Mehmedim Şiiri | SERAP DEMİRTÜRK
Gözlerim... yüreğim... ah... canım!
Dağlar, dayanır mısın bu acıya?
Çöllere mi vursam kendimi?
Nerdesin oğul!
Anam diyen sesin nerde?
Kaç ciğeri kopuk el uzandı sana?
Kaç ruhu erimişin gölgesi düştü gölgene?
Oğul, ay oğul!
“Ana gayri şehit anasısın.” dediler,
Vay yavrum, vay!
Küçükken, küçücükken dizin kanamıştı,
Top oynarken düşünce Ah canım! demiştim de
“Ağlama ana, ben erkeğim.” diye kızmıştın bana.
Askercilik oynardın arkadaşlarınla,
Yatardın yerlere şakacıktan,
“Ah, öldüm! ” derdin,
Koşardım içerden...
“Ah be annem, oyun bu.” derdin.
Oğul, ay oğul!
Hadi gene şaka de,
Hadi...
Sabah olmadı bu gece kuzum,
Olmadı sabah!
Ezan vakitlerinde,
Açar da avuçlarını dua ederdin,
Kuzum, canım, a çocuğum!
Ben anayım be yavrum,
Sıra bendeydi...
Neden, neden bu gidiş!
Bilir misin kuzucuğum,
Seni kınalı ellerinle gönderirken askere
Sızlamıştı içim, diyememiştim.
Aklım zayi olaydı da düşünmeyeydim, oğul!
Hatırladın mı geçenlerde
Hani arkadaşınız mayın tarlasında
Kuşlar misali gittiğinde Rabbime
“Anam, şehit olursam ağlama sakın,
Başın diktir senin, oğlun Mehmetçik.
Akmasın gözyaşın ardımdan.
Söz mü anam? ” demiştin.
Kuzum, kınalı kuzum!
Nice civanların içinden seçtiğim,
Bebem deyip sevdiğim,
Yiğidim deyip sardığım...
Kepin nerde?
Ya tüfeğin?
Hani geleceğe dair umutların?
Hangi ciğeri delik gömdü umutlarını,
Hangi titremeyen el yaktı ocağımızı,
Hangi karanlık umut çaldı yavrumu?
Oğul, gel hele senin de mi adın Mehmet?
Tut salından oğlumun vatanıma bereket...
İlmek ilmek dokuyup da büyüttüm ben kuzumu
Şu al bayrak sana siper, yat oğlum dinlen hele.
Bereket var bu toprakta, avcumda binlerce tohum,
Bire bin verir başaklar, oğullarım gelin hele.
Benim başım diktir bilin, acım dağlardan yüce.
Şehit anası olmuşum ben, duymayan da duysun hele.
Tutmasa da dizlerim, ağlasa da ciğerim...
Vatan diye, bayrak diye, nice Mehmetler doğururum!
-Bir ana-
SERAP DEMİRTÜRK
Güllük Şiir Güldestesi-2007
Mehmedim eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri SERAP DEMİRTÜRK
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer Şehitlik Konulu Şiirler
Şehidimiz Gazimiz Şiiri
Bak da gör nasıl kurtuldu vatan
Şehitlerimizdir toprakta yatan
Bölünmez yürekleri toplu atan
- Unutturmamak için mazimizi
- Yad edelim şehidimizi, gazimizi
Koca bir imparatorluk iken dün
Bölünüp parça parça olduk bugün
Yapamasın diye düşman toy, düğün
- Unutturmamak için mazimizi
- Yad edelim şehidimizi, gazimizi
Çanakkale'de denendi sabrımız
Tek vücut oldu oğlumuz, kızımız
'Hür' diye yazılmış alın yazımız
- Unutturmamak için mazimizi
- Yad edelim şehidimizi, gazimizi
Dumlupınar'dan tutun Sakarya'ya
Kimimiz atlıydık kimimiz yaya
Türk'ü yeniden tanıttık dünyaya
- Unutturmamak için mazimizi
- Yad edelim şehidimizi, gazimizi
Yeni destan söyletip dilimize
Sokmadık düşmanları ülkemize
'Anadolu' dedik son kalemize
- Unutturmamak için mazimizi
- Yad edelim şehidimizi, gazimizi
Halil, şehitlik iste Yaratandan
Renk alsın bayrak dökeceğin kandan
Bu rütbe için geçilmez mi candan?
- Unutturmamak için mazimizi
- Yad edelim şehidimizi, gazimizi
HALİL MANUŞ
Halil MANUŞ
Şehidim Şiiri
Şehidim merak etme sen,
Ecel gelmişse sana,
Helaldir herkezin hakkı sana,
İmzandır bu vatana kanın,
Düşmanlara korkudur duruşun
İmkansız bu vatanı bölmek,
Merak etme kanın yerde kalmayacak.
nazlıcan pişkin
Ses Şiiri
Verdi ana, baba canını,
Gökler: "Daha da ver" dedi.
Bir savaştı, Allah! Allah!
Su: "Allahuekber" dedi.
Toprak ölüme taş iken,
Taş ecele: "mermer" dedi.
Duyamadım bir Mehmetçik,
Yüz düşmana neler dedi.
Dağlar dağ oldu bir daha,
Sömürgene: "yeter!" dedi.
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Çanakkale Şehitlerine Şiiri
Şu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupalı"
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşer
Kaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,
Osrtralya'yla beraber bakıyorsun ; Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.
Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.
Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...
Hani tauna da zuldür bu rezil istila...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,
Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...
Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbab,
Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.
Öteden saikalar parçalıyor afakı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'makı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yer
O ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.
Sarılır, indirilir mevki'-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bir göğüslerse Huda'nın edebi serhaddi;
"O benim sun'-i bediim, onu çiğnetme" dedi.
Asım'ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.
Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makber'i kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe"desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyetler eder istiab.
"Bu, taşındır" diyerek Ka'be'yi diksem başına;
Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsan oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
Mehmet Akif ERSOY
Mehmet Akif ERSOY