Yıldırım Bâyezid Han, Timur’un Sivas şehrini harap ettiğini ve oğlu Şehzade Ertuğrul'un da şehit düştüğü haberini alınca çok müteessir olmuş ve bir sabah Uludağ eteklerinde, gamını dağıtmaya çalışırken, koyun güden bir çobanın hazin hazin kaval çaldığını görmüş.
Çobanın bu hâline gıpta eden Sultan, çobana:
- Çal çoban, çal, ne derdin var ki? Sivas gibi kalen mi yıkıldı, Ertuğrul gibi şehzaden mi şehit edildi?” diyerek hüznünü ifade etmiş.
Çamlıca Basım Yayın
fıkraoku.com 2022-03-13
En Güzel Osmanlı Fıkraları Okuyun
II. Abdülhamit zamanında Enderun'da Tıfli lakabı ile meşhur bir zat vardı.
Bir gece körkütük sarhoş olmuş ve Karacaahmet mezarlığına giderek, ölen arkadaşının başında nara atmış ve kahkahalarla gülmeye başlamıştı. Ancak bölgenin güvenliğinden sorumlu subaşı kendisini yakalayıp karakola götürür.
Komiser Tıfli'yi şöyle bir süzdükten sonra sordu:
- Gece yarısı mezarlıkta ne işin vardı?
- Arkadaşıma üç İhlas, bir Fatiha okuyordum, komiserim, dedi.
Bu duruma öfkelenen komiser:
- Ulan, nara atarak ve kahkahayla Fatiha okunduğu nerde görülmüştür? deyince Tıfli şu cevabı verdi:
- Komiserim sen bilmezsin, orada yatan ancak bundan anlar.
fıkraoku.com 2022-03-11
Yusuf Kamil Paşa, Mısır'a giderken, uğurlamaya gelenler arasında Nihat Bey'i görünce:
- Söyle bakalım, sana Mısır'dan ne getireyim? Diye sorar, Nihat Bey de:
- Efendim, malumunuz Kanlıca tepesindeki Mihrabat'ta oturuyorum. Tepeye araba çıkmıyor. Buranın beygirlerine de ben binmeye cesaret edemiyorum. Bir Mısır merkebi ihsan buyurursanız sayenizde rahat ederim, der.
Yusuf Kamil Paşa'nın dönüşünde, Nihat Bey hemen koşar. Paşa, gülerek:
- Bak hele şu işe. Benden eşek istemiştin. Şimdi seni görünce aklıma geldi, deyince Nihat Bey, Paşa’nın karşısında hemen eğilir;
- Ne beis var efendim... siz avdet buyurdunuz ya, artık hacet kalmadı.
dersimiz.com 2022-03-14
Koca Ragıp Paşa, sadrazamken bir gün ahbaplarına hitaben;
- Rüşvet almadığınıza yemin edebilir misiniz? dedikten sonra, oradakiler yemini billah ederek rüşvet almadıklarını söylerler. Mecliste meşhur Haşmet de vardı ve bir köşeye çekilmiş sessizce duruyordu.
Ragıp Paşa,
- Haşmet, Rumeli de hayli mansıplarda bulundun. Sessizce durup yemin edemediğine bakılırsa bir hayli rüşvet almışa benzersin, deyince,
Haşmet;
- Sultanım, Müslümanlar da yalan yere yemin edenler çatlar diye bir itikat vardır. Şimdi ben efendilere bakıyorum. Eğer çatlamazlarsa ben de yemin edeceğim, demiş.
fıkraoku.com 2022-03-11
Mahlukatın İlmi Bir Nokta Kadardır! Fıkrası
Kemalpaşa zâde gençliğinde servetine ve bâhusus ilim ve marifetine mağrur bir kişiydi. Azametle arkası üzerine yaslanarak oturmayı pek severdi. Bir gün seyyahın biri yanına gelerek; "Efendi! Bir sualim var" dedikten sonra sordu:
- Allah’ın ilmine nispetle mahlukatın ilmi nenin gibidir?
Kemalpaşa zâde:
- Var hey torlak sen de! dedi, hiç sorduğun şey teşbih ve nispet kabul eyler mi? Lâkin seninle eğlenmek için bir şeye benzeteyim diyerek eline aldığı büyük bir kağıdın üzerine kalemle bir nokta koyup işte Allah’ın ilmi bu kağıda benzetilecek olursa, mahlukatın ilmi şu nokta kalır.
Değerli âlimden bu cevabı alan seyyah:
- Pekâlâ! Şimdi lütfen ilminizi bu noktanın içinden çıkarmanızı rica ederim!" demesiyle şaşıran Kemalpaşa zâde bir an kendinden geçti ve "Aman!" diyerek kendine geldi. "O torlak nereye gitti? Bakın, çağırın, bulun getirin!" dediyse de seyyahın izi bulunamadı. Hiçliğini anlayan Ibn Kemal bu andan sonra azameti bırakarak tevazuu ele aldı.
fıkraoku.com 2022-03-30
Gündüz Çalışsın, Gece Uyusun! Fıkrası
Fâtih Sultan Mehmed Han, İstanbul'un fethini kolaylaştırmak için evvela Boğaziçi'nin Avrupa yakasına bir Boğazkesen Hisarı inşasına karar vermişti. Hemen faaliyete geçti. Kendisi de, bizzat ırgatların başında bulunmak suretiyle hisarın bir an evvel bitirilmesine gayret ediyordu. Fâtih, bu günlerin birinde, Vezir Çandarlı Halil Paşaya sordu:
- Edirne’deki medresede talebelerden biri vardı. O kimdi? Niçin gece hiç uyumazdı?
Halil Paşa:
- Geceleri derse çalışır da sultanım, ondan dolayı uyumaz... deyince, Sultan:
- Allah Allah!.. Bu talebe, benim gibi gece gündüz İstanbul'un fethini mi düşünüyor? Gündüz çalışsın gece uyusun! diye cevap verdi.
Çamlıca Basım Yayın
fıkraoku.com 2022-03-13
Padişah Yavuz Sultan Selim, tebdili kıyafetle Kuşlar Çarşısı'nı geziyormuş. Avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli, eğitimli, güzelim kuşları satıyorlar. Bir ara padişahın gözü kekliklere ilişir.
Bir grup kekliğin üzerindeki etikette, "Tane işi satış fiyatı 1 altın" yazıyor. Hemen yanı başlarında asılı, adeta altın kafes içinde bir keklik daha var ki, fiyatı; 300 altın.
Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır. Satıcıya sorar:
- Hayırdır, bunun diğerlerinden ne farkı var ki, bunlar 1 altın, bu 300 altın?
Satıcı cevaplar:
- Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, ötmesi bir yana bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar. Padişah:
- Al sana 500 altın, satın alıyorum, der. Parayı verir ve hemen oracıkta aldığı kekliğin kafasını keser.
Adam şaşırıp;
- Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi? diye şaşkınlıkla bakar. Padişah gürler ve şöyle der:
- Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er ya da geç ancak budur.
fıkraoku.com 2022-03-12