Dünya çocuklarımızla haftalarıyla...
Atamızın yolunda izinden yürüyoruz,
Düşünceleriyle onunla ilerliyoruz...
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Çocukluk Mevsimi Şiiri
Çocukluk mevsimi ne çabuk geçti,
Hayaller güzeldi, düşler güzeldi...
Annelerin yüzü daha güleçti,
Baharlar güzeldi, kışlar güzeldi...
Bulutlar üstüne ne düşler kurdum,
Sapanla devleri gözünden vurdum,
Gece Kaf Dağı'na çıkıp oturdum,
Zümrüt Anka denen kuşlar güzeldi...
Bir çağı yürürdüm iki adımla,
Kişnerdi dal atım bağladığımda,
Kaybolan bilyeme ağladığımda,
Gözümden süzülen yaşlar güzeldi...
BÜLENT ÖZCAN
Bülent ÖZCAN
İsterim Ben Şiiri
temiz bir dünya
sevgi dolu bir dünya
huzur dolu bir dünya
isterim ben
güzel kıyafetler
şirin oyuncaklar
cicili bicili tokalar
isterim ben
goncanur civan
Kağıttan Mermiler Şiiri
toprak yolların tozunda öğrendik yürümeyi
dizimiz yara, elimiz bere içindeyken
hiç oyuncak küreklerimiz olmadı bizim
ha babam tırnak sallardık derecik kumlarına
naylon pabuçlarımız sevkıyat kamyonlarımızdı
üç adım öteye vızır vızır işleyen.
boyumuzun yettiği çatılardan aşırdığımız
kiremitlerden inşa ederdik "tombik" kulelerini
mahallenin en büyük tümseğini "kale"den sayardık
"kale benim"der zaptederdik tepedekilerin "kale"lerini
"kızdı kızdı"larımız vardı saklı kemerlerin şaklayan sesiyle
silahlarımız tahtadandı, ölmemek için "kıpırdama"yeterdi.
makaradan "okatan"lar, lastikten sapanlarımız vardı
birde üfleme borularımız...
mermileri kağıttandı.
marifetti eline batırmadan soymak "şeker dikeni"ni
bedavadan şeker bulmuşcasına sevinirdik
gün boyu kolay kolay girmezdik evlere
körpe sarmaşık yapraklarıyla bastırırdık açlığımızı
çağlasını talanla tükettiğimiz zerdali ağacının
gövdesinden sızan "bal"a üşüşürdük
aç bebelerin memeye saldırması gibi.
sundurmalardan yürüttüğümüz naylon terlikler
ya yüz gram kırık leblebi ederdi
yahut elli gram keçiboynuzu
parası olanlar beş miskete
bazen bir elmalı şeker ısmarlardı
bazen de tornavida ucunda şeker macunu.
hiç eskimezdi katmerli naylon toplarımız
"yakan top" "tek vuruş", "tek kale"
ve tek top ile oynanırdı bütün bu oyunlarımız
"aşık" atardık, malzemesi koyun dizinin eklem yerinden
"ilik" oynardık gazoz kapaklarıyla
gazoz kapaklarının bir değeri vardı o zaman
yani paramız yoktu ama oyun çoktu bizde
"kuyu kazmaca", "uzun eşek" filan
bir çocuk dünyamız vardı ki bizim
biz küçücüktük, o dünya kocaman.
Hürdemi Nevzat Bayramoğlu
Hürriyet Demir