Seni Ben De Sevdim İstanbul Şiiri | Erol Güngör
Seni Ben De Sevdim İstanbul
Seni ben de sevdim ey güzel İstanbul
Seni ben de sevdim, ey güzel İstanbul
Bir şiir de benden sana, aziz İstanbul
Denizlerle kol kola, sen ne güzelsin
Adalarla yan yana, ömre bedelsin
Aşığınla can cana gönüllerdesin
Sen güzeller güzeli bir şehirsin.
Boğazında gemiler, köşkler yalılar
Dilimizden düşmeyen yeşil korular
Tarihi öğretiyor, camilerle saraylar
Sende yaşanmıştır, en büyük aşklar.
Seni ben de sevdim, ey güzel İstanbul
Bir gönül de benden sana, aziz İstanbul.
Erol Güngör
Bu şiir 1984 yılında yazılmış olup, 1994 yılında Göksel Baktagir tarafından bestelenmiştir.
TRT repertuarındadır. 1996 yılında Habitat 2 etkinliklerinde İstanbul Kültür A.Ş tarafından çıkartılmış İstanbul Şarkıları 2. kaset ve CD sinde yer almıştır. Zaman zaman radyolarda okunmaktadır.
Seni Ben De Sevdim İstanbul eğitici şiirler çocuk şiirleri okul öğrenci şiirleri Erol Güngör
Seni Ben De Sevdim İstanbul Şiiri Hakkında Yorum Yazın
Seni Ben De Sevdim İstanbul Şiiri Hakkındaki Yorumlar
Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.
Benzer İstanbul'un Fethi - İstanbul Şiirleri
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüzgar onda, onda misale.
İstanbul benim canım;
Vatanım da vatanım...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana: Öleceğiz ne çare?..
Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...
O manayı bul da bul!
İlle Istanbul'da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir "Katibim" i...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, uçan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sünbül kokan
Türkçesi bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl KISAKÜREK
Necip Fazıl KISAKÜREK
Geçen Yıllarda
Geçen yıllarda İstanbul'u
En güzel şehir sandım.
Sakın demeyin "Niye?"
Tarihi eserler var diye.
Geçen yazlarda
Hep yüzsen diye düşündüm
Anladınız, yüzmeyi severim,
Başka da var herhalde sevdiklerim.
Aylin Aksoy
Dr. Tevfik Sağlam İÖO/3-A/İstanbul
Aylin Aksoy
İstanbul'un Fethi 2
Fethedilmemiş olsaydı İstanbul şehrimiz,
Yok, olur ve giderdi gücümüz kuvvetimiz...
Karanlık çağ sürerdi kölelik bilincinde,
Batıl cehalet, derdi nefislerin emrinde...
Şükür biz Türk milleti Hakk'ı hâkim kılmışız,
Eski çağı kapatıp Rab'den yana kalmışız...
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Mehmet Tevfik TEMİZTÜRK
Ah İstanbul
Ah İstanbul
Bin dokuz yüz elli dokuz yılıydı
İstanbul’a geldik, şehri çok sevdik
Nüfusu bir milyon, her yer güzeldi
Doğan güneş bile, sanki özeldi.
Ah İstanbul ah, sen hâlâ güzelsin
Fakat o yıllarda, başka güzeldin.
Tranvaylar vardı, çın çın seslerle
Şişhaneden bile kolay çıkardı.
Trafik rahattı, kuyruklar azdı
Her semte dolmuşlar gider gelirdi.
Denizi, boğazı, suyu temizdi
Florya’nın plajları meşhurdu.
Gecekondu azdı, bahçeler çoktu
Her köşesi zerafetle doluydu.
İnsanları biraz daha kibardı
Bayramları çok şen, kavgalar azdı.
İstanbul’da çiçek bile solmazdı
Ve âşık olmak da, mutlaka şarttı.
Ah İstanbul ah, sen hâlâ güzelsin
Fakat o yıllarda, başka güzeldin.
Erol Güngör
1980 yılında yazılmıştır.
Erol Güngör