Eğitim Sitesi

Ağlayan Güller Ve Yeşeren Ruhlar Şiiri

Ağlayan Güller Ve Yeşeren Ruhlar

Bir rüya ile sayfa açılmıştı başka bir âlemde

Bir rüya ile yanan mumun varlığı hissedilmişti

Küsmemişti karanlığın duvağına matem çalmış hançer!

Eflatun şahikalar perdelerini örtmüşlerdi birer birer

Aksesuarı, pencereden süzülen gözlere bir hitabeydi sadece

Baş tacıydı dizinden ayrılmayan yavrusuna nasihatleri

Bir anne, şefkat deryasıyla başlamıştı bu âleme…



Oysa…

Darağacında sallanıyordu çocuksu hayaller

Bin hummalı asimetrik hislerin kavşağındaydı insan,

Taşıyordu her zaman unutageldiği ruh motifini

İkircik nükteler örümcek ağını delmişti dün gece

Bu sabah ise yelkovan akrepten önce uyanmıştı

Müjde aramıştı tepeler ardındaki yankılarda

Ah gözler! Ararken unutulan yılların çetelesi

Nerdesiniz, bakışlarına susadığım beyaz elli kurtarıcılar?

Bir anne, şefkat duasıyla başlamışken bu âleme…



Ağlayan güller aralar sergüzeşt/i

Izdırap yüklü bahçeden bir mancınıkla atılırcasına

Müptela olunur can’ın hatırı için

Bir kar tanesine çarpmadan hayatı anlamaktır onun kitabı

Bohem hayatında evcil tebessüme rastlanmaz

Çöle maya çalmaktır bir bedevinin retinası

İnat değildir tozu dumana katan yılkıların kostümü

Güneş ışığını arar hasret balına banarcasına

Bir gül sergüzeştinde toprak olunur mezarın güvertesinde



Bahar sergisine davetliydi yeşeren ruhlar..

Unutulmamıştı takvim yaprağına gizlenmiş efsun

Kendisini bin defa da ateşe atsa pervaneler

Kirpikten caddelere bu ruhların gözleri yağar!

Sessiz bir gemide ilerleyen dinar misafiri ayaklar

Bulutların bukle deminde yürüyordu

Amade işaret parmakları çizgi çizgi kalkarken

Ayaküstü sabrı eritiyordu güneş ışıkları



Gürsel ÇOPUR



Gürsel ÇOPUR Şiirleri

  

Henüz Yorum Yazılmamış.
İlk Yorumu Siz Yazabilirsiniz.

Benzer Gürsel ÇOPUR Şiirleri:

Ağlayan Güller Ve Yeşeren Ruhlar

Bir rüya ile sayfa açılmıştı başka bir âlemde

Bir rüya ile yanan mumun varlığı hissedilmişti

Küsmemişti karanlığın duvağına matem çalmış hançer!

Eflatun şahikalar perdelerini örtmüşlerdi birer birer

Aksesuarı, pencereden süzülen gözlere bir hitabeydi sadece

Baş tacıydı dizinden ayrılmayan yavrusuna nasihatleri

Bir anne, şefkat deryasıyla başlamıştı bu âleme…



Oysa…

Darağacında sallanıyordu çocuksu hayaller

Bin hummalı asimetrik hislerin kavşağındaydı insan,

Taşıyordu her zaman unutageldiği ruh motifini

İkircik nükteler örümcek ağını delmişti dün gece

Bu sabah ise yelkovan akrepten önce uyanmıştı

Müjde aramıştı tepeler ardındaki yankılarda

Ah gözler! Ararken unutulan yılların çetelesi

Nerdesiniz, bakışlarına susadığım beyaz elli kurtarıcılar?

Bir anne, şefkat duasıyla başlamışken bu âleme…



Ağlayan güller aralar sergüzeşt/i

Izdırap yüklü bahçeden bir mancınıkla atılırcasına

Müptela olunur can’ın hatırı için

Bir kar tanesine çarpmadan hayatı anlamaktır onun kitabı

Bohem hayatında evcil tebessüme rastlanmaz

Çöle maya çalmaktır bir bedevinin retinası

İnat değildir tozu dumana katan yılkıların kostümü

Güneş ışığını arar hasret balına banarcasına

Bir gül sergüzeştinde toprak olunur mezarın güvertesinde



Bahar sergisine davetliydi yeşeren ruhlar..

Unutulmamıştı takvim yaprağına gizlenmiş efsun

Kendisini bin defa da ateşe atsa pervaneler

Kirpikten caddelere bu ruhların gözleri yağar!

Sessiz bir gemide ilerleyen dinar misafiri ayaklar

Bulutların bukle deminde yürüyordu

Amade işaret parmakları çizgi çizgi kalkarken

Ayaküstü sabrı eritiyordu güneş ışıkları



Gürsel ÇOPUR




Gürsel ÇOPUR

Zambak Gövdesindeki Barut

Arkadaşıydı en yakınından hançerlenen

Uzaktan bakamadığı sessiz mutluluğun

Filbahar sallanışıydı bir akşam korsesi

Söğüt baharını sıkmayan ve sıkıştırmayan..

Çitleri sıvazlayan bir ışıldak görmüştü yalaz baykuş

Bir kav hatırına dipsiz yangın değer miydi?



Dudaktaki gözyaşları hep buna şahit!

Acılara sonsuz fon mazgalı biriktirilirse

Dalgalar sükse yapamazdı,

Falezlere sürtünen yaldız bayrağım!

Dudaktaki gözyaşları hep buna şahit!

Ölümün biyografisini yazan kalem miydi suçlu

İnce şeritler niçin çekilmişti masum toprağa

Bir toplu iğne hacmiyle ilerleyemeyen

Küflenmiş ekmek parçaları başak vermiyordu artık



Kambur geceler tırabzanda yürürken

Yatalak bir bebek ağlayışı siniyor merdivene

Basıp geçiyor ihtiyar silahlı geçmişine

Köpürmeyen telveden kaçışıyor misafirler

Her çamura bir yetim kukuletası düşüyor

Çığlık çığlığa ıslanmış çamura..

Bir şemsiye yağmur bekliyor kıraç kaldırımda

Söz verdiği karanlığa ıslak dönmek için



Çıtkırıldım yıldızlar ateş sarhoşluğunda

Gökten düşen izmaritleri topluyor

Zambak gövdesinden bugün su değil

Düşman kabuğu sertliğinde ateş püskürüyor!



Gürsel ÇOPUR


Gürsel ÇOPUR

Parsellenmiş Yitik Hazineler

İlerliyorlar bir bataklığın adesesinde..

Sonsuzluk tadında yabancı minerallere peşkeş çeken şifa/lar

Sigorta ise çizilmemiş hayal çemberinde

Sulusepken kem gözlerin miyop rahatsızlığı ise bir davetiye

Üç adım sonra yürümeye başlanıyor barikat topluluğuna…



Sulh mutfağından yükselen dumanlar iştah kapatıyor

Kızılcık şerbetini teselli sayanlar

Bir papatyanın hayatını karartıyor

Baharı heceleyen peteklerin sinesine bohemlik yüklerken

İştah kapatılıyor, karınca kepenklerinin masum tıkırtısına inat



Üçkağıtçı iskeletler dikişsiz cüzdanlara partikül dolduruyorlar

Yakut apoletli bir yabancı basıyor gürültülü çamurlara

Akvaryumdan çıkamayan bir damla sıkleti eziyor gurbeti

Gurbet ki aşk ile ateşte pişirilmiş toprak helezonu

Semaya yükselen bir çift elin gözüyaşlı destanı

Gurbet ki, ezilen cömert yüreğin hazin cümleleri



Kristal yastıklar bir mide düşüncesinden kaçamadılar

Mide.. çatal bahanesiyle aşk süvarisini yere serdi..!

Küheylan durdu ve duyumölçer paramparça oldu,

Bir düalizm yaşadı yorgun beyin ile paslı kalp

Kırlangıç fırtınası deldi aşk tulumunu



Kapanan yaşlı gözlerde bitmeyen teselli:

Batan güneş kamçı yemiş yıldızlardan,

Ve az ötede başka başka kayan yıldızlar!



Gürsel ÇOPUR


Gürsel ÇOPUR

Ağlayan Güller Ve Yeşeren Ruhlar Şiiri